Yalnızlığın Ve Özgüvensizliğin Sermayesi Sosyal Fobi
Hayatınızın dört duvar arasında geçtiğini düşünün.Üstelik bu sizin seçiminiz olsun.Daha doğrusu seçmeye koşullandığınız bir mahkumiyet olduğunu düşünün.Bu adı sizce ne olabilir?Söylediklerimden çıkarım yapanlar,tahminde bulunlar,’SOSYAL FOBİ’ bu tanımı az ya da çok bilirler.Sosyal fobi olmak sadece yalnız olmak demek değildir.Yalnız insanlar,kalabalıklara karışabilirler ve bu kalabalıklardan şikayet etseler bile yeniden bu yalnızlık seramonisinin içine dönebilirler.Peki ya sosyal fobiler?Onlar için durum bundan daha trajiktir.Bununla yaşayan biri bırakın kalabalıkta yürümeyi,kendi varlığıyla bile yeterince huzur bulamaz.Dört duvar arasında,kendini güvende hissetse bile,böylesi soyutlanmanın hesabını sormaya başlar varlığından.Dışardaysa işler daha karmaşıktır.İnsan denen canlı sosyal bir canlıdır değil mi?Hepimiz bu basit olguyu biliriz.Ailemize gözümüzü açtığımız andan itibaren onlara ihtiyaç duyarız.Tabi bu sürecin öncesi de var.Anne karnı dünyası ama orayı geçiyorum.Orada zaten çoğu zaman işler yolunda gider.Ailemize ihtiyacımız vardır.Büyüyüp ayağa kalkana kadar.Yürümeyi öğrenmekten bahsetmiyorum elbette.Yuvadan uçma halinden.İşte o süreçten sonra başka insanlar,daha fazla ihtiyaç alanımıza girer.Birileri evde hayatımızı kolaylaştırıyordu.Şimdi sadece kendi başımızayız.O zaman alışverişi de yemeği de ve bunlarla birlikte tüm işleri tek başımıza halletmeliyiz.Bu sosyal fobisi olmayan bir insan için hemen hemen aşılabilecek bir sınavdır.Eğer sosyal fobiyseniz,gerilimin burada yükseldiğini söylemek zorundayım.İşte o zaman,en basit işler bile size,içinizden ‘YETERRR’dedirtecek hale gelir.Başınızı ellerinizin arasına alıp,neden bu dünyaya gönderildim ki türevindeki soruları kendinize sormaya başlarsınız.Sosyal fobisi olan bir insanın,en basitinden alışveriş azabı büyüktür.Sıkıla sıkıla marketin yolunu tutar.Daha yolda,marketten isteyeceği şeyin provasını yapmaya başlar.’Yahu iki ekmek alacaksın be adam.Ne provası’ dediğinizi duyar gibiyim.Yo yo o kadar basit değil işte.Yol boyunca provası yapılır,endişe içinde ekmek istenir ,o arada el kolun nereye koyulacağı şaşırılır.Market sahibi,hiç oralı olmasa bile sosyal fobik izlenildiğini düşünür.Ve bu alışveriş süreci böyle işler ve biter.Bu badire atlatılmış olur.Para üstü mevzularına girilirse sıkıntının katmerlisi yaşanır.Bu en basit boyutlarından biriydi.Peki ya ilk iş başvurusu,ilk arkadaşlık,ilk konsere gitme,ilk azınlık kalabalık önünde sohbete dahil olma.İlk,ilk,ilk...Bütün bu ilklerin hepsi, sosyalfobik bünyelerin cehennem ızdırabını yaşadığı aşamalardır.Mesela iş başvurusunu ele alalım.Sosyal fobik bireyin altından kalkacağı en baba sınavlardandır.Sokağı çıkmak zaten belli başına bir dert,ama gel gör ki bir de iş dünyasının sosyal girdabında kaybolup gitme.Daha şimdiden endişeler kemirmeye başlar beyni.Neyse,o gün en güzel şekilde iş başvurusuna uygun,business dedikleri dünyanın folklorik elbiseleri giyilir,hazırlanılır ve şirketin yolu tutulur.