- 562 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NEV-RUZ ÜZERİNE KISA DEĞİNİLER VE GÖNÜLDEN BİR TEBRİĞİN MUKADDİMESİ
Anadolu folkloründe çok önemli bir yeri olan nevruzu; ifade ettiği manalar bakımından bir bayram, şenlik kalıbına sıkıştırmamak, kutlandığı yerleri de bir coğrafyayla sınırlandırmamak gerekir.
Bugün Çin’ den Avrupa’ nın içlerine kadar değişik coğrafyalarda yaşayan insanlar için bereketi, bolluğu, iyiliği, paylaşmayı, esenliği çağrıştıran bir kelimedir nevruz.
Nevruzu bir bayram havasında yaşayan toplulukların konumlandıkları yerler ekvatorun kuzeyinde (kuzey yarım küre) olup dört mevsimin de gözlemlenebildiği, yaşanabildiği yerlerdir.Bu coğrafyaların hepsinde de yaz, sonbahar, kış ve ilkbahar birbiri ardınca yaşanabilmektedir.Hiç kuşkusuz tabiatın yeniden uyanışı demek olan bahar bu yerlerin hepsinde bahardır…Bu yerlerin hepsinde insanlarda aynı coşkuyu uyandırmaktadır.
Nevruz; 21-22 Mart’ ta gece ile gündüzün eşitlendiği, güneşin koç burcuna girdiği, tabiatın tekrar uyandığı gündür.Eski İran takvimine göre de yılın ilk günüdür.Farsça nev-ruz, yeni-gün anlamına gelir.Bugün İran, Irak, Mısır, Orta Doğu ve ülkemizde şenliklerle kutlanmaktadır.Birçok Asya ülkesinde resmi bayram olarak kutlanan bu gün tarihte de pek çok toplum tarafından bayram ve gelenek olarak kutlanmıştır.Geç- mişte bayram olarak kutlayan devletlerin başında Anadolu Beylikleri, eski Mısır, İran, Safevi, Sasani, Moğollar, Selçuklu ve Osmanlı gelir.Selçuklu ve Osmanlı’ da nevruz milli bir bayram olup tarihi kaynaklarda “nevruziye” adlı şenliklerle ve şiirlerle ziyafet verilerek kutlandığı anlatılmaktadır.
Çeşitli Türk kavimleri tarafından, ki bunların başında Batı Hunları gelmektedir, M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren kutlanan bu gün Azerbaycan’da ”novruz” , Kazakistan ve Tacikistan’da “navrız” , Kırgızistan’da “nooruz” , Kırım’da “navrez” , Batı Trakya’da “mevris” adıyla halen kutlanmaktadır.Eski Türk destanlarıyla da ilişkilendirilen nevruz , 12 Hayvanlı Türk Takvimi ve Melikşah’ ın Celali Takviminde yılbaşıdır.Yine Divan-ı Lügatit Türk’ te ilkbaharın gelişi olarak belirtilmektedir.Bu özel bir önem atfedilen gün Türk Edebiyatı ve musıkisine de “nevruz-ı seba”, “nevruz-ı asl”, “nevruz-ı arap”, “nevruz-ı bayati” , ”nevruz-ı hicaz” ve “nevruz-ı acem” olarak girmiştir.
Nevruz adıyla isimlendirilen gün bir doğa olayı olmaktan da öte tarım ve hayvancı- lıkla uğraşan toplumların önem verdiği, güven ve ümitler beslediği, doğadaki canlan- manın ilk müjdecisi, o yılın bereketli ve uğurlu geçmesi için dileklerde bulunulan, üre- tim yılının ilk günü anlamında birlik ve beraberlik duygusuyla coşkulu olarak kutlanan bir bayramdır.Nevruzun bizim için bütün manalarından daha mühim bir başka yanı vardır ki o da “Türkler’ in Bozkurt’ un yol göstericiliğinde Ergenekon’ dan çıkış ve yeryüzüne yayılışını ” ifade etmesidir.
Eskiden nevruz günlerinde (20-21-22 Mart) paylaşmaya ve yardımlaşmaya önem verilir, 1 verenin 100 kat mahsül alacağı inancıyla fakir fukaraya yemekler ikram edi- lir, bu duygu ve düşüncelerle üç, beş veya yedi gün oruç tutulurmuş.Kimse kimseye tepeden, veya düşmanca bakmazmış.Ancak günümüzde bu adetler unutulmaya yüz tutmuştur.Maalesef günümüzde; güzellikleri barındıran, baştan sona ruh yüksekliği, emeğin kutsallığı ve coşkunluğu, toprağa ve insana muhabbetle saygıyla bağlılığı, Allah’a olan inancı, O’nun nimetlerine ve bereketine duyulan şükran duygularının ifade olunduğu bir bayram olan nevruz basit bir tören ile yalnızca ateş üzerinden atla- mak eylemine indirgenmiştir.
Bayram ve bahar, nevruzun kutlandığı toplumlarda birbiri ile adeta yakın akraba iki kavram gibidir.Bayramlar hemen her toplumda mutluluk, esenlik, dostlukların pekişti -rildiği, kırgınlıkların unutulduğu coşkulu günlerdir.Bahar da öyle…
İnsanoğlu,kendini fark ettiği günden beri doğuştan kendisine verilmiş olan merak duygusuyla kendisini, yaşadığı dünyayı gözlemlemiş ve sorgulamıştır.Diğer insanları, bitkileri, ağaçları, doğadaki canlı cansız bütün varlıkları, hatta kendisine çok uzak olan evrenin hiç bilinmeyen köşelerini merak etmiştir.Belki tarih, bu merak ve sorgu -lamadan dolayı yapılan ferdi ve toplumsal bütün faaliyetlerin toplamıdır.
