- 1144 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SENDİKACILIK ÜZERİNE 4 Türkiye'de Sendikacılık
SENDİKACILIK ÜZERİNE 4
Türkiye’de Sendikacılık
Türkiye’de yarı sömürge ,yarı feodal koşullarda sendikacılık doğmuştur.Günümüzde hala nüfusun önemli bir kesimini oluşturan kırsal nüfus ve tarımda çalışan nüfus ücretlilik öncesi,kendisi ve ailesi için çalışan nüfus çok büyük kitleyi oluşturmaktadır.Dışa bağımlı,emperyalizmle iş birliğine girmiş, piç kapitalizm koşullarında sendikacılığın önemin anlamak hayati değerdedir.Daha evvel ki yazılarımızda, dünya sendikacılık hareketinde ki farklı çizgileri anlatırken, sendikaların anlam ve önemine değinmiş ve sınıf sendikacılığının zorunluluğunu özelikle belirtmiştik.Türkiye’de sanayi işçisinin azlığı genelde sendikal hareketi olumsuz etkilemiş, ve işçi sınıfının tutum ve eyleminde sınıf bilincinin kadük kalmasında belirleyici olmuştur.Diğer yandan iş alanlarında nöbetleşe iş yöntemlerinin uygulanması,mevsimlik işsizliğin yoğunluğu,işçilerin toplumsal yaşam biçimi ve bunların dünyaya bakış açıları, yada dünya görüşleri,sınıf bilinci doğru oluşmayan bir işçi sınıfının doğmasında etkili olmuştur.Kamu kesiminin,işveren-işçi ilişkilerinin farklı farklı oluşu ve sistem tarafından ayrıcalıklı bir kesim haline getirilen büyük imtiyazlı,aristokrat kesim bu süreçte önemli roller oynayarak sınıf hareketinin olumsuzlanmasında önemli bir faktördür.
Avrupa’da işçi sınıfı burjuvazinin yedeğinde aristokrasiye karşı yürütülen sınıf mücadelesinde yer almış,bu hareketiyle kendi sınıf bilincine ulaşmış,önemli deneyimler sağlamıştır.ABD’de ise tam tersine, Avrupa’daki gibi benzer bir aristokrasi oluşmamıştır. Avrupa’dakine benzer bir aristokrasi Amerika’da hiç bir zaman oluşmamıştır.İşçi sınıfı,burjuvazinin yedeğinde sınıf mücadelesine katılmamış ve onun tecrübelerinden faydalanamamış ve bu nedenle Avrupa işçi sınıfı kadar bilinçlenememiştir. ABD’ye göbekten bağımlı Türkiye’de, işçi sınıfının burjuvaziye karşı önemli bir sınıf mücadelesi deneyimi yoktur. 1874 1.ci Meşrutiyetin ilanında ,işçi sınıfının hemen hemen hiç bir katkısı yoktur, ve işçi sınıfı o dönem zaten hala sınıf olma bilincinde bile değildir. İşçi sınıfı ancak ikinci Meşrutiyetin (1908) ilanında kısmen,çok düşük düzeyde rol oynamıştır.Türkiye’de yapılan bütün araştırmalar bu yöndedir.
1923’te Kemalistler Cumhuriyeti ilan ettikten sonra,özellikle yoğun ’devrimci’ demagojik propagandalarla komprador burjuvazi ve büyük toprak ağaları Anadolu’nun yoksul köylüsünü ve sendikacılığın tabanını oluşturan işçi sınıfının ve kitlesinin önemli bir kesimini arkasına almayı başarmıştır .Bu süreçle birlikte komprador burjuvazi ve büyük toprak ağaları, muhtemel kendilerine yönelecek bir işçi sınıfı hareketini, iki yüzlü karşı devrimci yöntemlerle farklı bir alana kanalize ederek, bürokrasinin eğemenliğine karşı yönelttiği mücadele içinde kanalize etmiştir.Terakiperver Cumhuriyet Fırkası,Serbest Fırka,Demokrat Parti bu politikada,bu oluşumda önemli örneklerdir. İşçi sınıfı mücadelesi bu alanlara kanalize edilmiş ve buralarda eritilmiştir.
1925’ te Takriri Sükun Kanunu ile, Terakiperver Cumhuriyet Fırkası lağvedilerek kapatılır,ve sendikacılık fiili olarak yasaklanır. Bu süreçte süratle, komprador burjuvazi ve büyük toprak ağaları tarafından ve onların partisi olan Serbest Fırka sahte demokrat, devrimci söylemlerle,sendika ve grev hakkını savunarak,yoksul köylüleri ve işçi sınıfının desteğini arkasına alarak dönemin devrimci enerjisini kendi alanına kanalize eder. Ancak iktidara gelir gelmez,ilk işi sendikaları kapatmak ve grevleri yasaklamak olur. Demokrat Partinin devamı olan Adalet Partisi de komprador burjuvazi ve büyük toprak ağalarının çıkarlarının partisi olarak,aynı yöntemlerle işçi sınıfının önemli bir kesiminin desteğini uzun yıllar arkasına almayı başarmıştır.
Osmanlının son yıllarında 1871. de İstanbul’da Ameleperver Cemiyeti’nin kurulmasından bir yıl sonra 1872.de Tersane işçileri greve gider ve bu süreçle birlikte Türkiye’de sendikacılık hareketi de başlar.Bu süreçte Paris Komünü etkili olmuştur.1889’da İttihadi Osman-i cemiyeti kurulur ancak,İstibdat cemiyetin faaliyetlerine müsaade etmez ve cemiyet kısa bir süre sonra Paris’e taşınır.Yine 1895’te Tophane işçileri tarafından Osmanlı Amele Cemiyeti kurulur ve sendikal faaliyet yürütmeye başlar,ve cemiyet illegal yollarla işçilere siyasi bilinç taşımaya çalışır ancak,örgüt çok yoğun baskı ve saldırılara maruz kalır, ve kısa bir süre sonra dağılır.Bu süreçte işçiler ve yoksul köylüler, Kapitülasyonların getirdiği ağır yükler altında ezilmiş ve büyük saldırılara uğramışlardır.
