- 482 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Din Şeriat Siyaset
Din Şeriat Siyaset
Tasavvufçular iman alanında, şeriatçılar dini inancın dünya hayatına uyarlanmasında, siyasetçiler de her alanda çalışırlar. Tasavvuf, Ahret konusunda; şeriatçılar, dinsel pratik yaşam konusunda; siyasiler ise insanları idare etmek konularında zirvedeler. Dikkat edilmesi gereken önemli husus doğru yapıldığında hepsi faydalı bozulduklarında hepsi insan ve topluma zarar verir. Peygamberler her üç konuda da zirvede elbet…
“Marifet-i İlâhiyeye karşı yalnız “La ilahe illallah” biliyorlar. Bunlar ehl-i necat olabilirler.” Mektubat/26. Mektub/Dördüncü Mebhas/Beşinci Mesele
www.risaleara.com/oku.asp?id=1025
Burada dikkat çekmek istediğim husus şudur; kişi marifet konusunda sadece “La ilahe illallah” biliyorsa deniyor. Bakınız duymak, bilmek değildir. Hatta bir konuda binlerce eser okumak da bilmek değildir. Bilmek hazmetmektir. Buradan bakınız; günümüzde bir çok insan malumat sahibidir, bildim sanır, bu yüzden de Hazreti Muhammet konusunda kendini bildim sanmaktadır. Oysa O’nun hakkında günümüze ulaşan bilgilerin tamamı bilmek konusunu tam olarak yerine getirmemize imkan sağlamaz. İnanmak olur ama bilmek elini tutmaktır…
“Bir zaman, ben bir kısım ehl-i dalâlete mühim bir vakitte kahr ile dua ettim. Bedduama karşı, müthiş bir kuvvet-i mâneviye çıktı. Hem duamı geri çeviriyordu, hem beni men etti.” Mektubat/Yirmialtıncı Mektub/Dördüncü Mebhas/Dokuzuncu Mesele
www.risaleara.com/oku.asp?id=1032
Burada da dikkat edelim; evliyalık illa şeriat dahilinde olmuyor!
“Ve madem ehl-i cezbe ve ehl-i istiğrak, muhâlefetlerinden mesul olamazlar. Ve madem insanda bazı letâif var ki, teklif altına giremez; o lâtife hâkim olduğu vakit, tekÂlif-i şer’iyeye muhâlefetiyle mesul tutulmaz. Ve madem insanda bazı letâif var ki, teklif altına girmediği gibi, ihtiyar altına da girmez, hattâ aklın tedbiri altına da girmez; o lâtife, kalbi ve aklı dinlemez.” Mektubat/Yirmi Dokuzuncu Mektub/Dokuzuncu Kısım/Üçüncü Nükte.
www.risaleara.com/oku.asp?id=1140&a=insanda%20bazı%20letaif%20vardır
İnsan bir kainat, şeriata hapsedilemez!
“İ’lem eyyuhe’l aziz! Bazan birşeye şiddetli muhabbet, o şeyin inkârına sebep olur. Ve keza, şiddet-i havf ve gayet azamet ve aklın ihatasızlığı da inkâra sebep olur.” Mesnevi-i Nuriye/Hübâb/88
www.risaleara.com/oku.asp?id=2373
Sık tekrar edilince, zikir sayılarıyla inancın daha sağlam olacağı kanısı doğru değildir. Bakın şiddetli korku(Güya Allah korkusu) da insanı inkara itebilir.
“Çünkü, Muhyiddin-i Arabî mesleği, huzur-u daimîyi kazanmak için
-1- “La ilahe illallah”
deyip, kâinatın vücudunu inkâr edecek bir tarza kadar gelmiş. Ve sairleri ise, yine huzur-u daimîyi kazanmak için,
-2- “La ilahe illallah”
deyip kâinatı nisyan-ı mutlak altına almak gibi acip bir tarza girmişler” Mektubat/Yirmi Altıncı Mektub/317
www.risaleara.com/oku.asp?id=1021&a=Muhyiddin-i%20Arabi
Son tahlilde;
İnancı bilmekle sağlama alma konusunda tasavvuf ehli öne çıkmış.
Dini inancın pratiği konusunda şeraitçiler öne çıkmış.
Dinin şeriat kısmına ağırlık verenler kurnaz siyasetçilerin emellerine alet olabilir. Bunun delili tarihsel süreçteki Halifelik savaşları ve din fitneleridir. Sonraları Hilafet, hanedanlık şeklinde yerleşir ve saltanat kavgası devam eder. Kardeşler ve çocuklar öldürülür bu uğurda. Günümüzde ise “Mesih, Mehdi, İsa” beklentileri ile bu baş olma davası devam ettirilmek istenir.
Saygılar , sevgiler; selamlar.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.