ancak bir kadın öğretir uzaylıya dünyanın kaç bucak olduğunu
“Evet, sevgilim. Her şey anlattığım gibi. Gezegeninizden her yıl belirlediğimiz miktarda vergi alıyoruz. Altın, elmas gibi işimize yarayan ne varsa sömürüyoruz sizi...”
“Ama, bu çok kötü bir şey.” dedi kadın.
“Sevgilim, tarzımız bu. Siz de kendi içinizde yapıyorsunuz aynı şeyi. Hem size iyi bir anlaşma sunduk ve kabul ettiniz. Aksi halde dünyanızı bir günden daha az sürede işgal eder ve insanlğı sonsuza dek silebilirdik. İnsanlar aydan neden çekildi sanıyorsun? Orası bizim konumlandığımız yer. Ancak bu anlaşmaya uyarak kaynalarınız bitene kadar bir kaç yüz yıl daha yaşayabileceksiniz.”
“Beni korkutuyorsun.” dedi kadın.
“Sevgilim, her şey doğal bir süreç. Büyük balık küçük balığı her zaman yer. Bizden daha büyük ve acımasız balıklar var unutma!” dedikten sonra kadına sarıldı adam.
“Moralimi bozdun.” dedi kadın, sesi kısılmıştı. İnsanlık adına incinmişti.
“Tamam, tamam. Seni neşelendirecek bir şey yapıcam şimdi.” dedi adam.
Yaptı da.
“Aman tanrım! Harika bir şey bu!” dedi kadın alkışlayarak. “Lütfen tekrar yap. Lütfeen…” diye de ekledi.
Adam kadını etkilemenin verdiği keyifle işaret parmağını tekrar havaya kaldırdı ve havada küçük bir daire çizdi. Hava, suyun dalgalanması gibi titredi ve uzaya bir pencere açıldı. Pembe toz bulutları eşliğinde bir gezegen belirdi. Gezegen yeşildi. İki büyük güneşi vardı.
“İşte, geldiğim yer burası.” dedi adam.
Kadın büyülenmiş gibi baktı görüntüye. Gözleri parlıyordu.
“Çok güzel.” diyebildi.
Adam aynı hareketi tersten yapınca otel odası eski loş ortamına geri döndü.
“Sevgilim, sana söylemek istediğim başka bir şey var.”
“Nedir?” diye sordu kadın heyecan ve merak içinde.
Kısa sessizliğin ardından adam, kadının elini tuttu ve “Sevgilim, sana her şeyi anlattım. Bu dünyadan olmadığımı, geldiğim gezegeni, görevimi her şeyi...”
“Seni dinliyorum.” dedi kadın.
“Aşkım, son bir şey var. Bu beden benim gerçek görüntüm değil. Dünyada fark edilmeden dolaşmak için girdiğim bir beden. Aslında bir yıl önce geri dönmeliydim. Ancak seni görünce, biliyorsun. Seni çok seviyorum.”
“Ben de seni seviyorum sevgilim.” dedi kadın.
“İşte bu sebeple sana gerçek halimi göstermek zorundayım. Bunu bilmen gerek yavrucuğum.”
“Bebeğim ben seni her halinle severim.”
“Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?”
“Evet, sevgilim.”
“Böyle söyleyeceğini biliyordum. Hazır mısın?” dedi, adam.
Kadın başını evet anlamında bir kez salladı. Adam ayağa kalktı ve kadının karşısına geçtikten sonra:
“Şimdi gözlerini kapat. Ben aç diyene kadar açma.Tamam mı?”
“Tamam, sevgilim.”
Kadın gözlerini kapatınca otel odası kısa süre beyaz ışığa boğuldu.
“Tamam, aç sevgilim.” dedi adam.
Kadın gözlerini açtığı an bir çığlık attı. Sonra yataktan zıplayarak kendini duvara doğru attı. Çığlıkları bitmiyordu. Gördüğü şey karşısında kadının yüzü kireç gibi olmuştu.
“Yaklaşma! Uzak dur benden!” diyerek çığlık atıyor, öğürüyordu.
“Sevgilim, korkma. Benim.” dedi adam ve çöp gibi ince üç bacağı ile kadına yaklaştı.
Kadın, yaratığın kendine yaklaşması üzerine öğürdükten sonra kustu.
Böcek bacağı gibi ince tüylü bir kol kadının eline dokunduğunda kadın kendini kaybetti ve karşısındaki şeye çantasıyla vurmaya başladı. İkisi de sayamadı darbeleri. Sonra bir çıtırtı sesi geldi yaratığın kabuğundan. Çok hassastı bedeni. Sendeledi. Bunu fırsat bilen kadın kapıya koştu.
“Beni sakın bir daha arama!” dedikten sonra otel odasından çıktı kadın.
Adam, kadının peşinden gitmek istedi ama bu kılıkta çıkamazdı. Bir süre sonra beyaz ışık tekrar parladı oda içinde. Adam, aynadaki insan vücuduna bakıyordu. Sevdiği kadın, az önce çekip gitmişti. Nefretle, iğrenerek bakmıştı kendisine. Oysa seni her halinle kabul ederim demişti. Sonra yatağa oturdu, biraz düşündü ve hak verdi kadına. Bir kere çok güzeldi kadın. Kadına göre geldiği yerdeki hali böcekten farksızdı. Bir daha sevmiycekti. Asla eskisi gibi sarılmıycaktı. Sevişmiyceklerdi. Midesi bulanacaktı belki. Bitmişti her şey. İnsani bir kalp kırıklığı hissetti adam. Nefesi kesildi. Karnına saplanan bir şey vardı. Birkaç damla insana özgü sıvı aktı gözlerinden. Bu insan denen varlığın her deliğinden bir şey akıyordu zaten. Ancak bu kez acı çekiyordu. Görünürde bir yara izi de yoktu hani. Sonra gezegenine geri dönme fikriyle oturdu öylece. Oraya ait değildi artık, gitmek istemiyordu.
Bir süre sonra insani bir fikir belirdi adamın aklında. Düşünmeyi bırakıp 13. Katta bulunan otel odasının camını açtı ve gökyüzüne geldiği yıldıza baktı. “Sokarım lan böyle hayata!” dedikten sonra boşluğa bıraktı kendini. Yaptığı şey için biraz pişmanlık hissetmişti ve beklediğinden çok kısa bir düşüş oldu…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.