- 744 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Müslüman Kindar Olmaz
İNSAN NEDEN KİNDAR OLUR?
Size bir soru sorarak başlamak istiyorum yazıma:
İyi insan kindar olur mu ?
Soruyu şöyle de sorayım bir de :
İyi bir Müslüman hatta hacı olduğunu övünerek anlatan bir insan kindar olur mu ? Ya da ölmüş olan insanlara kin beslenir mi? Ölmüş insan için “ O şunu severdi, bunu sevmezdi” diye yorum yapmak Müslüman insana ne kadar yakışır?
Ölmüş bir insan bir sevdiğinin rüyasına girerek dese ki” Ben ağabeyimi severim” dese bunu duyan o ağabeyin eşi de “Yalan o asla ağabeyini sevmezdi” diyerek tepki gösterse bu sizce insanlığa ya da Müslümanlığa sığar mı ?
Ben bunları yaşadım işte. Hayretle, ibretle ve üzerinde düşünerek ve kindarlığın ve dindarlığın aynı insan da buluşamayacağına olan inancımı pekiştirerek yaşadım.
Bir insan karısını sevebilir. Tabii ki sevmelidir de. Ama karısını sadece kendisinin sevdiğini O’nu ağabeyinin bile sevemeyeceğini iddia ederek, çocuklarına dayısını düşman gibi göstererek yetiştirmesi, onunla da yetinmeyerek dayılarının engelli çocuklarını her zaman küçümsemesi için çocuklarını da o yönde yönlendirmesi sonra da “Ben müslümanım” diye ortaya çıkması ne kadar inandırıcı olur?
İnsanlar ne kadar tahsilli olsa da, kendisi kadar tahsilli olmayan anne ve babalarının da yanlışlarını “ aman üzülmesin “ diye kendilerine yani anne ve babalarına söylemedikleri zaman anne ve babalar yanlışlarını da doğru zannetmeye başlıyorlar. Çocuklar da, “aman anne ve babamız üzülmesin” diyerek onlara yanlışlarını söylemeye söylemeye zamanla o yanlışların doğru olduğuna inanmaya başlayarak fark etmeden kendilerini hatta çocuklarını bile manevi açıdan zehirliyorlar. Böylece çocuklar değil anne ve babalarını dede ve ninelerinin bile yanlış görüşlerini zamanla aşamıyorlar ve Meslek sahibi olan ama nine ve dedelerinin yanlışlarını bilinç altından doğru kabul eden çocuklar olarak hayata devam ediyorlar.
Şöyle bir örnek vereyim. Diyelim ki aileye dışardan gelen bir gelin var. Bu gelin zamanla görümcesine kin besliyor ve durmadan onun mirastan çok pay aldığını ağabeyini hiç sevmediğini anlatıyor. Bu bilinç altından çocuklara da yansıyarak çocuklar yüksek eğitim almış olsalar da zamanla o halaya karşı düşman olmasalar da soğuk yetişiyorlar ve zamanla bu halanın gelişmiş bir kızı oluyor ve güzel yazma konuşma konusunda , eğitim konusunda bir hayli bilgili oluyor. Herkes bu kişiden faydalansa da bilinç altından halasını sevmeyen çocuklar kendileri de bu bilge kadından faydalanamaz. Onu ziyaret etmediklerinden onların çocukları da faydalanamaz. Belki binlerce insan faydalanır ama en yakını bile faydalanamaz. Bilinç altından onun faydasız olduğu büyük anne tarafından çocuklara ve torunlara aşılanmıştır çünkü .İşte bilinç altı dediğimiz de budur.
İşte bu yüzden ben anne ve babaların çocuklarını babalarından annelerinden bile etkilenmeyecek şekilde tamamen çocuklarının çağına göre dedikodu yapılmayan, insanlara önyargı ile yaklaşılmayan ortamlarda büyütmelerinin önemini anlatmaktayım insanlara.
Bir anne ve baba olarak çocuklarımızın bizden daha ilerde olmasını istiyorsak hep eskilere kin besleyen ve eskiden bahseden insanlardan uzak tutarak, geçmişten ders alarak geleceğe umutla bakan arkadaş ve akrabalarımızdan faydalanacakları ortamı çocuklarımıza sağlamalıyız.
Çocuklarımızın da kindar ve dedikodu yapan insanalar olmasını istemiyorsak nene ve dedeler kindar ise onlarla bile fazla çocuklarımızın haşır neşir olmasına müsaade etmemeliyiz.
Anne ve baba çalışıyor ve çocuklar nene ve dedeleri ile kalacaklarsa bile bu anne ve babanın çalışma saatleri ile sınırlı olmalı ve anne ve baba da çalışma saatleri dışında çocukları ile zaman geçirerek ve onları dedikodu yapan, akrabalara kin kusan yakınlardan uzak tutmalıyız. Kindar bir nesil yetiştirmek istemiyorsak, sevgi ve bilgiyi temel değerler alan bir nesil istiyorsak eğer bunu yapmalıyız.
