Marmara'ya...
Sesi kesildi kaldırım taşlarının. Özlemi dalgalarına vurdu denizlerin, yosun kokan kıyılarından kavuşmaları dilendiler az önce. .. Öyle sessizdi ki bu kent bu gece, inan olsun duydum gözünden akan yaşların yere düşerken çıkarttığı o kırılgan sesi. Şaşırttın kadere giden yolları, susturdun sessizliğinle tüm kenti. Seni sözü geçen yıldızlarından çaldım gökyüzünün. Varlığına inandırdı beni küçük melekler en sonunda. Hayal değildin... Ama ben hala bir rüyadaymış gibi hissediyorum kendimi.
İklimlerce yorgunum bu yolda. Okyanuslarca sevdalı. Yüreğime yazıldın da, soyadın soyadımı çağırıyor sanki... Elinde sevda halkaları. Beyaz rüyalarca ezberliyorum ‘evet’leri. İyimser ihtimallerle, seni ölümsüz bir aşka davet ediyor içimde ki çocuk.
Bir armonika ise bu, bitmesin ne olur... Çünkü ben hep doğal ortamlarda, hormonsuz büyütüyorum özlemimi. Pazarlık ediyorum gecelerce, beni bana geri veren hayalinle.
Bir yaz ikindisi... Dolu taneleri yağıyordu takvimlerin değiştirdiği iklimlerime. Keskin virajları vardı ömrün. Yörüngem, pusulam oldun ve ben bütün uçurum kenarlarını teğet geçtim. Küçük köylerin, büyük insanlarına anlattım seni. Ve o insanların dilinden ebedi aşk olarak döndün bana geri.
Cömerttin...
Saklımdın...
Hiçbir güzelliğini benden esirgemedin.
Paylaştın...
Yüreğini...
Suyunu...
Sevgini...
Ekmeğini...
Elbise askılarına bırakıp, güvelere terk ediyorum sensiz yaşadığım zaman dilimlerini. Olmadığın tüm anıları naftalinlerden uzak tutuyorum güvelere yem etmek için. Akşamdan kalmışlar gibi kederlerim. Senin gölgen vururken evimin camlarına, yaklaşmaya cesaret bulamıyorlar asla...
Yüreğimde ki harplere artık harpistler bile yetişemiyor. Bir yalnızlık savaşının ardından, özlem savaşı devralıyor çatışmaları. Ve ben, dönüp dolaşıp aynı şeyi anlatıyorum, aldığım yaraları sarmak isteyen insanlara.
Korsan ganimetlere sahip değilim belki ama yüreğim korsan sevdana tutuldu işte. Yüreğim merkezimdir benim. Ve sen, yüreğimde ki eylemsiz korsan...
Bebek uykularını taşıyor kirpiklerin bana. Uykuyu armağan ediyor her gece göz kapaklarıma. Akşamın soluksuz kalmış bir vakti... Bu sefer yağmurlu bir yaz gecesi. Sırılsıklam olmuştuk ya hani... İyi ki dedim, iyi ki... Sevmişim seni... Daha iyi anladım bu gürültülü sağanakta. Ömrümü güzelleştirdin,
Ömrüm, ömrüne feda...
Sen Marmara’sın , ben Ege,
Sularımız buluşacak er ya da geç aynı mavilikte....
Elif SEZGİN
YORUMLAR
Yüzünde maske idi tebessümlerin. Seni yalnız, seni kimsesiz, seni çaresiz hissetmesinler diye her sabah aynı kıyafeti kuşanıyordun üzerine. Kimse sana acımazken, sen en çok kendine acıyordun. Bir adım daha atıp, yanına geldiğimde seni anlayabilen birilerinin olmasını kabullenemedin bir süre. Uzaklaştırdın kendini benden. Oysa o kadar açtın ki, anlaşılmaya, o sımsıkı sarıldığın kabuğundan gün ışığına çıkmaya… Kimselere güvenemiyordun, kabuklarından sıyrılsan senin kırılganlıklarını fark eden herkesin alay edeceğini düşünüyordun, bende dâhildim bu listeye. Bu yüzden uzun süre itiraf etmedin ağladığını. Uzun süre söylemedin aşk şarkılarında kanadığını, gülümsemenin yüzünde ki payının yalnızlık olduğunu…
kutladım saygımla.