- 1164 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
"mış gibi" yaşamak
Yaşamak, yazmak kadar kolay değil. Zihnimizden, ruhumuzdan, bedenimizden geçenleri birkaç uygun kelimeyi yan yana getirip, aktarabiliriz. Hatta hissetmediklerimizi bile kelimelerin gölgesinde hissediyor “muş” gibi dökebiliriz ortaya. Ve hatta uygun kelimeleri o kadar iyi seçeriz ki, kendimiz bile bu “mış gibi” anlatıma inanır ve onu yaşamaya başladığımızı sanırız. İnandıklarımızı, inanmadıklarımızı, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi, tattıklarımızı, olanları, olmasını istediklerimizi yazarız, söyleriz, son hücresine kadar kelimelerin nimetlerinden yararlanırız ama “mış gibi” bir anlatımla yaşarız anca.
“-miş, -muş, -mış….”lı geçmiş zaman cümleleridir aslında yaşadıklarımız. Özüne baktığımızda geçmişte bizim bulunmadığımız bir zaman parçasında, bizim bilgimiz dışında gelişen ve “öteki”nden dolayı haberdar olduğumuz olaylar için kullanırız kısaca “mış’lı geçmiş zaman diyeceğim zaman belirtecini. Kim olduğumuzu bildiğimiz ve gerçekten kim olduğumuzu göstermek istiyor olmamızla orantılı olarak azalır ya da çoğalır “mış gibi” anlatımlarımız.
Kim olduğumuzu kaçımız gerçekten biliyordur ya da kaçımız cevabını belki bulabilme ihtimaliyle bunu kendisine soruyordur bilmiyorum ama “öteki” yi hatırlatan “mış gibi”ler arttıkça, kendimize “öteki”leştiğimizi fark etmeyiz. Oysa “mış”lı geçmiş zaman varken biz yok olmuşuz demektir ve bize değil, ötekine aittir “mış”lı geçmiş zaman ve “mış gibiler”...
Her yeni gün doğan güneş gözlerimizi kamaştırdığında, otomatik olarak elimizi yüzümüzü nasıl yıkıyorsak, nasıl üstümüzü başımızı değiştiriyorsak, nasıl yeni güne hazırlanıyorsak, öyle geçmeliyiz aynanın karşısına ve sormalıyız: “Ben kimim?”. Bunu her gün yapmalıyız ki, beynimiz ve ruhumuz sorgulama ve gerçeği bulma sevdasına düşmeyi öğrensin. Uzun bir süre belki cevap veremeyeceğiz aynadaki aksimize ve her gün bir yarım kalmışlıkla başlayacağız önümüze serilen güne ve belki sırf bu yarımlıktan dolayı bir süre sonra kaçmaya başlayacağız aynadaki aksimizden. Kaçamak bakışlar atacağız kendimize ve bıraktığımız andan itibaren hiçbir zaman içinde bulunduğumuz gerçeği bilmeden “mış gibi”ler kurtarıcımız olacaklar. Ya da her gün başka bir cevabımız olacak kendimize vereceğimiz. Sanırım en tehlikelisi de budur zaten. Dün kimdim, bugün kimim ve yarın kim olacağım üçgeninde sıkışacağız. Eğer kendimizin kim olduğunu gerçekten keşfettiysek, cevabımız da tek olmalı, günübirlik değil. Eğer dünkü kendimizle, bugünkü kendimizi örtüştüremiyorsak, yarınki kendimizin kim ya da ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz, yarınki kendimize ve duruşuna hiçbir zaman güvenemeyeceğiz.
İnsan değişen, dönüşen bir varlıktır, statik değil dinamiktir eleştirilerini duyar gibi oldum bir an. Evet, insan değişkendir, hatta bukalemunlar gibi her olaya, her kişiye, her duruşa göre renklerini değiştirirler. Ama “ben kimim” sorusunun cevabı tektir, belki de insana ait değişmeyen tek şeydir. Hayır, çelişmedim kendimle. Çünkü insanın dinamik kısmı derisindedir. Özünü değiştirmeden değişir, dönüşür, yeni şartlara ve olaylara adapte eder kendini. Ama kim olduğu net ve tek olmalıdır, aksi halde kendisiy(miş) gibi değil, ötekiy(miş) gibi yaşamaya alışır ve ayırt edilebilirliğini yitirir.
Zorlu bir yolculuktur kendini arayış. Ama çok az kişinin yaradılışında vardır zoru seçmek. İnsan olarak çoğumuz “mış gibi”lerin kolaylığına sığınmayı tercih ederiz. Severiz ama sevmiyor(muş) gibi davranırız, ötekinden çekinip… Mutsuzuzdur ama mutluy(muş) gibi yaşarız, sorulardan ve sorunlardan kaçmak için… Önemseriz ama önemsemez(miş) gibi davranırız, güçlü durabilmek için… Kabul etmeyiz ama et(miş) gibi susarız, kelimelerden ve sonuçlarından korktuğumuz için… Bekleriz ama beklemez(miş) gibi dururuz, hayal kırıklığımızı deşifre etmemek için… İsteriz ama istemez(miş) gibi hissetmeye ve hissettirmeye çalışırız, kendimizi iyi hisset(miş) gibi yapabilmek için… Biliriz ama bilmez(miş) gibi söyleriz, gerçeğimizi saklamak için… Ve en önemlisi kendimizizdir ama kendimiz değil(miş) gibi anlatırız kendimizi, “öteki”nin, gözlerinin gördüğü kadarının ötesinde durduğumuzu anlamasını umarak…
Ben gerçekten kimim bilmiyorum şimdilik. Ama arıyorum; dünkü ben, bugünkü ben ve yarınki benin aynı cümlede buluşacağı an’ın gelmesini umarak ve şimdilik sadece “mış gibi” yaşayarak…
İlk soru işaretinizi bavulunuza koyar koymaz, size de iyi yolculuklar…