YİNE YOLLARDAYIZ UZUNGÖL

• 7 Nisan 2012 Cumartesi 12:03:33

Şimdi dere sol tarafımızda, akıyor beraber gidiyoruz.
Kimi sessiz durgun kimide genç kız gibi çağlayarak akıyor.
Bu güzel sudan yararlanmışlar, üzerine balık çiftlikleri yapmışlar üreten güzel gazinolar inşa etmişler. Dinlenme yerleri velhasıl bu güzel doğada cenneti yaşıyorlar. Yağmur yağıyor ve biz yollardayız
Yolumuz Uzungöl.Bir çok yerleşim merkezlerinden geçtik sahili takip ediyoruz.Bir yanımızda dağlar,ve villalar fındık bahçeleri arasında,evet yağan yağmurla birlikte bu güzel
Karadeniz örtüsü duş alıyor.Ve sakin gibi duran denizde bu gün biraz öfkelimi ne
Oynaşarak gelen dalgalar,sahile kızgın dev misali beyaz köpüklerle çırpıyor.Bu hali bir başka güzellikleri seyrederek yolumuza devam ediyoruz.
Ağır ağır Trabzon sınırlarından çıkıyoruz ismini okuyamadığım pek çok yerleşim bölgelerinden geçtik,
Of Trabzon’a bağlı of beldesine gelince fındık bahçelerinin yanında çay bahçeleri de başladı.
Yağmurdan camlar buharlı dışarıyı görmek zor yinede güzellikler belirgin, solumuzda deremiz bizi bırakmıyor,öyle güzel akıyor ki,bakmaya doyum olmuyor bakıyorsun sakin bakıyorsun kayalara çarparak etrafına sular sıçratarak, dağlarda öyle bazen alçak bazen yükseliveriyor. Fındık bahçeleri de öyle bakıyorsun doğayı sarmış öyle yerler var ormanın içinde birazcık kalmış
Çay bahçeleri de öyle ulu çam ağaçlarının aralarında sanki traş olmuş çocuk gibi geldi bana.
Karadeniz’in de durgun durup birden hırçınlanması.Aynı oyun ları
Gibi ağırdan başlayıp hızlanıyorlar ya,
Demek burası ,havasından ,suyundan,huyundan her şey birbirini tamamlıyor.
Yolculuk devam ediyor Uzungöl’e yaklaştığımızı söylediler.
Öyle dağlar arsından geçiyoruz ki,dimdik kayalar yolun iki tarafında uzun bir kanton oluşturmuş.
Bu manzara bir başka bu kantonun aralarında dağlardan inen şelaleler var kayalardan nasıl güzel iniyor. Rabbim öyle büyüksün ki olmazı oldurmuşsun.Bu güzellikler içinde Uzungöl’e ulaştık.
Burası önce bana çocukların oyun bahçesi gibi geldi, artık alaca karanlık,çünkü akşam oldu ve yağmur yağıyor.
Loş ışıklar içinde dolaştık tüm evler ağaçtan
Ve modelleri ise bülbül yuvası.Tek katlısı iki katlısı,lokantası bakkalı hepsi ahşap karanlıkta görebildiğim bu kadar.İnşallah yarın çok daha iyi görürüz.
Kuş yuvası odalarımıza yerleştik. modern her yer bonyosu, lavobası hepsi mükemmel,yağmur yağıyor ama soğuk yok ılıman bir hava,
Eşyalarımızı bırakıp yemek salonuna geçtik.
Burası da her yer tahtadan duvarlar yerler masalar düşüne bildiğiniz her şey ağaçtan, ekmek sepetleri su maşrapası daha neler.
Ortada kocan bir soba. Ve şömine işinde kocaman bir kütük etrafına kıvılcımlar saçarak yanıyor bu büyük salona hoş bir sıcaklık veriyordu.
Bize ayrılan masaya yerleştik.
Önce çorba geldi günün yorgunluğu ve acıkmışız da güzel çorba hora geçti. Ardından buraya özgü alabalık geldi,öyle lezzetliydi ki,
Dayanamadım sordum kızartmaya benzemiyor buğulama değil bu nasıl pişti. Tere yağında unsuz kızartıyoruz dedi. Püf noktasını öğrenmiştim. V e sütlaş buraya özgü fırında pişen,
Rabbime şükür ettik güzel bir yemek yemiş ve doymuştuk nasıl şükür edilmez.
Yemik bitti bitmedi genç çocuklar ortalığı topladı bu ne acele dedim içimden sanki yangından mal kaçıyor. Canlı müzük vardı gençlerin söylediği yöre türküleri ve dışarıdan gelen misafirler kimi yemek yiyor kimisi çay içmeğe gelmişti,
Garsonlarımız ortada halay çekmeğe başladılar demek acele etmeleri bundandı.Uzun ca izledik oyunlarını önce ağırdılar sonra yer gök inledi güzel geçiyordu gece.
Şöförümüz’den de şarkı istediler tabi ki
Zeki Müren’in güzel iki eseri geceye ayrı bir güzellik kattı.
Gece hayli ilerledi artık dinlenme zamanı.Yarın yeni güne başlarken yine yazarım deyip kapattım sayfayı
Sabah saat yedi otuz kahvaltımız yine ayni büyük salonda bol ve çok güzel yöre balı tereyağı her şey öyle mükemmel ki,
İyi ki gelmişiz iyi bu güzellikleri rabbim görmeği nasip etti.
Gece fazla bir şey görememiştik gün ışığında her yer her şey çok farklı. Hava çok güzel oysa biz buraları soğuk olur diye düşlemiştik aksine çok güzel ne sıcak ne soğuk ılıman bir havayla geziyoruz.
Bu güzel boğaz diyorum dağların çepe çevre sardığı bu doğa güzelliği karşısında hayranlığım iyice arttı ve göl o başka bir alem muhteşem.
Her çeşit ağacın ve yeşilin her tonu, tepelerden şırıldayarak akan sular yemyeşil otlar aralarında sarı mor çiçekler ,gölde yüzen balıklar, ve ördekler, ve bu güzellikler tahtadan yapılmış çok güzel ve değişik evler. Türis tik dükkanlar, dolaştık gezdik insanın ömrüne ömür katan havası ile Uzungöl
Camileri ile gezdik gördük biri yeni yapılmış içi İstanbul’daki camileri andırıyor işlemeleri ve büyük bir avizesi ile, işin bir yanı var ki camileri öyle yapmışlar, ki uzaktan bakınca sanki bir tane aynı paralelde.
Gözlediğim kadar ile burada cami çok bakıyorum dağlarda aralıklarla on ev varsa biri muhakkak cami. Koca dağlara serpilmiş evler.Evet zaman doldu bu güzellikleri yine geride bırakıp yolcu yoluna gerek diyoruz.