- 814 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bu Millet Severse…
Türk milleti kadirşinas bir millettir. Bir insanı sevdi mi onu asla unutmaz. Ama bu sevme ölçüsü ve kriterleri aslında hem basittir, hem de zordur…
Milletimizin bir kişiyi sevmek için koyduğu en önemli ölçü; o kişiyi kendisinden bir parça olarak görmesidir. Kendisine yabancılaşmış, ona tepeden bakan, inançlarını, yaşantısını hor gören, sofrasına oturmayan insanları sevmez. Hele hele inançlarını horlayan, çağdışı gören, ona mürteci, yobaz gibi yaftaları takanları da hiç sevmez. Oysa milletimiz kimin yobaz olduğunu, kimin çağdışı olduğunu, kimin istismarcı, kimin samimi olduğunu gayet iyi bilir. Onun tarihi tecrübeleri, içgüdüsü bunları anlayacak kadar basirete haizdir.
Bu millete kimseyi zorla sevdiremezsiniz.
Bu millete kimseyi zorla nefret de ettiremezsiniz.
Bu millet; mazlumun, mağdurun yanında olmuştur. Zalimin de karşısında…
Bunlar cahildir diye aptalca bir mantığın arkasına gizlenerek, kapalı kapılar arkasında çevrilen dalavereleri, oynanmak isteyen oyunları, komploları erinde gecinde hisseder. Bu dalaverecilerin ayak sesinden, kirli el izlerinden kimler olduklarını bilir bu millet… Ve asla bunları affetmez.
Bu millet hala Abdülhamid’i sever. Onca uğraşılara, onca karalamalara rağmen hala sever.
Bu millet Mustafa Kemal’i sever. Onca istismarcısı, sahte Atatürkçüsü, onca düşmanı olmasına rağmen hala sever.
Bu millet Menderes’i sever. Darağacında asmalarına rağmen sever. Onu darağacına çıkaranları bu millet vicdanında zaten darağacına takmıştır ve onları asla affetmez. Hala 60 yıl geçmesine rağmen kinini, hıncını alamayan çevrelerin karalamalarına rağmen bu millet hala sever Menderes’i, rahmetle yâd eder.
Bu millet Özal’ı da sever. Sağcı, solcu demeden her kesimden gelen eleştiri ve karalamalara rağmen hala sever…
Bu millet Fatin Rüştü Zorlu’yu, Hasan Polatkan’ı, Recep Yazıcıoğlu’nu, Adnan Kahveci’yi, Kazım Karabekir’i, Fevzi Çakmak Paşa’yı hala sever.
Bu millet Muhsin Yazıcıoğlu’nu da sever. Kimi çevrelerin marjinal bir partinin lideri olarak görmesine rağmen, kimilerinin saldırmasına rağmen hala sever.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun parti liderliğinin ötesinde, onun kişiliğine hayrandır bu millet. Gerçekleri eğip bükmeden konuşmasına, siyasi çıkarlarını düşünmeden doğrunun yanında olmasından, yanlışın, zorbanın karşısında olmasından dolayı sever.
Hala kafaları kurcalayan, kaza mı, yoksa kaza süsü verilmiş bir suikast sonucu ölmüş olmasına üzülür. Milli vicdanında onun şehit edildiğine hükmeder. Tıpkı Menderes olayında olduğu gibi ona uzanan elleri hisseder ve asla affetmez.
Kimisi “Bizim Reis”, kimisi “Bizim Başkan”, kimisi “Bizim Muhsin” diye adlandırsa da o Türk Milletinin “Bizim Muhsin”idir. Rahmetle yad eder.
Taceddin Dergâhındaki mezarını hiç boş bırakmaz. Yaşlısı, genci, erkeği, kadını, tesettürlüsü, başı açığı… Evet, toplumun her renginden, her kademesinden insan mezarının başına gelir ve bir Fatiha okur.
Alperenleri elbette daha çok sever. Ve hala üşürler yaz kış demeden onun gidişinden beri… Tıpkı bir zamanlar Mamak zindanlarında üşüyen liderleri gibi üşürler…
Hala ağıtlar yakılır, şiirler yazılır ardından… Kitaplar yazılır. Hala onun ölümüyle ilgili aralanamayan sır perdesi haber bültenlerinin ilk sırasında boy gösterir. Gazete sütunlarını işgal eder. Bu millet hala bir haber beklemektedir vicdanını rahatlatacak… Sırf ruhu üşümesin diye o yiğidin…
Çünkü bu millet çok sevdiği bir evladını kaybetmiştir. Sanki Sivas’ın Şarkışla’sının Elmalı Köyünden birisi ölmemiştir. Aksine her evden bir Muhsin cenazesi çıkmış gibidir. Değil üç yıll, üç yüz yıl geçse de unutmayacaktır onu. Horasanlı Ebu Müslimleri, Alparslanları, Nizamül Mülkleri, Osman Gazileri, Fatihleri, Yavuzları, Barbarosları unutmadığı gibi…
Çünkü bu millet bir adamı severse tam sever…
Halit YILDIRIM
30,03,2012