- 1325 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİMDE ÜÇ AŞAMA ( BİLGİLENDİRME – YÖNLENDİRME – UYGULAMA)
Eğitim ve öğretimin metot ve tekniklerini, amacını bilmediğimiz zaman olumlu sonuç almamız mümkün olmayacaktır. Eğitim ve öğretimin önemini ve nasıl yapılması gerektiğini anlatan rahmetli Zeki SOYAK Hocamın şu güzel ve anlamlı cümlelerine kulak verelim.
"Ülkelerin gelişmeleri için ekonomik, ticari ve teknolojik ihtiyaçlarının olduğunu fakat bunlardan daha önemlisinin insanın eğitimi olduğunu söylerdi. İnsanlarını eğitememiş toplumlar, maddi planda ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanların ruh ve fikir dünyası beslenmeden istenilen seviyeye gelemezler. Mana peteğinden bilgi ve medeniyet sunan, ilim öğrenmek aşkıyla ülkeler dolaşan ilim âşıklarına pek rastlayamamaktayız. İlim adamları bir toplumun bedenindeki ruh, damarlarındaki kan gibidir. Bilgi ve bilgiden yoksun toplumlar ruhsuz ceset gibidir. Böyle toplumlar kısa zamanda bozulur, dağılır ve yok olurlar. Çocuk gül bahçesi gibidir. İyi bir bahçıvanın elinde en iyi verim alındığı gibi, kötü bir bahçıvanın elinde de bu bahçe bir çalılığa dönüşebilir.
Eğitimde şu üç aşamayı takip etmeliyiz. Öğrenciler; En iyi bir şekilde bilgilendirilmeli. İyiye, güzele ve doğruya yönlendirilmeli. Öğrenilenleri hayatın her alanında ve her zaman uygulamalıdır. Öğretmenler hem bir pedagog, hem bir psikolog, hem de bir sosyolog gibi olmak zorundadır. Öğrencilerine doğru ve tam bilgi vermelidir. Öğretmen ders yaparken, branşı ile ilgili tüm yayınları takip etmeli, her türlü yayından yararlanmalı, aktif metot uygulamalı, öğrencinin derse katılımı en üst düzeyde sağlamalıdır. Öğretmen başarısız ve sorunlu öğrencilerle yakından ilgilenmeli, onları cesaretlendirmeli, çalışma metotları hakkında rehberlik yapmalıdır. Öğretmenler öğrencileri zaman zaman evlerine davet etmeli, ikramda bulunmalı ve kendisi hizmet etmelidir. Öğretmen-öğrenci arasında sıcak, samimi bir ilişki kurulmalı, karşılıklı sevgi-saygı ve güven içerisinde beraberce etkinlikler yapılmalıdır."
YORUMLAR
Bir eğitimci olarak eğitime ne kadar değer ve önem verdiğiniz belli oluyor.
Bu yazının sonunda sizinle bir dergide okuduğum yazıyı paylaşmak istiyorum.
Mahir olan eğitimci, en dikenli kestaneden bile en leziz kebabı yapmasını bilir ve bunun için bıkmadan ve yorulmadan ter döker.Sonunda her bakımdan değerli mükemmel ve olgun yani zirve ve yüzakı bir nesil yetiştirmeye muvaffak olur.
nacizane bir meslektaşınız olarak burda söylediğiniz her cümleye yürekten katılıyorum fakat,
yazıda sırlanmış cümleleri bilfiil yerine getirebilmek için öncelikle devletin bünyesine aldığı öğretmeni iyi eğitmesi gerekir ki,benim gözümde hiçbir eğitim fakültesi eğitim ordusuna nefer yetiştime gayesini gütmemektedir.
Türkiye'nin en köklü eğitim fakültelerinden birinin mezunu olarak büyük hayaller ile gittiğim eğitim fakültesinde dört yıl sonra gördüm ki aklımda sadece mesleğimde hiç kullanmadığım bilgilerim ve bölüm hocalarımın akla hayale sığmayan kaprisleriyle koltuk sevdası yüzünden birbirleriyle yaptıkları kavgalar kalmış.
eğer şu anda gerçekten öğretmenlik yapabiliyorsam bunu mezun olduğum öğretmen lisesine ve orda bize öğretmenlik bilincini aşılayan değerli hocalarıma borçluyum.
Herkes öğretmen olacak gençlerden bişeyler bekliyor ama fakülte hayatı boyunca kimsenin de aklına acaba bu insan gerçek anlamda öğretmenlik yapabilir mi sorusu gelmiyor.
Mezun olanlar öğretmenliğin kağıttan uygulamaya geçemediği bir sınavla atanıyor....
Benim ülkeme yakışmayan davranışlar bunlar.
umarım en kısa zamanda birileri farkında olur da düzelir....
Duyarlı yazınız için teşekkürler...