BİR GAVURDAĞLI'NIN AMERİKAN MACERALARI - 2
(devam...)
Yaklaşık yarım saate yakın bir yol aldıktan sonra yarı baygın şekilde yatan Alfred az biraz kendine gelmeye başlamıştı.Dikiz aynasndan onu görebiliyordum.Dikiz aynasında göz göze geldiğimiz bir anda bana bir şeyler ima etmeye çalıştığını farkedip hemen arabayı kenara çekip durdurdum.Alfredin yanına sokuldum.Bana çoz az anlaşılır bir şekilde "Beni takip edenler sıradan insanlar değil,Amerikanın en büyük suç örgütlrinden biridir.Beni öldürmeden peşimi bırakmayacaklardır.Çünkü işlerine çomak çoktum.Ellerinde her ürlü imkanlar vardır.Uzanamadıkları yer yok gibidir.Şimdi beni mısır tarlalarının orada bulamayınca helikopterle arayabilirler"dedi.İçimden "biz nasıl bir işin içine çekiliyoruz Ya Rabbi.Haydi hayırlısı olsun" diye geçirdim.Kader bize bir yol çiziyordu ama şu an itibariyle hayırlı bir işin değiliz gibi düşündüm.Ama diğer yandan da ne olursa olsun medet dileyen bir insanı bir Türk olarak,bir Gavurdağlı olarak ölüme terk edemeyecek kadar da vicdan yüklü bir insandım.Tüm bu düşünceler içerisinde ne yapabiliriz diye kara kara düşünmeye başlamıştım.Arabamın üstü açıktı ve helikoperli bir takipte Alfred ayna gibi sırıtırdı.Teklif Alfred den geldi."Beni bagaja kilitleyin" dedi.
Kısa bir tereddüdten sonra sanırım başka da çaremiz yok diye düşündüm.Monika ta başından beri tedirgindi.Ben ise soğukkanlılığımı korumaya çalışıyordum. Olaylara daha akılcı yaklaşmaya çalışıyordum.Niyetim ne olursa olsun Alfred i onlara yem etmemekti.Monika beni kenara çekerek Afred’in duyamayacağı bir şekilde "Lütfen Talip ,bak olaylar farklılaşıyor.Hadi iyi niyetle bu adamı arabamıza aldık.Ama şimdi bizde bir oldu bittiye gelerek bu hiç tanımadığımız adam yüzünden öbür tarafı boylayabiliriz" dedi.Gözleri korku ifadeleriyle doluydu.Hafifçe tebessüm ederek,sağ yanağından bir makas aldım ve;
-Korkmana gerek yok Monikacağım,bak her şey yoluna girecek ve bizde vicdan azabı ile ölmeyeceğiz.Ya iyilik yolunda öleceğiz,ya da Allah’ın izni ile kurtulacağız, dedim.Tabi bu sözlerim Monikayı zerre dahi rahatlatmadı,bunun farkındaydım.
Bagajda valizler içinde elbiselerimiz vardı.Vakit kaybedecek zamanımız yoktu.Hemen bagajı açtım ve valizlerin içini boşaltmaya başladım.Sıra Monika’nın valizini boşaltmaya gelmiştiki Monika;
-Talip napıyorsun sen.O valizde benim iç çamaşırlarım var. deyince jeton düştü.Sanırım acelecilikten hiç farketmemiştim.Özür dilerim Monika dedim hafifçe.
Benim valizlerden çıkan elbiseleri bir yatak niyetiyle bagaja serpiştirdim.Monika ile Alfred’in iki kolu altına girip fazla hırpalamadan bagaja yerleştirdik.Altta kaportada çatlak bir yer vardı orayı arabadaki çekiçle biraz kırıp hava alabilmesi için genişlettim.Sonra "sen uyumaya çalış" deyip bagajı kapattık.Hızla buradan uzaklaşmanın zamanı gelmiş ve geçiyordu bile.Yukarıdan helikopterle izlensek bile bir bay bir bayan görülecektik ve bu bizim işimizi kolaylaştıracaktı.Tüm bu düşünceler içersinde tekrar yola koyulduk ve Oklahama yolunda hızlı bir şekilde seyretmeye başladık.
On,onbeş dakika geçmemişti ki arka taraflarımızdan uzaktan bir helikopter sesi geldiğini duyduk.Monika ve ben ürkek ifadelerle bir kelime dahi etmeksizin birbirimize baka kaldık.
(Devamı gelecek..)