- 736 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir kar tanesinin intihar nağmesini duydum penceremden…
Şimdi aşağıya iniyorum… Bir varlığın yokluğunda var olmak için… Beni neyin beklediğini bilmeden… Tüm her şeyi geride bırakarak… Aşağıya inmem gerektiği söyleniyor… Kendimi gökte ararken yerde buluyorum… Nereye ineceğimi bilmeden... Belki bir suya boğulmak için… Belki bir ağaca tutunabileceğim son dal olduğu için... Belki pencerede ki gözlerin önüne, gözden uzak olmamak için… Hani demişler ya gözden uzak olan gönülden de uzaktır diye… İşte öyle olmasın diye… Belki bir başın üstüne, başımın üstünde yerin var sözünün yüzü suyu hürmetine… Belki bir gönlün üstüne, tek ihtiyacı benmişim gibi… Belki de Belki olabileceklerin hiçbirine…
Bir meleğin ellerinde indiğim söyleniyor… Belki de Azrail’imle kısa bir yolculuk yaşıyorum… Kimseyle konuşturmuyor beni meleğim… Kimsenin elini tutamıyorum… Sadece aşağıya inerken bile olsa, selam veresi geliyor tüm dostlarına... Oyunbozanlık da yapılmazmış bu oyunda… Küsmeler de bir saniyenin içerisine bile sokulamazmış… Unuttum dediklerimiz unutkanlıklarımızdan değil, unutmak için uzun yaşayamadıklarımızdanmış… Renklerimizde beyazın tüm tonları… Sanki ölü gelin saflığında doğmuşuz… Ne kadar yaşayacağımızı da bilmeden gelinliğin ve kefenin rengi beyazı üzerimize geçirmişiz… Belki bir gün gelin olduk süslediğimiz dağlarda, ovalarda, şehirlerde… Belki de bir gün ölü olduk üzerine düştüğümüz bir çığın altındakilerde…
Aşağıdakilerde bir sürü hazırlık vardır şimdi… Kimisinin başında beresi kimisinin elinde eldiveni… Kimi bir sokağın başında ki kaldırımda bekler, karın ayazında… Kimi bulutlar arasında ki yerinde, önündeki çayın dumanında… Ama bekler ikisi bir kar tanesi dokunulmazlığını… Bilirler geriye gelmeyenlerden olduğumuzu… Seyrederken kendi halimizde ki tavırlarımızı…Bir idamlığın son sözlerini duymak isterler… Ve kim olacaksa bu, son sözünü söyleyemeden gider… Buna ne gücü yeter ne de bildikleri…
Bizi görenler benzeyemediklerimize bir dem vurarak benzetirler bizi… Bulutların kepek döktüğünü söylerler… Arkamızdan! Saçlarına ak düşmemiş adamların yalandan varsanım gördüklerini söylerler… Başlarından kovulmadan! Yıldıza benzetirler… Geceleri parlamadan! Aslında bir kar tanesi bir kar tanesine dahi benzemez ya hiçbir zaman… Ama benziyor tüm canlı bir ölüye… Ve ölümün yüzü herkeste aynı!
Sanırım iyice yaklaştım… Bir yere varacakmış gibi nedir ki bu acelecilik… Ama gidiyorum işte… Kelebekler sonsuza uçar sözünde tüm bedenim… Bir cami avlusunda terk edilmiş çocuk gözyaşlarında tüm korkularım… Bahara yaklaşırken dudakları uçuklayan çiçeklerdedir sevinçlerim… Yağmurun altında güneşi gördüm diye ortaya çıkan gökkuşağındadır tüm umutlarım… Ve en son pencerenin önünde bekleyene kavuşmaktır heyecanım... Ve ben gidiyorum… Ey bekleyen pencerenin önünde misin? Bir intihar nağmesinin son nefesindesin…
MS
2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.