Hayat… Hüznümün gölgesinde uyuyan gökkuşağına vurgun rüyalarımı katlettin, mutlu musun? Baharlarım hiç bu kadar demir kapılar ardında esir kalmamıştı ömrüme… Yine de seviyor, tutunuyorum sana, sevmek benim mutluluğum… Sevmek güçlü insanların işi, sanma unuttum !
Sözde yolun yarısında diye avutulduğum, düş ile gerçek arası bir yolculuk gibi yaşamak senin koynunda. Düşük cümlelerimle, kanata kanata yaralarımı, ölümün tokadını yüzümde hafiften hissetmişliğimle aynı kefede değilim artık diğer insanlarla, garip bir yol bu. Karanlık ve kimsesiz. Ve ben; bir eza öyküsünün kahramanıyım istemesemde bu tek kişilik oyununda sahne alan, sen tekrar elimden sımsıkı tutana dek!
Direnmekten vazgeçmeyen ve gittikçe yükselen bir iç sızısının ihtilâliyle yaşamaya alıştım seni. Aşka kaş çatışlarla ve ağzımın tadını bozan tuzlu yaşlarla karşılıyor aynada beni suretim. Silüetim yabancı hala gözlerime, tanıyamıyorum hüzün gölgemi. Uzun saçlarımdan ördüğüm asma köprümü arıyor aylardır ayaklarım, göğün göğsünde son bir kez sarılıp uyumak için dilek tuttuğum vefalı yıldızlara…
Özlemleri, sıkıntıları, mutsuzlukları her anında sır gibi saklayan hayat ! Bana yürüdüğün yollarda gördüğün insan manzaralarından bahsetsene biraz! Çaldıklarını ömürlerinden, koparıp aldıklarını delice severken ve ferini söndürdüğün gözleri sana ışıl ışıl bakarken…
Aldıklarını geri verir misin sen? Borcuna sadık mısın? Günahın dökülür geceden, göğe tutunamayan cılız ışıklı yıldızlar misali !
Yitirdiklerimi her gün batımında anan ruhum, incinmişliğini unutuyor muhtelif zamanlarda. Kimim varken kimsesiz kalmak en büyük kabusum. Kalp direğim sızlıyor adı “gülleri sereni” andıkça İçimde büyütmek istemediğim arsız bir ağaç gibi köklerini salıyor sinsi yalnızlık gitgide. Özledim mi herkesi bilmiyorum !
En zor anlarımda, sığınacak bir kuytu köşe ararken geliyor aklıma annem. Üzüldüğümde hala tanıdığım tüm insanlardan güçlü babam dövsün istiyorum herkesi. Bir zamanlar o dev adamla aynı boyda olsam da şimdi, hala küçük hissediyorum kendimi küçücük. Hala biraz çocuk ve hep şımarık. Çocukluğumun kıyılarında gezinirken en çok doğum günlerimi düşlüyorum. “Allah’ım annem, babam beni çok sevsin ve hep mutlu olalım” diye üflemeden önce dilek tuttuğum bol mumlu yaş pastalarımı ne çok özlüyorum bilsen. Düğün tadında geçen o doğum günlerimin fotoğraflarına bakmak gülümsetir beni, şimdilerde birazcık acıtsa da canımı… Salondan odama kadar ortalıkta uçuşan hediye paketlerini düşündükçe hala mutlu oluyorum sana inat. Odamın kocaman bir camı vardı havuzlu bahçemizdeki büyük armut ağacına bakan ve yağmurlu gecelerde şimşek çaktığında aydınlanırdı, bozuk floresan misali. Yorganımın altında dua ederdim hep o çocuk aklımla. Gök gürültüsü hep korkuturdu beni bilirsin, koşup karşı odada annemle babamın ortasına kıvrılır yatardım, dünyanın en güvenli yeriymiş gibi. Tüm bunlar; sen beni daha bulmamışken mutlu hikayemde, yormamışken hastane koridorlarında ve ele geçirmemişkendi yüreğimin en baş köşelerini…
“Elim sende” deyip kaçmak sana, çetrefilli bir ağaca tırmanmak yada saklambaç oynarken mahalle çocuklarıyla aynı merdiven altına saklanmak istiyorum. Bir hekim gibi müşaade altına aldığın kötürüm umutlarımı iyileştir istiyorum artık hayat’ım…
Sev beni hayat! Ağlamayayım seni…
Gayrimeşru yollarla, yüreğimin intifa hakkına göz koyma. Baktığım her pencereden hüzün yağdırma artık üzerime. Zaman yağmalarken ömrümü, beyaz bir güvercinin barış çığlıklarıyla çırp kanatlarını. Koca ağacın bir tohumda saklanması gibi bir şeysin işte sen, tüm mutluluklarım içinde anla.
En çok yarım bırakmayı sevdiğin masalları okuyorum ben sonuna kadar. Mutlu sonları sevmezsin sen bilirim ! Ki sen son umuda tutunmuş kaç yüreği ağzına getirdin kimbilir…
Işığımda cesaretinin gölgelerini aramaktan vazgeç hayat! Unutma… Mutsuz olma lüksü yoktur bazı yüreklerin !
Bekle beni hayat daha çok mektup yazacağım sana, Şimdilik öpüyorum su gibi akan zamanının her damlasından !
.
Fotoğraf: snky :)
.
Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Saygıdeğer Güzel Yürekli Kalem, Bunu ancak yaşayan yazabilir...Çok ama çok ama derin bir yazı kayboldum içinde o kadar....