Bütün bu saldırılar karşısında işçiler susmamış,1908’de grevlerle istibdadı derinden sarsarak,Osmanlının yıkılmasında tarihi roller oynamışlardır. İşçi sınıfının bu mücadelesini hazmedemeyen ve Osmanlıyı kuşatmış olan yabancı kapitalistler,işçi sınıfına karşı acımasız bir saldırı başlatırlar, ve işçi sınıfının bütün örgütlenme ve grev haklarını yasaklarlar.’’Tatil-i Eşgal’’ Kanunu bu amaçla çıkarılmıştır ve bu kanun, dönemin Alman asıllı iktisat nazırı (Ekonomi Bakanı) Kont Ostrog’un telkinleriyle ve dayatmalarıyla çıkarılmıştır. Bütün bu saldırılar karşısında dönemin aydın ve sosyalistleri bir dönem faaliyetlerini Selanik merkezli yürütürler ve bu süreçle birlikte yeni yeni sendikal karakterli örgütler kurulur. Osmanlı Mesai Fırkası,Amele Fırkası,Müstakil Amele Fırkası,Türkiye İşçi Sosyalist Fırkası sendikal karakterli örgütlerdir.
Sendikacılığın önemi ve mahiyeti açığa çıktıkça,işçiler sendikalardan çeşitli yöneticileri millet vekili olmak için seçimlerde aday gösterirler.İlk defa Zeytinburnu fabrikasından Numan Usta İstanbul’dan milletvekili seçilir.Dönemin Osmanlı Mesai Fırkası bu kişiyi sosyalistlere ve emekçilerin mücadelesine karşı kullanmıştır. Buna karşılık,1919’da Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası, işçi derneği kurarak işçiler arasında bir birlik oluşturma faaliyeti yapar, ve bu dernekte işçilerden millet vekili parlamentoya göndermeyi dener ancak, asla başarılı olamaz. Almanya’da çeşitli eğitimler almış ve daha sonra yurda dönmüş olan İmalatı Harbiye işçilerinin kurduğu,Türkiye İşçi Derneği de yoğun faşist baskılar sonucu Ekim 1922’de kapatılır. 1923’ün ilk aylarında Aydınlık adıyla çıkan yayın etrafında örgütlenmeye çalışan Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkasının üyeleri aydınlar,İstanbul ve ülkenin diğer illerindeki örgütleri, söz konusu örgüt etrafında toplayarak,Türkiye Dernek Birlik’leri İttihadı adı altında,bütün sendikaları temsil eden bir örgütün kurulmasına ön ayak olmuşlardır.
Ancak bütün bu faaliyetlerin önü faşist devlet ve sözcüsü hükümet tarafından kesilmiş,1923’te bir Mayıs bildirisi dağıtanlar, vatan hainliğiyle suçlanarak tamamı tutuklanır. İşçi mücadelelerini kontrol altına almak amacıyla,bu süreçten kısa bir süre sonra kurulan İstanbul Umum Amele Birliği,farklı illerdeki bazı işçi örgütleriyle birleşerek Türkiye Amele Birliğini kurmuşlardır. Ancak daha sonra bu birliğin Halk Partisinin paralı maşaları tarafından kurulduğu açığa çıkar,kısa bir süre sonra 1924’te birlik dağıtılır ve işçiler örgütsüz bırakılarak dağıtılırlar. Yine aynı yıllarda İşçi Fırkası kurulur,kurucuları,Şirketi Hayriye işçileridir,hiç bir varlık göstermeden dağılmışlardır. Devamında İlerici Amele Teali Cemiyeti 1928’de Heyeti Vekiliye Kararı ile kapatılır.Özcesi,bu süreçlerin hiç birinde hiç bir sendikal mücadeleye yaşam hakkı verilmez ve kurulan bütün bu tür oluşumlar şiddetle ve cazai takibatlarla kapatılmışlardır.
Daha sonra Kürdüstan’da Kürt isyanları baş gösterir ,bu isyanlar kanla bastırılır ve 12 Mart 1925’te bu ulusal hareketler bahane edilerek Takrir-i Sükün Kanunu çıkarılır,çıkan kanunla birlikte,her türlü muhalefet ve sendikacılık hareketi uzun bir süre fiili olarak ortadan kaldırılır ve yasaklanır.
Bütün bu anlatmaya ve incelemeye çalıştığımız süreçlerde, Soma Bandırma Demiryolu Grevi,İstanbul Liman İşçileri Grevi,Adana Demir Yolu İşçileri Grevi,Tütün İşçileri Grevi ve hemen bu grevlerin akabinde 1928 Haziran’ın da örgütlenen İstanbul Tramvay İşçilerinin Grevi dışında ciddi bir mücadeleye rastlanmamaktadır. 1933’lerden sonra dünyada savaş esas akımdır, ve faşizm dünya genelinde emekçi hareketine vahşice saldırmaktadır. 1933’te Ceza Kanunu değiştirilerek,grevlere ilişkin verilen cazalar ağırlaştırılmış,1938 tarihli Cemiyetler Kanunu ile,sınıf esasına dayalı dernekler kurmayı tamamen yasaklamış ve her türlü sendikal hak ortadan kaldırılmıştır. Devam Edecek
Erdoğan Ateşin
26.03.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.