Gönlümün Y’ayın A’kışı
hayrettin taylan
23. 23. 2011 Saat seni tam ben’den geçerken.
Çok kezlerim yanıyor, bağrım ilsel sızıların diyaframlarında. Algı kendine çalgılar sunuyor.
-Su ile susturmak arasında sistemin sülünleri. Yutulmuş çıkarları ağırlıyor derin kırkayaklar.Kırklara karışıyor, karışamadıklarım…
…:Kırk,
Kırkpınar, kırk haramiler, kırk-ikindi yağmurları, kırk dereden su getirmek, kırk bir kere maşallah, kırk ev kedisi, kırk para, kırk yılın başı, kırk yılda bir, kırk yıllık dost. kırk katır mı-kırk satır mı, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması...
Kırk sayısı eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri üzerindeki dönüm sürelerini gösterir. Tevrat’ta da insanın yaş dönemlerini belirtir. Muhtemelen ’kırkından sonra azmak’ veya ’kırkından sonra saz çalmak’ deyimleri de buradan kaynaklanır.
Hz. Muhammed’e(S.A.V) 40 yaşında peygamberlik verilmesi, İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların kırk kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı geliştirdi. İnsanın malının kırkta birini zekât olarak vermesi de bununla ilgilidir.
Ayrıca, insanlar tarafından Nuh tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra oluştuğuna, Tanrının Hz. Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve kırk yıl yeryüzünde kalacağına inanılır.
Doğum yapmış kadınların çocukları ve ölüler için doğumdan ve ölümden sonra, 40 gün geçmesi daha sonra şerbet ve lokma dağıtılması ile ’kırkı çıkmak’ deyiminin kullanılması da 40 sayısının özelliğine olan inançla ilgilidir.
Hiç kimse benim gibi kendi kırkında can kırıklarını toplayamaz. Kırıklarım kırk kadar değil, can kırıklarının kırkı da çıkmaz. Kırk yıl geçse de gücümden,ecimden, berimden sızıların varsa ne fayda .
Başka desenlere, başka yaralara, başka sevdalara, bambaşka yıldızlara sunulacağım.
-Hiç yazılmamış şarkının son nakaratında hiçliğin, hoşluğumun yoklamasında .Beni yok saymayan kırk damlan var sevda Gölecimde.
-Kimseler bilmenin sınıfında bilemediklerimi sormuyor. Acılarının kırkı çıkmıyor ki. Hangi acının yazılmamış cümlesisin.
-Hangi sızının sözsüz ıslağısın.Islığın neden iç çocuğumun aşk kulağını sağır ediyor.
*Y’ellerin olasın diye mi savurdum seni seyranlarıma, hayranlarıma, dirhemlerime.
-Tenhaların uçurumlarında bir kaygı taşı yuvarlanır, ders verir dersten sonra kaldığın kırık canlar sınıfına.
-Sirki yok bu kalakalışın.Ürkütmekten vazgeç tutku aslanımı. Ürkek ceylan gibi kaçma kırka kadar sensizliğimin ismini anan doğanın ortasında.
-Kimseler dokunmaz kırka yakın anlamlı yaşamlar serdiğim yaklaşma rayında.
-Trenin tenin kokusuyla hasretlerime yürüsün. Ten ile tinin son durağında insin cemalim.
Cevelan olarak geleyim gelmişliğe. Suskunun kedersiz cümlesine yüklemlerini uzat.
-Yaralı bir öznenin boynu bükük sözcüklerinden arındır. Eksiltili cümlelerinde kalakalışımı kalaylamasın yalnızlık.
-Benim ederim yüreğinin kitabında.Söz sığdırmaz bizi sevdaya.
En iyisi, sen sev beni
-Aşk üşür, çarpık istemlerin tepesinde. Karı -koca gibi aynı rüyanın kırk haramileri olalım.
Koca” bilge” demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir.
Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir.
Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler.
-Bu yüzden böyle sıcak temaların tuvalinde ağlıyor ağlamak.
Peruk takmış keder dağlarımdan arındır beni.Kel olan kal olmaya kadir kıl. Her şey kendine özetlensin.
Aynı akşamların şeminde aydınlanmak aşka.
-Kalmak seninle k’almalara.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.