Şirkete varılır.Kapıdan içeri girilir.’Eee acaba hangi odaydı?Şu güvenlikteki adama sorsam mı?Ya terslerse?Ya alay ederse?Etmez canım niye etsin.Ben bulamayacağım galiba dur en iyisi sormak.Yoksa daha fazla rezil olacağım...’ Bireyi görüyorsunuz değil mi?İş dünyasına yaptığı giriş pek görkemli olmadı.Asıl olay içerde kopacak.Güvenlik krizi atlatılır,arkadaş içeri girer.El sıkışılır,hoşgeldiniz,hoşbuldum medeniyeti çerçevesi içerisinde,daha büyük kaotik duruma, start verilir.İnsan kaynakları acaba sosyal fobikler için hiç mi çalışma yapmaz?Bu arkadaş,evet bir fobik ama verimli üretken olması için bu psikolojik savaşı vermek zorunda mı?Belki de şirketinize çok verimli olacak.Yalnız,mutsuz ama işkolikliği prestij kazandıracak size.Tam bir alt hiyerarşi kolaylığı olacak belki patronuna.Yapacağı projeler,içinden çıkamadığı olayından bile büyük olacak.Artı puanlar kazandıracak.Ve siz onu isterseniz terfi bile ettirmeyeceksiniz.İnsan kaynakları,bırakın acımasız dünyanıza,bu arkadaşları kazandıralım.Onları en azından 4 duvarları arasından çekip alın.Ama değil mi?Bu insanı kullanmak olur.Ve siz bunu yapmazsınız.İçinde bulunduğu ve belkide bir ömür çekeceği,insanlardan korkarak yaşayacağı hayat,metropol kalabalığının umrumda değil ki,siz tuzu kurular onları umursayasınız.Neyse konu dağılıyor.Biz sosyalfobik bireyimizin başvurudaki yaşayacağı heyecanlı dakikalara dönelim.’Demek Marmara Üniversitesinden mezunsunuz.Hemde grafik ve tasarım.’Ehh be adam.Niye buraya geldi sanıyorsun?’Evet grafik tasarım okudum.Yani fena sayılmazdı,okulu iyi bir dereceyle bitirdim.’Patron kisvesindeki adam kasılırken.Arkadaşın avuçları terler,göz temasının istikrarını bozacak girişimlerde bulunur,boğazı kurumaya başlar,stres kaygı adeta tavan yapmıştır.Hani neredeyse ruhunu oturduğu kolktukta dünyaya katkısı olamadan teslim edecektir.Sonra yönetici’Bizi neden tercih ettiniz?Geleceğe dair kafanızdaki planlar nedir?10 yıl sonra şirketimizde hangi konumda olmayı hedefliyorsunuz?İş tecrübeniz yok ama size neden güvenelim?’Sonu gelmeyen sorular.Hepsine sosyal fobik arkadaş,henüz yıkılmamış ama kırmızı ibreyi görmüş sakinlik psikolojisi içinde cevap vermeye çalışır.Daha fazla sürerse bu mülakat,neler olacağını Allah bilir.Neyse ki ecel teslim edilmeden mülakat biter.Mağma tabakasında yazlığı olan,süper kahraman misali arkadaşımız,kan ter içinde dışarı çıkar.Düzensizleşen kalp atışları,ve nefesi normale dönmeye başlar.Sonrasında müthiş bir serinleme.Ve tavan yapmış kaygı ve stresin yelkenleri aşağı indirmesinin,vermiş olduğu,gevşeklikteki rahatlık vucutta hasıl olur.Ya da öyle mi sanıyorsunuz?Hiç zannetmiyorum.Bir sosyal fobik bu kadar az işkenceyle yetinmez.