- 1168 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
OLGUN'UN ANILARI (KOLYE) (1)
KOLYE ( Bölüm 1 )
Olgun Haydarpaşa Vapuru’na binmiş, Sıçak sahlepini içmek, simidini yemek için soğuğa aldırmadan güverteye çıkmak istemişti… Güvertede yalnız değildi … İstanbul beyefendisi olduğu her halinden belli olan yaşlıca bir bey yanında aynı yaşlarda olan bir kadında vardı, ama kadının yıprandığı da her halinden belliydi…
Belli etmeden onları incelemeye başladı; adam İstanbul Beyefendisi idi ama kadının Anadolu’dan geldiği hemen anlaşılıyordu… Hiç konuşmuyorlardı… Kadın başını adamın omuzuna dayamıştı, adam dışarıdan gelen tipiyi engellemek istercesine deniz kenarında oturmuştu…
Kadın usulca kalkarak elindeki simitleri ufak ufak bölüp, uçuşan martılara atıyordu… Martılarda bu tipiye alışık alışık olduklarından zar zorda olsa uçuyorlardı… Kadın tekrar döndü, adamın yanına oturdu, tekrar başını omzuna koydu adamın… Hayret hiç konuşmuyorlardı.. üstlerine kar yağmasa bile ayaklarının altı savrulan karlarla kaplıydı… hiç aldırmıyorlardı ayaklarındaki kar’a… Adam cebinden çıkarttığı bir hapı içmesi için yanındaki kadına verdi, kadın çantasını açtı, önce bir tereddüt geçindi çıkarttığı suyu bir bardağa koydu, hapı içti, su şişesini ve adamdan aldığı hap kutusunu çantasına koyarken çantasından bir şey çıkarttığını ve avucuna aldığını fark etti kadının Olgun…
Gemi Haydarpaşa Limanına giriyordu artık… Olgun o anda yerdeki karın üzerinde bir kırmızılık fark etti… şaşırdı… Kadının sıkı sıkı kapalı tuttuğu elinden damlamıştı bu kan, Olgun’un kanı fark ettiğini gören kadın, sus der gibi bir işaret yaptı Olgun’a… Olgun sustu… Haydarpaşa iskelesinde indiler…
Olgun bir aşk hikayesi daha yakaladığını anlamıştı…
Olgun hemen peşlerine takıldı, bilet gişesine yaklaştıklarında kadın arkalarında kaldı, Olgun hemen adamın arkasındaydı , sırayla gişeye girdiler ; yaşlı adam Ankara’ya bir bilet aldı.. yanında taşıdığı bavulla birlikte trene bindiler… Olgun’da arkalarından… Olgun eve gitmekten vazgeçmişti.. Anlayamadığı niçin bir biletti.. Yaşlı kadın bir koltuğa oturdu, adam bavulu kadının üstündeki rafa bıraktı, kadının yanına oturdu, kadın yine başını koymuştu adamın omzuna, öylece oturdular konuşmadan…
Sanki sihirli bir şekilde anlaşıyorlardı…
Diğer yolcular da gelmeye başlayınca adam kadının rahatını kaçırmadan usulca kalktı, kadının pardesüsünün cebine bir zarf koydu…
Adam kadının alnından öptü, hiç konuşmadan ayrıldılar…
Yaşlı adamın gözünden akan yaşları gördü Olgun… Kadının suratını görmediği için ne yaptığını anlamadı… Adam Trenden indikten sonra cama geldi, soğuğa aldırmadan trenin kalkmasını bekledi, Tren gözden kayboluncaya kadar adam ayrılmadı…
Olgun hemen yaşlı kadının yanında bulunan boş koltuğa oturdu… Kadın tanımıştı gemideki adamı… Olgun’un çok sevecen bir yapısı vardı, şeytan tüyü derler ya işte ondan… Herkes ısınırdı hemen ona.. Kadın Olgun’a bakarak
- Çok yorgunum evlat, huzura ihtiyacım var, beni buradan götür” diye seslendi.
Olgun şaşırmıştı… Gençliğinde çok güzel olduğu her halinden belli olan bu kadına ısınmıştı Olgun’da … Ama evi tek odaydı, nasıl götürebilirdi? Evet götürecek ve bu hikayeyi öğrenecekti…
Olgun cebinden çıkarttığı kağıt mendili kadına verdi , kadın kanayan elini açtığında adeta derisi ile birleşmiş kolyeyi gördü olgun, Kadın elinin yarasına aldırmadan kolyeyi iyice sildi, etrafa aldırmadan kalbinin üstüne sıkıştırdı iyice..
Birlikte Pendik İstasyonunda trenden indiler… Olgun bir elinde yaşlı kadının bavulunu taşırken diğer eliyle de yürümesi için kadına yardım ediyordu, yerler buz tutmuştu , yürümekte zorlanıyorlardı.
