- 1129 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Biz aynı yolun yolcusu değildik ki, aynı aşkın bekçisi olalım.
i.
Yaşanmışlıklar yaşanmamışlıkları irdelerken,
sessizce düşünüyordum. Sabah iştahsızdım bir şey yemedim, saçıma hangi şekli versem,
bukle mi daha iyi görünür yoksa sırma şeklinde düz kesim mi.
İmdadıma annem yetişecekti biliyorum. Hafif dalgalandır kızım, pırasa sapı gibi olmasın dedi, ah be kadın dedim. Senin zevkine ölürüm..
Beyaz polyester bir bluz giydim, üstüne siyah ince şişle örülmüş bir hırka.
Çok da dar olmayan, abes kaçmayacak şekilde bir de pileli kırmızı bir etek.
severdi o , ilk böyle görmüştü beni..
neyse dedim, hatırlar mı bilemem. O şimdi kaçıncı uykusundadır belki de,
acaba unutmuş mudur dedim..
bu son fasıl bu son ritüelleşmiş ayrılık.
hayır, unutamazdı..
mavi gözlerinin hırçınlığı izin vermezdi,
az yorgun olmasaydı saçları.
ii.
Erkenden kalkmıştır dedim, belki de uyuyordur.
Ne garip.. Kalbimi koparan olan kadına umut bağlıyorum. Saçlarım 3 numaraydı, uzasın istemiştim son kez de olsa dokunsun.
Evden çıkacaktım, son kez aynaya bakayım dedim...
Kumral favorileri düzgün suratıma baktım. Gözlerim sanki geçen seneden kalma bir hüzne boğulmuş, maviliği sıyrılmış denizden.
oğlum ne yapıyorsun sen dedim.. erkek adam ağlar mı? yok dedim olmayacak , hava iyi gelir soğuk belki sevindirir suratımı.
dışarı çıktım, o insanlardan arınmış
sabah 7 de haftasonunun bergüzarlığını hapseden sahilimize gidecektim
istikamet: ayrılık’tı..
sustum..
iii.
genç adam, erken gelmişti.. son da olsa ikinci kez erken gelmişti.
Yüzünde bir karmaşa,sanki İstanbulun iki yakasından kopmuştu köprünün düğmeleri .
Ayrılacaklardı , öyle olması gerekiyordu. Ya unuttuysa dedi, ya unutacaksa dedi.. Çizgiler yüzüne okyanusun en derin dalgalarını betimleyecek şekilde dile geldi. Sağa baktı sola baktı..
On dakika sonra kız geldi, sarıldılar. Soğuk sarılma havayı ısıtmamıştı..
-Nasılsın?
dedi güzel ve genç kadın..
-İyiyim.. Daha doğrusu öyle olmaya çalışıyorum..
Sen demeyi unutmuştu , birkaç saniye yürüdükleri sahil yoluna baktı.
-İyi olursun.. Umarım.
Buruk sese kulak verdi.. “ya sen, sen nasılsın?”
-iyiyim.
-ne güzel..
Ortalık buruk sesleri dinginleştiriyordu, bir süre susmaya çalıştılar..
Deniz gözlerini yaşarttı, martılar ağlamaklı konuşuyorlardı. Ya da öyle görünüyordu.
-neden.. gitmek için erken değil mi?
Genç kadını aşk sardı, irkildi. İçinin doluluğunu güçlü bir sesle örtmeye çalıştı.
-nedenini biliyorsun, sorma.. sorarak, tekrar ettirerek üzme beni, lütfen..
Genç adam dudaklarını kilitledi,soğuktan titreyen parmaklarını cebine soktu.
Gömleğin sertliğine karşı çıkarmışcasına kıza baktı..
Kız dolmuştu gözlerini kırpmamaya çalışıyordu, kırparsa akacaktı yara izleri
genç adamın suratına..
-bakma öyle..
-nasıl bakayım, ilk günkü aşkımızı canlandırıyoruz. Yine aynı figüran , aynı mekan fakat sahne farklı..
-böyle olmak zorunda ama!
-hayır değil, istesen , isteyebilsek, kılıflarımızdan sıyrılıp öpüşsek inan
Şuan güneş ışığını yağdırırdı bu deniz kokusuna..
-lütfen.. diye mırıldandı genç kız.
-ama sende haklısın.. gitmek senin tercihin.
Ben iyi bir adam değilim, sen daha iyilerine layıksın dedikleri kişilere layıktın..
genç kız suskun..
-Git
göğüs kafesimdeki
bülbülleri uçurmayalı çok oldu , susuşlarım derine saplandı. Çıkaramıyorum..
Evet, haklısın , git...
Merve Taşçı