12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2284
Okunma

Bu gün 18 Mart…’’Çanakkale Zaferi’’diye andığımız bir gün.
Öncelikle şunu belirteyim: Nasıl belirteceğimi de bilmiyorum ya, olmazsa bir benzetme yapayım.
Ringe çıkmış iki boksör düşünün. Boks maçı on beş raunt filan olsun. Kırmızı köşede sizin boksörünüz, mavi köşede rakip boksör var. Birinci raundu sizin boksör kazanmışsa siz ‘’İş bitti . Tamam kazandık ‘’ diyebilir misiniz?
Kazanabilmeniz için sizin boksörünüzün rakibini nakavt etmesi gerekir on beş raunt bitmeden. Ya da rakip takım antrenörünün havlu atması…Veyahut hakemin maçı sona erdirmesi.
18 Mart 1915 te rakibi nakavt etmiş miydik? Hayır… Havlu attılar mı peki? Hayır…Bir hakem çıkıp da maçı bitirdi mi? Hayır…
18 mart 1915 te olan sadece rakibin büyük bir hayal kırıklığına uğramasıydı. Her ne kadar 18 Mart’ta ‘’Yanlış kapı çaldık beyler. Çanakkale geçilmez’’ dedirttiysek de düşmanın Çanakkale’den tamamen çekilmesi ancak 6 Ocak 1916 da olmuştur. Yani Kesin zaferin tarihi 18 Mart değildir.
İki aşamalı bir savaş olan Çanakkale Savaşlarının deniz muharebeleri bitmiştir 18 Martta. Asıl savaşlar 25 Nisan 1915te başlayan kara savaşlarıdır.
Seddülbahir, Arıburnu,Conkbayırı, Kirte Savaşları, Anafartalar, daha nice zaferler işte bu safhada olan savaşlarla elde edilmiştir.
Her ne kadar Mehmet oğlu Seyit Çavuş 18 Mart 1915te ortaya çıkıp tek başına taşıdığı 250 okka ( Yaklaşık 280 Kilo ) ağırlığındaki bir gülleyi top namlusuna yerleştirerek Ocean adlı düşman gemisini batırmış ise de Mustafa Kemal’in ‘’Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum ‘’ emriyle şahadete koşan Mehmetçik destanı 18 Marttan sonra yaşanmıştır.
Yediği bir şarapnel parçasıyla kolu parçalanan Mehmetçik 18 Marttan sonraki o zaman diliminde komutanının karşısına çıkıp bir damar ile omzuna bağlı kalmış olan kolunu göstererek ‘’ Komutanım kes şunu da rahat rahat savaşayım’’ diye yalvarmıştır.
Elinde cephanesi kalmayan o kahramanlar 18 Marttan sonraki savaşlarda cephanesizlik yüzünden düşmanın attığı el bombalarını havada kapıp onlara gerisin geri atmışlardır.
Bu gün Yahya Çavuş anıtında yazılan destan 18 Marttan sonraki kara savaşlarında yaşanmıştı.
‘’Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuştular,
Tam üç alayla, burada gönülden vuruştular.
Düşman, tümen sanırdı bu şaheser erleri,
Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular.’’
Mustafa Kemal’in ‘’Bombasırtı Olayı’’ diye hatıralarına aldığı o kahramanlık abidesi işte bu kara savaşlarında yaşanmıştı. O’nun ağzından bir kez daha dinleyelim:
‘’Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre kadar,ölüm muhakkak.Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor.İkinci siperdekiler hemen onların yerine şimşek gibi gidiyorlar.Fakat ne soğukkanlılıkla,ne tevekkülle biliyor musunuz?Kurşun yağmuru altında 3 dakikada öleceğini adı gibi biliyor fakat hiç çekinmiyor.Sarsılma yok...Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor,bilmeyenlerde Kelime-i Şahadet getirip ilerliyorlar.Sıcak,cehennem gibi kaynıyor.Ölüyor,öldürüyor...İş te bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren,dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan,tebrike değer bir örnektir.Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebelerini kazandıran yüksek ruh bu dur...’’
18 Mart da Çanakkale Zaferidir. Ama nihai zafer daha sonra kazanılmıştır. Bir Nusrat Mayın Gemisinin dünyanın en büyük donanmasına kafa tutup Çanakkale Boğazına mayın döşemesi elbette ki bir mucizedir. Ama bununla bitmemiştir her şey…18 Martta On altı düşman gemisinden üçünün batırılması ve dördünün çok ağır hasarlar alması ile bitmemiştir her şey.
Bu arada çok önemli bir hususun da altını çizmem gerekiyor: ( Bu konuda bazı arkadaşlarca yanlış anlaşılabileceğimi düşünsem de yazmak zorundayım ): Çanakkale Zaferi ile ülkemiz düşmandan kurtulmamıştır. Çanakkale Zaferi Türk Milleti’nin kendi ana vatanı söz konusu olduğunda ve başında Mustafa Kemal gibi komutanlar, liderler bulunduğu takdirde nasıl büyük işler başarabileceğinin bir kanıtıdır. İman ve azmin, dünyanın en güçlü silahlarından daha güçlü olduğunun bir ispatıdır ama Türk Yurdunu düşmanın işgalinden kurtarmamıştır. Çünkü düşman bu savaştan sadece üç yıl sonra 1918 de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla aynı Boğazı elini kolunu sallaya sallaya, tek kurşun atmadan geçmiştir. Türk Yurdunun düşman çizmesinden kurtuluşu Yine önderliğini Mustafa Kemal’in ve daha nice kahramanların yaptığı Kurtuluş Savaşı ile( 1918-1922 ) gerçekleşmiştir.
Bir Yemen Türküsüyle bitirelim…Çanakkale zafer haftasında ‘’Yemen ne alaka ‘’ demez hiç kimse biliyorum….Ha Yemen, ha Çanakkale…Zaten son sözlerimi bu türküden sonra söyleyeceğim.
Kara çadır is mi tutar?
Martin tüfek pas mı tutar?
Ağlayanım anam bacım.
Elin kızı yas mı tutar?
Yemen yolu çamurdandır.
Karavanam bakırdandır.
Zenginimiz bedel verir.
Askerimiz fakirdendir.
Tarlalarda biter kamış.
Uzar gider vermez yemiş.
Şol Yemen’de can verenler.
Biri Mehmet biri Memiş.
İki şey dikkatimi çekti: O günlerde de zenginimiz bedel veriyor, fakirimiz askerlik yapıyormuş. Ne kadar acı değil mi? Ama daha da acısı var: O günlerde Yamen’de, Çanakkale’de koyun koyuna şehit düşen Mehmet ve Memiş kardeşler bu gün birbirlerine kurşun sıkıyorlar…Acı….Çok büyük acı…