- 749 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BABAMIN EŞİ ÖLSÜN - 3
- Yoooo ! Bırakamazsın ! Sana hakkımı helâl etmem, sütümü helâl etmem o zaman ! Okuyacaksın, ille de okuyacaksın sen !
- Niye okuyacağım anne ? İnsanları aşağılamak için mi, küçümsemek için mi ? Karımı beğenmeyip, çocuğumla bırakıp gitmek için mi ?
- Kendine göre birini bulursun, o zaman bırakıp da gitmezsin işte.
- Bak anne ; bir şartla okulu bırakmam ve ille de okuyabilmek için elimden geleni yaparım. Fakat şimdi bana bir söz vereceksin. Evlâdın olarak senden bir söz istiyorum anne .
- Neymiş o oğlum ? Söyle de bileyim.
Tekrar oturdu annesinin yanına. Elini dizlerine koydu.
- Anneciğim, ben okuyacağım. Senin emeklerini boşuna çıkarmayacağım. İnşaallah da önemli bir insan olarak hayata atılacağım. Fakat asla kimseyi küçümsemeyeceğim, aşağılamayacağım, tahsilli ya da zengin olup olmadıklarına göre değerlendirmeyeceğim. Hatta insanları ırklarına, cinslerine, inançlarına göre de ayırmayacağım. Hepsini bir tutacağım ve hepsi de benim için değerli olacak.
- Senden de bunu beklerim ben oğlum, deyip alnından öptü oğlunu kadın gururla.
- Fakat evleneceğim insanı da seçerken böyle davranacağım. Anlaşabildiğim, sevebileceğim, çocuklarıma annelik yapabilecek, sana da saygılı olacak biri olmasına dikkat edeceğim. Tahsilliymiş, zenginmiş, şuymuş, buymuş asla benim için önemli olmayacak.
- Peki oğlum, sen nasıl istersen.
- Henüz söyleyeceklerim bitmedi anne. Sana Allah’ın huzurunda söz veriyorum ki ; ben asla ne eşimi ne de çocuklarımı terk edip gitmeyeceğim.
- İnşaallah oğlum, inşaallah !
- Ve senden şu sözü vermeni istiyorum anne : Eğer ben bir gün şaşırıp da eşimi ve çocuklarımı terk edersem eğer, işte o zaman bana hakkını helâl etmeyeceksin, sütünü helâl etmeyeceksin anne !
Sustu kadın. Birden bire kabul edemedi bunu. Kolay değildi öyle bir anne için sütünü helâl etmemek.
- Yapma oğlum ; ya şartlar zorlarsa seni, mecbur olursan ?
- Onun için senden böyle bir söz istiyorum işte anne ! En zor şartlarda bile sana verdiğim sözü unutmayıp eşimi, çocukları bırakmak zorunda kalmamak için senden bu sözü istiyorum.
- Anladım seni oğlum. İstediğin gibi olsun. Söz veriyorum sana.
- Sağol anneciğim. Şimdi benim içim rahatladı işte. Sen de rahat ol artık. Çocuğun babasız kaldı belki ama eğer Allah nasip eder de torunların dünyaya gelirse, onlar asla babasız kalmayacak !
Duygulandı kadın. Gözleri yaşardı. Sımsıkı sarıldı oğluna. Gözleri yaşlıydı şimdi anne oğulun. Dudaklarında her ikisinin de aynı dua vardı.
- Allah hiç bir çocuğu annesiz, babasız bırakmasın !
.....
Yine bir Edebiyat dersinde Ece hanım öğrencilerini selâmlayıp kürsüsüne oturmuştu. Önündeki defteri incelemek için yakın gözlüğünü taktığında gözlüğünün üzerinden Halil’i gördü önce. Bir tuhaf oldu yine.
Halil’in gözlerinde babasını görür gibi oldu. Birden babasına çok benzediğini hissetti çocuğun. Demek ki onu kendisine çekmesini sağlayan şey aslında babasına olan benzerliğiymiş.