Haydarpaşa’ya geri dönmek için Olgun iki bilet aldı, hiç konuşmadan karşı perona geçtiler, yaşlı kadının konuşacak dermanı yoktu, yaşlılığından değil, düşüncelerinin berrak olmadığından …. Kadın bunak bir ihtiyar falan değildi, sadece yaşadıkları onu yormuştu anlaşılan…
Haydarpaşa Garında trenden indiler, Olgun yine bavulu aldı eline, bir kolunda da yaşlı kadın, taksi durağına geldiler… Olgun’u taksiciler tanıyordu, Olgun’da taksicileri… Olgunun evi hemen Altıyolda (kadıköy’de bir semt) eski bir rum eviydi, üç katlı ahşap bir evin çatı katıydı, her yere yakın olduğu için bu evi seviyordu, kim bilir bu evde ne anılar geçirmişti yaşayanlar, onları düşünür , çeşitli kahramanlar yarardı kafasında… Evi iskeleye yakın olduğu için taksiciler bu yakın yere pek gitmek istemeseler bile Olgun devamlı müşterileri olduğundan ve Olgun’un sempatikliğinden dolayı giderlerdi….
Şoför Ahmet amca birinci sırada bekliyordu, İstanbul dışından gelen trenler çoktan gelmiş, banliyö’de yaşayanların geliş saatiydi, bu karlı havada okullar tatil olduğu, iş yerlerinin çoğu da açılmadığı için zaten gelen giden çok azdı…
Şoför Ahmet , Olgun’un elindeki bavulu alıp bagaja yerleştirdi, yaşlı kadın arkaya Olgun öne oturdu. Şoför Ahmet tam arabayı çalıştırıp, yola çıkacak iken gözü aynaya ve arkada oturan yaşlı kadına takılmasıyla birlikte :
- Fazilet Hanım ! diye konuştu şaşkınlıkla..
Olgun daha yanındaki bayanın ismini bilmiyordu. İsmi ile hitap edilince o yaşlı bayan birden canlandı , o süklüm büklüm duran yaşlı kadın adeta bir heykel gibi dimdik oldu, yüzündeki karamsarlık birden aydınlandı…
- Ahmet ! şaşırdım , bunca sene sonra tekrar görüşüyoruz , demek ki unutmadın hanımını, dünya küçük derlerdi de inanmazdım…
Arabasını çalıştırmak isteyen Şoför Ahmet hemen inerek önü açık olan kabanının fermuarını çekti , arka kapıyı açtı , arabanın arkasına döndü , gayri ihtiyari şekilde arkaya bakan Olgun Şoför Ahmet’in büyük bir saygı ile Fazilet Hanım’ın elini öptüğünü, Fazilet Hanımında gözlerinden akan damlaları gördü. Olgun iyice şaşkındı, şaşkındı…
Söfor Ahmet Midilli göçmeniydi, önce Milas’a sonra da İstanbul’a yerleşmişti. Olgun Zaman zaman Haydarpaşa Garını Kadıköy’e bağlayan kavşakta bulunan , müşterilerin çoğu gariban, evi barkı olmayanların geldiği çay ocağına gider , onların hayat hikayelerini dinlerdi. Orada Ahmet Amca ile de sohbetleri olmuştu, Ahmet Amca hep Midilli’yi Milas’ı , çocukluk günlerini anlatırdı. Bu iki yaşlının çocukluk günlerinden tanıştıklarını anlamıştı artık…
Olgun’un Haydarpaşa’ya yakın olduğundan hemen eve geldiler , yolda Ahmet ile Fazilet hanım çok fazla konuşmadılar, ama buluşmak, eski anılarını paylaşmak üzere sözleştiler…
( devamı var )
YORUMLAR
hikayenin kısa olması güzel
zihnimizi karıştıran
hatırlamak zorunda kalmak yerine çözümler tamam
ben bir roman bekliyordum
mesela bir hakimin anılarını yazan kişi
o anıları yazmaktan katında şu vardır
hakim yıllar önce mahkum ettiği hapisten çıkmış emekli olunca hapisten çıkan adamla karşılaşmış ve verdiği kararın yanlış yada doğru sonuçlarını görmüştür.
ya da mahkum etmediği birinin seri cinayetlerini
sizde bu yok
başarıya çok var
ama azminizi alkışlarım
böyle böyle yürümeyi öğrenecek sonra koşacak yüzecek yüksek atlayacağız.
lütfen yazılarınızı tekrar tekrar
her gün ilk iş
her yorumla tekrar okuyarak
bıkmadan..
beğenenlere aldırmadan
hadi şimdi tekrar okuyun
başarılar dilerim
tebrikler