Anne ve baba tutumu çocukların eğitiminde çok önemlidir. Çocuklar anne ve babalarının kendilerine durmadan “ dersine çalış”, “bu senin işin değil” gibi onlara özgüven kaybına sebep olacak konuşmalar yerine, başarılı insanların başarı hikayelerini anlatarak başarılı insanları sevdirmeye bakmalıdır.
Çocuklarının kitap okumasını isteyen anne ve baba sürekli “çocuğum kitap okusana” demek yerine kendileri de çocuklarının yanında kitap okumaya devam etmeli ya da çok kitap okuyan akrabaları sık sık ziyaret ederek çocuklarına onları örnek göstererek ya de bu gibi okumayı seven insanların başarılarını sık sık çocuklarına anlatarak çocuklarına fark ettirmeden okumayı sevdirebilirler.
Bana sık sık arkadaş ve akrabalar “ çocuklarımıza nasıl okumayı sevdirebiliriz” diye sorarlar. Ben anlatırım bu gerçekleri ama bu anlattıklarımın çoğu zaman tersini yaparlar anneler ve babalar. Bizi ziyaret etmeyi de düşünmezler. Çünkü bizde dünya nimetleri yoktur.
Abdulkadir Geylani Hz.lerinin üzerine hiç sinek ve arı konmadığını fark eden bir Müridi sormuş . Üstad, “bizde dünya nimetleri yoktur ki arılar ve sinekler dünya nimetleri aramak için bizim üstümüze konsunlar.” Ne güzel bir söz.
Akraba ve arkadaşlarımızın beniz ziyaret etmediklerinden yakındığım bir ortamda bir arkadaşım da bana aynen şunları söylemişti “Sende mevki ve makam yok ki, onlara vereceğin maddi bir menfaat yok ki sana gelsinler” demişti. Bu tutumu sergileyen yani bizleri ziyarete değer bulmayan yakınlarımızın çoğunun Hacı Hoca veya milliyetçi duyguları ağır basan insanlar olduklarını ama maddi şeylere daha çok değer verdiklerini de belirtmek lazım.
Maddi şeylere değer verirken , manevi şeyleri önemsediğini iddia eden insanlar bu yüzden inandırıcı olmuyor. Mevlana ne demiş “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol Yani ya maddeye önem verme ya da insanlar seni manevi yönün güçlü insanlar olarak tanısın istiyorsan gerçek manada manevi yaşamı yaşamaya bak. Kindar olma. Yani hem çocukların okumayı sevsin istiyorsun hem de okumayı seveni sevmediğin gibi onları hor hakir görüyor, önemsemiyor, ziyarete değer bulmuyorsun ama lafa gelince “onları çok sevdiğini söylüyorsun. Bunun tercümesi “sen okumayı ve okuyanı da sevmiyor hatta ona kin besliyorsun” demektir.
Ben biraz düşündüm de, kitap okuyan toplum olmamamızın temelinde bu sevgisizlik ve bilgisizlik de ağır basıyor ama insanlar sevmediklerini ve bilmediklerini kabul etmezler de kendilerini herkesi seviyor ve her şeyi biliyor zannederler. Buna ben “cehaletin kralı” derim. Ya da “Cahillerin efendisi”
Aslında bizler okuyana kin besleyerek, okuyanı sevmeyerek okuyanlara kin beslemiyoruz. Kendi kendimize kin besliyoruz ve gelecek nesillerin de okuyanı sevmesini engelleyerek fark ettirmeden onları da zehirliyoruz. Cehalet yüzünden bunun da farkına varamıyoruz. Bunun farkına Varan insan Allah’ın İkra emrine sıkıca sarılarak , kendisi yapamasa da yapan insanlara gerçek manada saygı duyar.
Cehalet bugün oluşmadı. 1500 yıl önce yaşanan cahillikler halen yaşanmıyor mu? Ne kadar teknoloji gelişse de, kalbimizi kin ve kibirden temizlemezsek bu tehlikeli şeyler bizden nesillere geçe geçe dünyamız daha çok kirlenerek gelecek nesillere daha çok kin olan bir dünya bırakacağız nerede ise. Bir an önce silkinerek kini ve kibiri bırakarak seviyorsak sevdiğimizi davranışlarımızla gösterelim ya da susalım. Unutmamak lazım ki atalarımız boşuna “ Söz gümüş ise sükut altındır” dememişler. “Söz biliyorsan söyle de ibret alsınlar, söz bilmiyorsan sus da seni adam sansınlar” diyen sözü de unutmayalım.
Kindarlık ve dindarlık aynı kalpte yer etmeyeceğini de bilelim. Kindar olan dindar olamaz. Bunu da herkes bilmeli.
TURAN YALÇIN-TOKAT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.