- 671 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAARİF VE ÇOCUKLARIMIZ
Gelişmeye başlayan her çocuk, yapı taşlarıyla bir temeli oluşmaya başlar, bu temel taşları üzerine kendi inşasını yerleştirir. Temel taşlarının her biri ailesidir, çevresi, en önemlisi de okuludur. Çünkü ailenin dışında kendi başına, kendi emsali bir topluma girmiştir, orada her türden ailenin çocuğu vardır. Aile gözetiminden uzak, küçük bir çocuğa güvenerek yalnız bırakırsanız, geleceği kör gençleri ortaya çıkarırsınız.
Ülkemin övgü kaynağı, övünç kaynağı öğretmenlerimiz vardır. Her yıl öğretmenler günleri kutlanır, öğrencileri hediyeler alır, toplu taşımalarda, tarihi yerlerde, müzelerde ve çocukları için dershaneler de promosyonlar uygulanır, askerlikte imtiyazları vardır.
Onların da herkeste emeği vardır. Evet, biz onların sevgi ve şefkatleriyle büyüdük. Her yıl o sınıfı geçebilmek için yapılan yılsonu sınavları vardı. İyi bilenler ancak bir üst sınıfa geçebilirdi. Öğretmenlerin, dışarıda dahi, otoritesi, öğrencilerinde sonsuz saygıları vardı. Lise ve dengi okulu bitirebilen öğrenciler dershane ve diğer alternatiflere başvurmadan üniversite sınavlarında başarılı olabiliyordu. Sadece hocalar nezaretinde okul döneminde sınıflarda, akşam mülakatları olurdu. Buna rağmen başarı oranı yüksekti,
Öğretmenler, çocuklarımız için eğitilmiş öğreticileridir. Daha verimli olmaları için ayrıca ders ücreti verilir, ayrıca senede bir defada mükâfat olarak eğitim tazminatı verilir. Emekli oldukları zamanda ek göstergeleri diğer memurlardan farklıdır. Her ders arası teneffüs dinlenmeleri vardır, soğuk tatilleri, sömestr tatilleri, ayrıca 3 ayda yaz tatilleri vardır. İşine köyüne tatiline giderler. İtirazımız yok lakin eski sistemlerde olduğu gibi karşılığında toplum olarak bir şeyler görmek istiyoruz.
Bu öğreticiler aldıkları parayı hak edebilmeleri için, öğrencilerin daha iyi ve pratik yetişmelerini sağlayacak sistemleri getirmeliyiz. Her hafta sonu etüt çalışmaları, yaz dönem çalışmaları, kursları verilmesine rağmen, sistemler kifayet etseydi, ilköğretimden başlayıp, ta lise bitinceye kadar öğrenciler mecburen özel dershanelere koşmazlardı. Hiç kimsenin çocuklarımızın yaz tatillerini kısıntıya uğratmaya hakkı yoktur, evvelce olduğu gibi çocukları ailelerine teslim ediniz, 12 ay boyunca çocuklarımızı ailelerinden koparmaya kimsenin hakkı yoktur.
Bunları söylerken öğretmenliğin çok zor, sorumlu ve sorunlu bir meslek olduğunu hepimiz biliyoruz. Acaba kabahat fedakârlık yapan öğretmenlerde mi yoksa her yıl karmaşık hale getirilen, değiştirilen sistemlerde mi? Sistemi öyle karışık bir hale getirdiler ki, her gelen daha başarılı olunur düşüncesiyle yeni bir eklenti yaptı. Dönem, dönem imtihanlar için devamlı hazırlanan öğrenciler üzerinde ağır psikolojik baskılar oluşturuyor.. Üstesinden gelenlerde bu gün öğrenip yarın unutuyorlar. Ö.S.Y. Başkanı açıklama yapıyor ‘’Bu yıl üniversite sınavlarında maalesef 600.000 öğrenci dört işlemi yapamamış.’’ Ne kadar acı bir tablo. Kendini methedenlerin edenlerin kulakları çınlasın. Çocuklarımızı bu imtihan streslerinden kurtaınız
Kreşlere gönderilen bebeler, daha 5,6 yaşındayken anaokuluna gönderilen baskı altına alınan haytalığa alıştırılan anadan uzaklaştırılan bebeler ve onlar için her gün hazırlık yapan analar, arabasıyla kapıya kadar götüren babalar. Bu kopmalar niye. Geçenlerde 6. sınıf fen kitabına bir göz attım, daha kitabın ilk sayfalarında kadın ve erkeğin cinsel organları, doğum aşamaları gösterilmiş ve anlatılmış. Bunları okuyan henüz buluğa ermemiş 10, 11 yaşındaki çocuklar. Henüz o yaşta iken yozlaştırmaya, boşluğa itmeye kimsenin hakkı var mı? Sonrada ‘’çocukların ahlakı bozuldu, biz eskiden böylemeydik?’’ diye şikâyet ediyoruz. Bu konular hiç değilse lise döneminde getirilmeliydi. Parklarda daha ilköğretim talebelerinin uygunsuz söz ve hareketlerine şahit oluyoruz, suçlu kim. Bir büyük hata yapan çocuğa artık kızamıyor.
