- 888 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
FACE ÇILGINLIĞI..!
’ Herşey eskiden güzeldi ’ diyenleri zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum. Eskidendi. ! Yaz aylarında bahçedeki çardaklarda konukomşu toplantıları, yıldızları izlemek, huzuru bulmanın adıydı eski günler. Hani o doyumsuz ve masum günler. Uzun kış gecelerinde, yanan sobanın üstünde bir yandan çaylar dem tutulurken, diğer yanında pişen kestanelerin ne kokusu ne de tadı var, şimdilerde. Misafirlikten kalkıldığında özellikle kapı eşiğinki tadına varılamayan sohbetler, günümüzde yaşanmıyor artık. Yardımlaşmalar, hatır sormalar, selam yollamalar günümüzde teknik cihazların yegane görevi oldu. Çoğumuz doğalgaz ya da kaloriferli evlerde yaşıyoruz. Bırakın ; eski dostlukların manasını, ne soba kaldı, ne portakalın yanık kokusu, ne kahvenin kırk yıla biçilen hatırı, ne de o günlerden bir iz kaldı. Kaldıysa, anneannemizin naftalin kokulu sandığında, o günlere ait anıları ve sararmış siyah beyaz birkaç eski fotoğraf kalmıştır. En güzel kuşaktı, ne yazık ki bizler bizler yetişemedik o manevi güzelliklere.
Çağımızın modası ; Gündelik stresten bir an önce kurtulup kendimizi eve atsak da ’ face ’ başına geçsek hevesi. Sabah uyandığımızda hemen mesajlara bakma kavgası, aile içinde. Kahvaltı yapmayı unuttuğumuz, bir
’ günaydın ’ demeyi esirgediğimiz yakınlarımızdan o kadar uzaklaşıyoruz ki. Dünyayı elimizin altına alırken, çevremizdekilerden bihaber yaşıyoruz. Üstelik albenisi o kadar çok ki, cezbediyor genç, yaşlı, çoluk çocuk hepimizi. Bağımlısıyız artık, inkar edilecek ya da savunulacak söz kalmadı, hiçbirimizde.
Dostluklar kuruluyor, hiç tanımadığımız uzakta olan binlerce kişiyle. Ne kadarı gerçek, ne kadarı sanal elbette tartışılır bir konu. Öyle cezbedici ki ; sohbetler, çay kahve ikramları. Şiir, şarkı armağanları vs. vs.. Tabi
e- kartlarla veya videolarla yeni yıl - eski yıl, doğum günü, geçmiş olsun muhabbetleri. Çocuklar için oyunlar, hatta büyükler içinde, hani kahve kültürünü nette yaygınlaşması. Dünyanın bir ucundan gelen oyun davetleri, okey, tavla ve daha niceleri. Elbette karşı değilim, hatta bende face kullanıcısıyım. Yalnız yaşamın vazgeçilmezi olarak görürsek, bütün yaşantımızı felç etmiş olacağımızında savunucusuyum. Yani amacına uygun kullanamıyorsak, çılgınlık burda başlıyor derim. Banka hesabı gibi, çoğumuzun çifter çifter hesabı var, net alaminde. Tanışırsınız, bir müddet sonra bıkılır veya beklentileri bulamayanlar için engelleme butonu. Ve dahası, karşılıklı beğeni yapmalar. Bir gün unut beğeni yapmayı, hiç şüphesiz ertesi gün bir bakarsın ’Canım - cicim, çok iyisin , gerçek dostsun, vefalısın ’ gibi sözler yalana karışır ve silinir gidersin, sayfadan. Resimlerine bakıp aşık olanlar, yaş sınırı yok. Çok severler sözümona, ’ Anasayfa ’ da kim kiminle, ne yapıyor ne ediyor, aşkları dillere destan nice Leyla Mecnun lar sahne alıyor. Bir ay geçmez ayrıldıklarını, yine anasayfa dan görür öğreniriz. Ardından başka bir yavukluyla çıkmaları ( chatleşmeler ) o diğeri için söylenenler bu defa yeni sevgiliye vaadler. ’ Senin için öürüm ’ diyenlere bakıyoruz ki, halen daha yaşıyorlarmış. Magazin gibi, hani televizyonlarda reyting rekorları kıran programlardan farkı kalmadı. İnsanların her duygusu, mahrem yaşantılarının deşifre edilmesi yolunda ilerliyor. Aynı zamanda duygular sömürülüyor bu sanal alemde. Özel sayfalar açanlar ; maddi gelir elde ediyorlar mı bilmiyorum, ama sırf binlerce beğeni toplayabilmek için gözyaşlarını kullanan çok sayıda kişi. Sözümona ; ’ Çocuğumu kaybettim, ölü bir hayat yaşıyorum ’, diyenler. İlahi videolarla, Allahın adını kullananlar burda da karşımıza çıkıyor. Akıllarınca verdikleri önerilerle dini alet edip duygu sömürenler oldukça fazla.
