- 450 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gerçek "Dindarlık"
Son günlerde "dindarlık" kavramı üzerinden yapılan tartışmalarda dindarlık ve muhafazakârlık kavramlarının aynı anlamda kullanıldığını görüyoruz. Oysa gerçekte bu iki kavram birbirinden farklıdır. İnsanlık tarihi boyunca Allah’ın peygamber ve resullerinin, yaşadıkları toplumdaki din dışı gelenekleri, yanlış olan inançları, yanlış düşünceleri yıkmaya geldiklerini görürüz. Allah’ın seçtiği kutlu insanlar bu yüzden batıl gelenek ve göreneklerine bağlı kalmakta ısrar eden toplum tarafından, "Siz ancak muptil(gelenekleri iptal eden) olanlardan başkası değilsiniz", "biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız", "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" gibi sözlerle suçlanırlar. "Sen bize yalnızca Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarınızı bırakmamız için mi geldin?", “Hem biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmiş değiliz” diyen cahiliye halkı hakkında Kur’an şöyle buyurur:
"Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse?.."
İslâm için en büyük tehlikelerden biri işte budur; Kur’an dışı gelenek. Din, gerçek kaynağı olan Kur’an’dan öğrenilir. Allah, insana Kur’an’ı okumasını, anlamasını, Kur’an ayetleri, evren ve kendisi üzerinde düşünmesini, inancını ve hayatını Kendi rızası üzerine kurmasını buyurur. Kur’an, cahiliye alışkanlıklarından vazgeçmesini isterken, birçok insan atasından dedesinden öğrendiği Kur’an dışı dini yaşamakta ısrarcıdır.
"Dindarlık" kavramına yapılan itirazlar, en fazla da miras alınan bu dinin İslam olduğunun zannedilmesi nedeniyledir. Gerçek anlamda dindarlık, geleneklerle yaşanan tutuculuk ya da muhafazakârlık değil, Kur’an’daki gerçek dini yaşamaktır. İslam’ın özünü yaşamak, onu hayata geçirmektir.
Kur’an ahlakını gereğince yaşamaya çalışan insan, Allah’ın namaz kılmak, oruç tutmak gibi emirleri kadar diğer bütün ayetlerine uymaya gayret eder. Kur’an’ın her emri farzdır, haktır.
Kur’an ahlakı, insanı bozgunculuk çıkarmaktan engeller. Kur’an’da, "…Allah’ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. " (Bakara Suresi, 60) buyrulurken, samimi bir mümin, yaşadığı toplumda fitne ve fesat çıkarmak bir yana, bunu aklından bile geçirmez.
Kur’an ahlakını yaşayan insan için itaat önemli bir ahlak özelliğidir. Allah’ın emri gereği itaat eden kişilerden oluşan bir toplum, devlete itaati de en yüksek düzeyde yaşar.
Yakınları, anne babası hatta kendisi aleyhine bile olsa Allah’ın emrettiği gibi adaletle davranan, çevresindeki insanlara merhamet eden, yoksullara ihtiyacından artakalanı veren insan gerçek anlamda dindardır. Ve bu kişiden insanlığa zarar değil, yarar gelir. Karışıklık çıkarmaktan şiddetle kaçınan, Kur’an ahlakına uygun olarak hoşgörülü ve uzlaştırıcı davranışlar sergileyen insandan korkan kişinin kendisini gözden geçirmesi gerekir. İnsanların, Kur’an’ın tarif ettiği gerçek dindar modelini örnek alması, yaşaması ve Kur’an ahlakının yaygınlaşması hem toplumda hem dünyada huzur ve barış demektir. Kur’an ahlakının yeryüzü hakimiyeti, barış ve huzurun hakimiyeti demektir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.