- 2910 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİRAZIN TADI
KİRAZIN TADI
“Kuşlar siz mutlu olasınız diye tuzağa düşmezler”
Toz, toprak, stabilize yollar, iş makineleri ve olabildiğince sıradanlıklarla bezeli bir çevresel ortamın sıra dışı konusu: intihar.
İran sinemasının büyük yönetmeni Abbas Kiarostami’nin 1998 Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye ödülünü paylaşan filmi Kiraz’ın Tadı, intihar olgusunun insan beyninde uyandırdığı çağrışımlar üzerine kurulu başarılı bir yapıttır. İntiharın gerçek hayattaki benzerlerinin çağrıştırılması gayretinden ziyade bu olguyla burun buruna gelen insanların tepkileri anlatılır filmde.
Bedii’nin hayatına son verme fikriyle tanışana kadarki bölümde işçiler, çöpten para kazanma yolunu tutanlar, ameleler gibi öteki dünyalıların (arkadaki İran) hayatında bir yolculuğa çıkarız kahramanımızla birlikte. Ve intihar fikri işlenir beyinlerimize. Taşın, kumun, tozun, toprağın içinde bu fikir şaka gibi gelse de olayın ciddiyetini anlamakta zorluk çekmeyiz. Bedii daha önceden hazırladığı mezarına bir gece vakti bol uyku hapı desteğiyle girme derdindedir. Bu planın uygulanması için de sabaha karşı mezarı toprakla kapatacak bir insan evladına ihtiyaç vardır. Planın uygulanma safhasında insanların Bedii’ye verdikleri tepkiler gerçekten kültürleri ve yaşam tarzlarıyla uygunluk arz eder.
Bir askerin “Ben mezarcı değilim, insanları gömemem” tepkisinin altında aslında bu sıra dışı olayın kendi benliğine zarar verme kaygısından çekinme vardır. Bedii’nin Afganlı bir medrese öğrencisiyle girdiği fikir yarıştırma işi ikinci kişinin de planı reddetmesiyle sonuçlanır. Tam da burada çekilen acının anlaşılamayacağı, acının anlaşılabilse dahi aynı şekilde hissedilemeyeceği üzerine yapılan bir sohbet beynimizi intiharın dinsel boyutu üzerine düşünmeye teşvik eder. İntiharın günah olduğu ama mutsuzken başkalarını incitmenin de günah olduğuna dokundurulur hafiften.Ve çıkmazda olan insanlar için Allah tarafından bir seçim hakkı olarak verildiği vurgulanır kahramanız tarafından.
Planı kabul eden kişi ise üçüncü kişidir ve gerçekten felsefik yaklaşımlarla göz doldurur. Kendi hayatından çeşitli örnekler veren üçüncü kişi kendini öldürmek için çıktığı eve dutlarla nasıl geri döndüğünü anlatması filmi başka mecraya sürükler. Türkler zikredilerek anlatılan bir fıkradan (Bir Türk doktora gider “vücudumun neresine dokunsam ağrıyor doktor bey” diye derdini dile getirir. Doktor Türk’ü muayene ettikten sonra “vücudun sağlam parmağın kırık” der adama) yola çıkılıp hayatını değiştiremeyen insanların bakış açılarını değiştirerek mutluluğu yakalayabilecekleri üzerinde durulur.
Ve hiçbir şekilde ikna edilemeyen kahramanımızın planı uygulamasıyla film sona erer.
Filmin sonunda her şeyin sanki gizli kamerayla çekildiği düşüncesi uyandırılmak isteniyor veya gerçekten öyleydi bilemiyorum. Bildiğim şu ki; Kirazın Tadı, sinemayı salt eğlence aracı olarak görenler için izlenilmemesi gereken bir filmdir. Sinemada gerçeklikten hoşlanmayanlar, izlenimsel sahnelerden haz almayanlar lütfen seyretmesin.
Özellikle diyaloglardaki kalite gözümden kaçmasa da asıl insanların yüzlerine takıldım ve oyunculukları oldukça başarılı buldum.
Ölüm-kalım mücadelesinin dramatik anlatımıdır Kirazın Tadı..
Seyrediniz..
“Yahşi günün kardeşi
Yaman güne düştüm gel”
:ğzhnyvz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.