Paparazi gibi face, ne yapıyorsanız sanki adım adım peşinizde. Geçenlerde bir türkü dinledim, viseosunu izledim. Çok mühim bir olaymış gibi bir dakika sonrasında, anasayfada gördüm. Dicle Ayyıldız şu sanatçıdan şu türküyü dinledi diye , sonra beğeni yapanlar alkışlar gibiydi. Çok şaşırdım ve gülümsedim, siz siz olun gizli birşey yapmaya kalkmayın. Anında face denilen çılgın sayfa açığa çıkarıyor. Son dakika haberiyle anasayfada ki manşetlere bomba misali düşüyor.
Üzücü olan diğer yönü de bana göre vahim bir durum. Mesajlarda ki anlam bozuklukları, kelimelerin çaresizliği günden güne yaygınlaşıyor. Tembelleştikçe konuşmayı unutuyoruz, Türkçe mizi kimliğimize yakışır şekilde kullanmıyoruz. Yabancı kelimeler, ve kısaltmalarla kolaya kaçılan bir konuşma sistemi. Böyle mesajlar bana da geliyor ; ’ Slm, nsl, npıyn, mersi, thank you, okey, gn nsl gçy, iyiakş, hşç, bu parça bana gelsin, kuck dols svglr ’ vs, vs.. Diğerlerini, az çok çözebilmiştim, anlamadıklarımı soruyordum. Misal, ’ hş ’ ne demek diye. Meğer, hoşgeldin dememkmiş. Peki, ’ Bu parça bana gelsin ’ ne demekti ?’ Ne anlam var, ne mana içeriyor çözemedim. ’ Bu şarkı benim için olsun, ya da bana armağan et ’ demek yerine, böylesine bozuk kelimelerle Türkçe yi harcamak kolay değildir. Birincisi ; Parça denildiği zaman, kumaş anlamı taşıyor. O değerli eserlerimize parça denilmesi taraftarı değilim. Sonra sana nasıl gelecek, ayakları yok ki bu şarkı sana gelsin. Kucak dolusu sevgi göndermek ; papatya mı gönderiliyor kucakta. Sevgin eğer gönlünden taşıyorsa, gönül dolusu sevgini gönder ki en azından bir mecaz anlam taşısın.
Lügatımızda, bu tür kelimeler yer almamalı, mesajlarda yazılıyorsa bu alışkanlık zamanla bağımlılığa dönecek ve böyle kelimeler dilinize yerleşecek. Ki çoğu liseli ve üniversiteli gençler bu tarz konuşmayı çoktan benimsemişler.
Türkçe miz bozuluyor, kültürlerimiz bozuluyor, saygı sevgi bir an önce tüketilmeye programlanıyor. Hele bu net ortamında, günden güne hızla yaygınlaşıyor, gönül ister ki bu cuzi bir saydıda kalsın, dozajını ayarlamak kendi elimizde. Türk Dil Kurumu bile, bu cümlelerin hiçbirini anlam veremiyor, onaylamıyor.
Yaşam standartlarında kaliteli yaşamak hepimizin hakkı, özentili olmadan ve yaşantımızın vazgeçilmezi haline getirdiğimiz teknolojinin nimetlerini amacına uygun kullanabilmek dileğiyle. Aslında bizlerde beton binalar içinde kendimizi gömüyoruz, o taş duvarlarla beraber kalbimizde buz kesiyor, gerçekle sanal yaşam arasında. Değerlerimizi, manevi kültürümüzü, duygularımızı, anadilimizi, eskileri yitirmemek adına.
Sevgili ebeveynler, asıl iş sizlerde başlıyor ve sizlerde bitiyor. Eğitimli, bilgili, kültürlü yeni nesil geleceğimizin temelleri. Genç zihinleri bir çömlek misali işliyor ve onlara şekil veriyorsunuz. Kimliklerini, öz kültürlerini , manevi ve dini değerlerini sizlerden devr alacaklar. El ele, bilek bileğe, gönül gönüle Mustafa Kemal in istediği gibi ve gururlanacağı biçimde yeni bir nesil taşıyalım geleceğe... DİCLE AYYILDIZ