Hayatı, oluşu, çevreyi merak eden ilk insanlar ilgilerini tabiatta var olan nesnelerde yoğunlaştırdıkları gibi özellikle tabiattaki dönüşüm ve değişimle de ilgilenmişlerdir.Yıl- da iki kez gerçekleşen ekinokslardan biri olan 20-21 Mart “bahar ekinoksu” , insanoğ- lunun kendi dışındaki dünyayı kendisine göre anlama ve anlamlandırma çabasının bir sonucu salt bir astrolojik olaydan ibaret olarak algılanmamıştır.Düşünme ve merak et- me özelliğine sahip bir canlı oluşundandır ki, insanoğlunun güneş, ay, yıldızlar, gece ve gündüz, yağmurun oluşumu, bitkilerdeki değişim, mevsimlerdeki dönüşüm ve peşi- sıralık ilgisini çekmiştir hep.
Yazın gelişi, havaların iyileşmesi, tabiatın yeniden canlanması bu canlanmadaki olağanüstülüğe yaraşır bir biçimde şölenlerle, şenliklerle kutlanmaya başlanmış; bu etkinlikler ilk zamanlarda ilkel bir şekilde farklı olarak yapılırken zamanla aynı dönem- lerde “nevruz” etrafında toplaşılarak yapılmaya başlanılmıştır.
Efsaneler, destanlar, batıl inançlar farklı coğrafyalarda ve tarih içinde değişebilir- ler.Değişmeyen; güneş ışınlarının 21 Mart’ta güney yarım küreden kuzeye kırılması ve tabiatın yeniden hayat bulmasıdır.
Yeryüzünde bu tabiat olayından etkilenmeyen, coşku duymayan bir insan ya da toplum var mıdır?..
Bahar, görmesini bilen hangi göze gökkuşağının bütün renklerinden güzellikler sunmamıştır?..Duymasını bilen hangi kulağa kuş cıvıltılarıyla, rüzgarın ninnisiyle seslenmemiştir?..Hissetmesini bilen hangi gönüle serinlik, ferahlık vermemiştir?.. Hangi zinde ruh, kendisini bahara eriştiren, güzelliklere kavuşturan yaratıcısına şükran duygusuyla dolup taşmamıştır?..
Bir doğa olayının insan ruhunda, gönlünde uyandırdıklarından hareketle coşkulu bir bayrama dönüştürülmüş olan nevruzun paganist dönemlerden itibaren kutlanıyor oluşu tek başına onun şu ya da bu inanca, kültüre mal edilmesini gerektirmez.Aslo- lan tabiatın uyanışındaki -bir anlamda dirilişindeki- ihtişamdır.İnsanda uyandırdığı coşku ve Tanrı’ ya şükran duygusudur.Nevruzun dini ve milliyeti yoktur.Onu kutlayan insanların müşterek evrensel bir değeridir.Çünkü nevruzu alıp benimseyen her inanç ve kültür onu içselleştirmiş, ona kendi mührünü vurmuştur.Kaldı ki, bir bayramın ilk hatırlattığı şeyler olan coşku, sevinç, dostluk, kardeşlik, iyilik, yardımlaşma hangi dinde hangi kültürde övülmemiş, red olunmuş, yasaklanmıştır?..
Bayramlar, insanları ayrıştıran, uzaklaştıran değil yaklaştıran günlerdir.Farklı kül- tür dairelerinde yaşayan insanları bile, tabiatı öldüren ve dirilten gücün karşısında duyulan hayranlık, saygı ve ürperiş duygusu gibi bir ortak paydada buluşturan nevruz; sonu gelmez savaşların çatışmaların ortasında bir kaos içinde bocalayan, yalnızlaşan, insanları birbirine yaklaştıracak, kaynaştıracak ortak bir coşku ve sevinç kaynağı neden olmasın?..
Bu muhteşem doğa olayı karşısında ilk insanlar gibi hayranlığa, coşkuya kapılma- mak elbette mümkün değil.Dahası getirdiklerine getireceklerine olan ihtiyacımız nedeni ile bugün daha bir önem kazanmaktadır nevruz.Dünya var oldukça daha çok nevruzlar gelip geçecektir.Bizlere düşen ise 21 Mart’ tan sonra gündüzlerin uzaması gibi esenliğimizin, birliğimizin, kardeşliğimizin, dirliğimizin de bayram coşkusuyla pekiştirilerek sonsuza kadar sürmesi için gayret göstermektir.Bu kutlu çabada nevruz, hiç şüphesiz bir ortak değer olarak genelde dünya milletleri özelde milletimiz için en büyük ilham kaynağı olacaktır.Zira ülkemdeki her bir ağacın, bitkinin, kuşun, kelebe -ğin, taşın, suyun, her bir kum tanesinin, birlikte yakılmış türküler terennüm ederek şahitlik edecekleri bir kardeşlik ayinidir nevruz.Ve bu topraklarda kardeşlik üstüne olan bütün temennilere bir fert dışarıda kalmaksızın koro halinde amin denilerek kıya- mete kadar kutlanılacaktır.Ekinoks gerçekleştikçe ve bizler yaşadıkça kardeşliğimizin pekişeceğine olan hiç tereddütsüz, kuvvetli inancımla milletimizin “sultan nevruz” unu kutluyor, dünya durdukça birliğimizin dirliğimizin daim olmasını Yüce Allah’ tan niyaz ediyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.