- 639 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BABAMIN EŞİ ÖLSÜN - 1
İç Anadolu’da bir kasaba lisesi. İkinci dönem ders yılının başladığı ilk gün.
O okula yeni tayin olan yılların Edebiyat Öğretmeni Ece Hanımın okuldaki ilk dersi. Çocukları tebessümle selâmlayıp kürsüsüne oturduktan sonra, yine gözlerinden tebessümü eksik etmeyerek, sevecen bakışlarla tek tek gözlemledi yeni öğrencilerini.
Uzun topuz saçları, gözlüğü, bluz ve etek şekli ile tıpkı klâsik romanlardaki kadın kahramanları andırıyordu. Öz çocuklarına bakışından hiç de farklı değildi öğrencilerine bakışı.
Önce kendini tanıttı onlara. Sonra ayağa kalkıp yanlarına kadar gidip tek tek tanıştı her birisiyle. Rahatlamıştı çocuklar. Yeni öğretmenlerini çok cana yakın , sevecen bulmuşlardı.
En arka sırada oturan bir erkek öğrenci dikkatini çekti en çok. Sık sık yüzü kızarıyordu çocuğun. Bir şeylerden utanıyor gibiydi sanki. Büyük bir suç işlemiş, ya da önemli bir ayıbı olan bir görüntüsü vardı sanki.
Teneffüste yanına kadar gidip konuşmak istedi.
- Anlat bakalım Halil ! Kimsin sen, neyin nesisin ? Nedir senin bu ürkek, utangaç ve mahçup halin ?
Şaşırdı çocuk, bocaladı.
- Hiiiç. Halil’im işte ben Öğretmenim.
- Sadece Halil değilsin sen bence. Söyle bakalım nerede oturuyorsun ?
- Hacılar Köyü’nde oturuyorum Öğretmenim. Oradan gidip geliyorum işte.
Acaba köylü çocuğu olmasından mıydı bu sıkılganlığı, mahçubiyeti ? Aklından ilk geçen bunlar oldu önce.
- Köylü olmak ayıp mı oğlum ?
- Neden ayıp olsun öğretmenim ? Ben köylülüğümle daima gurur duyarım.
- Ne güzel işte ! Aferin sana.
- Peki ama oğlum, sende normal olmayan bir hal var. Sanki bir şeylerden utanıyor, sıkılıyor gibisin. Rahat değilsin yani. Nedir senin bu halinin sebebi ?
Ağlayacak gibi oldu çocuk. Gözlerini saklamak istedi öğretmenden. Başını çevirdiğinde yaşlıydı gözleri.
- Öğretmenim, benim babam annemi bırakıp gitmiş. Başkasıyla evlenmiş. Hem de ben daha küçücük bir çocukken.
Hızlandı çocuğun göz yaşları. Duygulandı bu defa öğretmen de. Başını tutup göğsüne yasladı çocuğu, annesi gibi. Daha rahat ağladı çocuk, hem de uzun süre ağladı.
Bir süre sonra başını kaldırdı çocuk öğretmenin göğsünden.
- Affedersiniz öğretmenim, dedi yine mahçup bir sesle.
Bir süre gözlerine baktı çocuğun. Islak çayırlar kadar canlı ve yeşildi gözleri. Ne kadar masumdu.
- İyi de oğlum , utanması gereken sen değilsin ki ! Baban utanmalı. Bırakıp giden o çünkü !
- Ama babasız olan benim öğretmenim. Sizin babanız varsa, asla anlayamazsınız.
Bu defa öğretmen duraksadı. Gözleri okyanuslar ötesine kadar gitti adeta. Ayağa kalktı.
- Anlayamam ha, anlayamam demek ! Sen bir erkek çocuğusun, baban terk etti diye utanıyorsun. Seni anlayamayacağımı söylüyorsun. Peki sen, bir kız çocuğunun babası tarafından terk edilmesinin ne demek olduğunu anlayabilir misin ?
Devam edecek.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
erkek veya kız çocuğu fark etmez çocuğun ailesinin parçalanması kötü terk edilmek kötütebrikler güzel başlangıç
saygılar
Fikret TEZEL
Güzel bir başlangıç olmuş.Daha şimdiden merak uyandırdı bende. Merakla bekleyeceğim devamını.
Selam ve sevgiler.
Fikret TEZEL
sami biberoğulları
Fikret TEZEL
Selâmlar, teşekkürler.