Çocuklarımızı bu duruma getiren, ailelerinden koparan en önemli faktörlerden biride 8 yıllık eğitimdir. Evvelce beş yıllık ilkokul döneminde genel olarak temel eğitimler alınıyordu. Bir çocuk ilkokulu bitirdiğinde çocuğun babası okuma kabiliyeti varsa okutuyordu yoksa eğer, ya kendi işine, köyüne, bir mesleğe veriyordu veya yaz kuran kurslarına gönderiyordu. Maalesef bu gün okusa da okuyamasa da 8 yıllık öğretimi bitirmek zorunda. Buluğa ermiş, boşluğu itilmiş, manevi duygulardan uzak olan bu çocukları artık frenleyemezsiniz. Kendini kurtaramayanlar, ne iş, ne de meslek var. Baba eline bakan, etrafta arkadaş aramaktan başka mesleği olmayan elinde müzik çalar ve cep telefonlarıyla kendini avutan köşe başlarında arkadaş beklemekten öte bir düşüncesi olmayan gençlerden artık ne beklenir ki? Maneviyattan uzaklaştırılan çocuklar, en önemlisi terk edilen bereket kaynağı yaylalar, köyler. Sanki köyler şehirdeki insanlara ceza veriyor, intikam alıyorlar.
Bu gün temel eğitimin 12 yıla çıkarıldı. Okumak isteyen 20 yılda okur 30 yılda okur. Lakin böyle kabiliyeti olmayan çocukları zorla okutmak hem devlete hem aileye, hem de çocuğa yapılan bir baskı değilimdir? Siz artık buluğa ermiş ve zorla okutulan iş bulamayan bu gencin isteklerini nasıl karşılayacaksınız. Zorla güzellik olmaz, o kişi inançlarını da ananelerini de kaybeder. Babanın bir iş kolu vardır, bir iş yeri vardır, hayvancılığı tarımcılığı vardır veya verebileceği bir sanat kolu vardır. Kabiliyeti olmayan bir çocuğu böyle icbar ederseniz, ancak kaybettirir. Demek istediğim, beş yıllık temel eğitimle çocuğun ayrışma noktası, yol haritası olmalıdır. Çocuk uçan bir balon gibidir baskı yaparsanız patlar, bırakırsanız artık onu tutamazsınız.
Özel bir dershanenin açılışı vardı. Bütün öğretmenler davet edilmişti, onlarda gururla ve mağrurane bir şekilde dolaşıyorlardı. Mikrofona geçip şöyle demek isterdim; ‘’Neden Devlet, bütçesinin çoğunu milli eğitime ait okul binaları yapımı, cari harcamaları ve başarı imkânları için harcıyor da atadıkları öğretmenler ve sistem bir şey veremiyor. İlköğretimden başlayarak öğrenciler senelerce özel dershanelere koşuyorsa, bu öğretmenlerin ve bu binaların amacı ne, babaların günahı ne? Onlar bir şeyler veremiyorlarsa ya sistemi değiştirelim ya da bu binaları özelleştirmek suretiyle dershanelere devredelim, herkes derin bir nefes alsın. Öğrencilerin tatillerini zehir etmeyelim.
Çocukların itirafları vardır. ‘’Baba, şayet dershaneler olmasaydı bir şey öğrenemezdik, okullarda bir şey öğretmiyorlar’’ Bir diğer öğrenci babası dershaneye yazdırdığı için sevinç ifadesini arkadaşıyla şöyle paylaşıyor. ‘’Sedat, babam beni bu sene dershaneye yazdırdı, artık bende özgürüm, caddelerde gezeceğim, arkadaşlarım olacak’’. Sanki daha evvel hapisteydi. Çocuklarımızın ya dershaneleri ya da okulları olsun. Okuma hevesi olmayan çocuğu orta öğretim baskısından kurtaralım. Ülkemi, öğrenci velilerini ve milli eğitim bütçesini bu ağır yüklerden kurtaralım, çocuklarımızı ailesinden koparmayalım. Babalar her türlü maddi desteği verdiklerinde, analar sabah evden çocuğunu gönderdiğinde her şeyin hallolduğunu sanıyorlar. Ötesi karanlık, çünkü kimse çocuğuna kendi dini inanç ve saygı kurallarını aşılayamıyor.
Sistem gözden geçirilmeli, öğreticiler de aldığı ücretler karşılığında, kaliteli ve başka alternatiflere başvurulmadan eğitim vermeye mecbur değiller mi? İşte o zaman diledikleri kadar övünürler, daha fazla hak talep ederler ve bizde onları öve, öve bitiremezdik. İftihar kaynağımız olurlardı. Sitemim öğretmenlere yönelik değildir, sistemedir, onlar sadece kendilerine verilenler görevleri en iyi bir şekilde yapmaya çalışıyorlar, onların yalnız başına doğu ve güneydoğu dağ köylerinde neler çektiklerini de iyi biliyoruz. Öğretmenlerimize yazık, çocuklarımıza yazık, ailelerin ve devletin bütçesine yazık.
Eskiden öğretmenler hocalar, büyük adam olan öğrencileri için gurur duyuyorlardı, benim öğrencimdi diyerek mutlu oluyorlardı. Bu gün ise sistem ve yetiştirdiği öğretmenler, artık bu sevinci yaşayamayacaklar. Çünkü bu sevinçleri, övünçleri dershaneler yaşıyor. Çocuklarımıza başıboşluklar, özgürlükler sunarken hayatlarını karartmayalım.
Son olarak eskiden çocuklarımız öğrenmek gayesiyle okuyorlardı şimdilerde istikbal gayesiyle okuyorlar, dolayısıyla bildiklerini de çabucak unutuyorlar. Evvelce çocuklar hocalarından korkuyorlardı, şimdilerde ise hocalar öğrencilerinden korkuyorlar. 2011
Mustafa CEYHUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.