Hayar şimdi bunları sana yazamazdım Emzirdiğin acıların olmasaydı yüreğimde Çaresizliği bu kadar anlatabilir miydim sana ! Köprüsünden geçtiğim gökkuşağımdan düşüyordu renkler Sığınıyordum ıhlamur kokan annemin karnına Hayat seni her sevişimde hep şimşekmi çakacaksın düşlerimin üzerine Ne kadar korkutursan korkut yinede seveceğim nefesimi Benden çaldıklarını bilirim geri vermeyeceksin Ondandır sana iadesiz bu mektuplar Umut suyuna batırılmış mürekkepli Şimdi mutsuzlukları bir bir salıyorum karanlıklarıma Ve ey umut sağnağınla yağ yalnızlığımdaki korkularımın üzerine Artık korkmuyorum senden hayat çünkü seni yazıyorum.....
ve daha nicesi söylenecek bir yazı okudum....bu ikinci yazıydı ve ben ikinci kez acıyı yaşamayan ve hayatın acı çemberinden geçemeyen yazamaz bunları....
EN DERİN SAYGILARIMLASINIZ HER ZAMAN DEĞERLİ GÜZEL YÜREKLİ KALEM... SEVGİYLE ESEN KAL HER ZAMAN...
Güzeldi.İnkar edilemeyecek bir yoğunluğu ve insanı üzecek derecede satırların doyduğu bir acı hissettim.Baş köşeye mektuplarınızı koyup incinmişliklerinizi unutmanız dileğimle.Sevgiler.
Hayal ettimde cocukluğumun ne kadar değerli olduğunu... Çocukken nede mutluymuşuz aslında , bilememişiz belkide kıymetini... Dalıp gittim okurken satırlarını daha bir anlam kattın belkide hafızamdakilere... Benim hiç oyuncağım olmadı belkı ,belkide en fazla 2 taneydi ama ben mahalledeki çocukları(bebeleri)yenerken misket oynadığımızda,en buyuk oyuncağımdı onları yenmek(ütmek)...
Harikaydı arkadaşım hiç bitmesin istedim okurken satırlarını...Saygılarımla...
Çok içten bir iç döküştü hayat'a... Aslında herkes bir mektup yazmalı bence, yazacak biri mutlaka bulunur... Hiç olmadı kendine yazmalı. Çünkü bir rahatlamadr yazmak. İyi burdayız ve yazıyoruz. Birbirimizi tanıdıkça ve yaşadıklarımızı anladıkça daha da insan oluyoruz. Hayat'a hep daha sıkı tutunma/n/mız dileğimle... SEVGİLER!
canım adaşım.. biliyormusun gözlerim doldu. bilmem bunun için sana teşekkür mü etmeliyim yoksa sitem mi.. her bir harfin titreyişinde yüreğimi sızlattın..sanki seninle karşı karşıya gelmiş uzun bir iç döküşün sohbetini yapıyormuş gibi oldum..her bir kelimede kendimi buldum..her cümlenin sonunda sana elimi uzatmak istedim..
gece gece beni çok hüzünlendirdin. mektubun benimde içinde gezindiğim meçhul bir gemi gibi.. sevgiyle sefkatle sımsıcacık kucaklıyorum seni bir insan bu kadar mı güzel sitem eder.. bu kadar mı içten bir seslenişle içini döker.. canım benim.. gözlerinden öpüyorum..
Adaşım anladım ki mektubumun içinde epey gezinmişsin...Biliyorum ki bu yazdığım mektubu en iyi sen anlarsın.Şair demiş ki; "Acı çeken insanlar asla eskisi gibi olamaz" Adını hatırlamıyorum am çok doğru demiş.Sevmenin ve yaşadığımız her anın kıymetini çevremizdekilerden daha iyi bilmişlik aslında bizi adaş yapan biliyorsun değil mi? Seni asla üzmek istemem ve hüzünlendirmek, ben içimi döktüm sayfama o kadar ve bu çektiğim serçe karesi bana bir mektup daha yaz dedi hayata. Sanki ürkek bakıyor hayata, sanki yalnız gibi ne bileyim hüsran var gibi sımkısıkı sardığı kanatlarının altında... Sevilay yaşanmışlıkları yazmayı seviyorum biliyorsun, kendine iyi bak ve hüzne bulamanı istemediğim gözlerinden öpüyorum sevgiyle...
Son iki yıldır, hayatın bana bildiğimi sandığımı bütün geçekliği ile yüzüme vurduğu zamanlardan geçiyorum.Yazgımın ortasındaki acizliğimi net bir şekilde farkedişimdir,belki de hayata daha sıkı tutunmamı sağlayan.Artık yorulduğum noktaları aşmanın rahatlığı belki bu.Gayret ötesi bir kudrete sadakati kabullenmenin mecburiyetlerini yüreğimi kanatarak çınlayan kor notaları basa basa gördüm.Sonra baktığımda hoşnutluğu istemenin bedeli aslında hoşnut olmaktan geçermiş.Rızanın karşılığı razı olmakmış, hayatın satır aralarını okuduğumda -okutulduğumda-,anladım.Sabır istedikçe şükürden uzaklaştığımı,asıl gücün,selametin ve huzurun şükrün tılsımında gizlendiğini idrak ettim.Eyyüb'ü Eyyüb yapanın da sabırdan ziyade şükür olduğunu öğrendim.Ve derdinin dermanına vesilenin.Yarının hiçbirimiz için olmadığını bilmek,ve dünün...An'da çoğalmak dileklerimle ve çoğaltmak mutlulukları...Sevgiler sevgili Seçil:)
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.