- 687 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İstanbul'a, uzaklaşınca yakınlaşıyor insan!
İstanbul’un yazarlara "malzeme",şair ve bestekarlara da "ilham" kaynağı olduğunu anlatacak değilim.
Hele hele Orhan Veli’yi hiç!
Buna ne bu sayfalar yeter,ne de benim bu şehre ait bilgilerim.
Ama yine de "gözden kaçan" üç ayrıntıyı paylaşmak isterim:
Roma İmparatorluğuna 330 yılından 1453’e,Osmanlı’ya da 1453’ten saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım 1922’ye kadar "başkentlik" yapan bu şehri her şeye rağmen seviyorum.
"Sular İdaresi" daha çok 1 Mayıs 1977 yılındaki "katliam"dan sonra duyulur olmuştu.Oysa bu bölgeye "Taksim" adını veren yapı ile "Maksim" ya da "Maksem" adlarının da kesinlikle su dağıtımıyla ilgili "kavramlar" olduğunu içinde yaşarken,insan belki de gözden kaçırmaktadır.
Ve bunu bu "şehirden "ayrıldıktan sonra öğrenmem de çok şık olmasa gerek.
Ya Taksim’deki "Atatürk Anıtı"nın fonundaki Rus devlet adamı/askeri kişileri olan Frunze ve Voroşilov’un yer alması kaçınımızın dikkatini çekmiştir?
Kaldı ki bu anıt,1928’de yapıldığına göre 90 yıllık bir geçmişi temsil etmektedir.
Veya bugün şehrin en güzel bölgelerinden birinin adı olan "Caddebostan" adının,bir tür gaspçıların yaşadığı semt anlamındaki "Cadı Bostanı"ndan geldiğini kaçımız fark ettik ki?
Epey zaman önce Yasemin Çongar’ın "Mesafe yakınlaştırır."diye bir makalesini okumuştum.
İstanbul’dan uzakta olmam tam da bu işte.
Yakın gözlük kullanması gerekenlerin "hâli "gibi.
Gazete/kitap uzaklaştırılınca "yakınlaşır" ya yazı,o hesap...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.