Çıkışta kafasında sorular dönmeye başlar.’İyi mi konuştum?Kötü mü konuştum?Güzel mi konuştum?Çirkin mi konuştum?Acaba fazla mı heyecan yaptım?Verdiğim cevaplar yetersiz miydi?Abuk subuk davranıp komik durumamı düştüm?Off...!Çalışmak senin neyine?Çıkmamalıydım odamdan.Yine elime yüzüme bulaştırdım.Nefret ediyorum kendimden.Özgüvenim sıfır...’Gördünüğüz gibi arkadaşımın hayatındaki kış hala bitmemiştir.Çığ altında kaldığını düşünüp,kendine kızarak,başını yere eğip söylenerek evine dönmeye koyulur.Sonra başını kaldırır etrafındaki insanlara göz ucuyla bakmaya çalışır.’Onlar yapabiliyor,kalabalıklar içinde rahat dolaşıp,istedikleri gibi yaşayabiliyorlar,Ben niye yapamıyorum?Neden bu kadar özgüvensizim?Neden insanlardan bu kadar korkuyorum?’Bu tarzdaki serzenişler,kendiyle hesaplaşma adımlarına eşlik eder.Sosyal fobi,bir insanın hayatını yıllarca katlanılmaz hale getirir.Kolay değildir bununla yaşamak.Tedavi sürecinde gerçekten sabırlı olmak çok önemlidir.Uzman desteği her zaman altın standarttır.Bu aşağılık kompleksinden tek başına kurtulmak neredeyse imkansızdır.İnsanlara,kendine,kendini kabul ettirme mücadelesi kısır döngü içinde sürüp gider.Eğer bu süreç tedavi edilmezse,başka hastalıklarında zemini hazırlanmış olur.Ey sosyal fobik olmayan bireyler,bir parça empati yapın bu bünyelere.Onların neler yaşadığına çok uzak sayılmazsınız.Yanından geçip gitmiştir belki de utanarak,sıkılırak,korkarak birisi.Kendini soyutlayan bu insanların varlığını unutmayın.Onlar aranızda sizinle.Sizden farklı olmayı istmediler.Zaten imrenilecek pek bir tarafı olmadığını kendimce anlatma çalıştım.Onlar da birbirinden haberdarlar.Ama yine de bir başına olduklarını düşünüp çoğu zaman örgütlenemişlerdir.Naçizane benim insanlıktan küçük talebim,sahip olduğunuz şeylerin değerini bilin.Bu eğer özgüvense,hayatın lanet edilmeyecek kısmının temeli olduğunu unutmayın.Çünkü sosyal fobik insanlar özgüvensizlik çemberi altında,koca bir hayata sırtını dönüp,miktarı en az mutulukları bile,korkularına bölerek yaşıyorlar.Bu da hisselerine düşen,en kötü bir başına olma,hissetme payıdır.
Ziya Karakoyun
YORUMLAR
Kutlarım çok önemli bır konuya değinmissiniz.Tamamen katılıyorum görüşlerinize ve ince gözlemlerinize. Bu yapıdaki insanlar çok zekidir ve is hayatında verilen ısı o kadar iyi yaparlar ki sonuca herkes şaşırır.Farklidirlar ve bu farkta kötü değildir.Çok iyi anne ve baba olurlar, bilgisayar Oyunları'nda çok beceriklidirler. Çözemediğiniz bır çok problemi çözme yeteneğine sahiptirler.Ama kirilgandirlar bu güvensizlikten degil de çok ince dusunmektendir.
Bence Kötü degil bu durum, titiz , gururlu ,çalışkan insanlara ve biraz ailesini milletini düşünen insanlara ihtiyac var.Lay lay lom ortada dolanan çiçek böcek şarkıları yapıp okuyan, sadece içmeyi düşünenlere degil.
Saygılarımla
GC7
GC7