’ O utancı banaymış demek ! Beni terk ettiği için yüzüme bakamıyormuş. Ah babam ; pişman mısın acaba bizi terk ettiğin için ? Yaşıyor musun şu anda, yoksa çoktan öldün de ruhun mu çıktı karşıma. Sağlığında gelip özür dileyemedin de öldükten sonra mı özür dilemek istiyorsun benden ? ’
Çocukların şaşkın bakışları arasında derinlere dalmış, dudakları kıpırdayarak bir şeyler sayıklıyordu şimdi.
Sınıfın derin bir sessizliğe bürndüğü anda sert bir şekilde açılan kapı herkesi ürkütmüştü. Gözler kapıda bir anda beliren üç kişinin üzerinde yoğunlaştı. Çengel bıyıklı, iri yarı üç kişiden biri hızlı bir şekilde öğretmenin yanına gelerek kolundan tutup yapıştı.
Şaşkınlığın yerini bir anda korku aldı hem öğretmenin hem de öğrencilerin gözünde.
- Öğretmen hanım, gelin benimle !
Halil fırladı yerinden.
- Bırakın onu, ne yapıyorsunuz ?
Koşarak oanun yanına geldi birisi. Kolundan tutarak sarsmaya başladı.
- Kimsin ulan sen ? Komunist falan mısın yoksa ?
- Neden söz ediyorsun sen ? Ben Komunist falan değilim !
Bu defa öğretmen bağırmaya başladı.
- Yalvarırım bırakın onu. Tamam bakın , geliyorum işte.
Tahtanın önüne çıkan diğeri nutuk verir gibi konuşmaya başladı.
- Daha dün beş Ülküdaşımız Komunistler tarafından katledildi. Şimdi okulun bahçesinde toplanıp saygı duruşu yapacağız. Haydi herkes dışarı !
Biri öğretmeni kolundan tutup çıkarırken diğeri de Halil’in ensesine bir tokat, arkasına da bir tekme patlattı.
- Sen de ayağını denk al aslanım. Bir dahaki sefere affetmem sıkarım kafana !
Devam edecek
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Değerli arkadaşım.
1980 öncesi dediğimiz o dönemde o kadar çok yanlışlıklar yapıldı ki bunları sayfalara döksek ciltler dolusu ansiklopediler olur. Siz de ben de o günleri yakından yaşamış ve olaylara şahit olmuş insanlarız. Üniversite yıllarımda yakınlık duyduğum ülkücülerin bir gün bir ders esnasında -yürüş yapacakları gerekçesiyle- Çok sevdiğim hocam Rahmetli Prof. Dr Münir Aktepe'yi dersten çıkarmalar üzerine ülücülerden nefret ettim. Okulumuzu silahla taradıkları için de devrimcilerden ( Çok şükür ölen ya da yaralanan olmamıştı ama olabilirdi. Çünkü rastgele kurşun sıkıyorlardı ) İnci kardeşimin de dediği gibi sağcısı da solcusu da güya vatan ve nillet için mücadele ediyorlardı ama birbirlerinden habersizleştirilmişlerdi.
Güzel bir yazı...Devamını heyecanla bekliyorum
Selam ve saygılar.
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL
bir zamanların sağ sol çekişmeleri gençleri birbirine kırdırma ve babasının yapığını yapmama sözü annesine
saygılar
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL
Evet o zamanlar kolay basılabliyordu tetiklere. Nice canlar yirildi boş yere. Yazık oldu giden canlara da, ülkenin yıllarına da.
inci*
İnsan oğlu işte öylesi vahşileşebiliyor ve anlaşılamıyorda..Bir insan sadece düşüncesinden dolayı kardeşine düşman olur mu? oldular ve hatta kardeş kardeşe silah sıktı...
Yanlışlar doğruyu götürmedi şükür ki . Selam ve saygılar.