BİZİM SİTENİN AÇLARI

• 29 Şubat 2012 Çarşamba 00:26:18

Site Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bey Sitenin kapısı önündeki güvenlikçilere çıkışmaktaydı.
-Yahu mübarek site değil yol geçen hanı. Kardeşim ben size demiyor muyum olur olmaz her insanı siteye sokmayın, Kimlik kontrolü filan yapın diye.
-Efendim o kadın Dilruba Hanım’a temizliğe gelmiş. Biz Hanımefendiye sorduk o da teyit edince aldık kadını içeri.
-Haa o zaman iş değişir. Aman gözünüzü seveyim. Özellikle bu tiplerin bu siteye giriş çıkışlarını çok sıkı kontrol edin. Çıkarlarken mutlaka arayın üstlerini başlarını. İçeriden bir şeyler çalmasınlar.
-Efendim bizim üst baş arama yetkimiz yok.
-Ya si.tir edin yetkiyi. Bu andavallılar bilmez sizin öyle bir yetkiniz olmadığını. Bunlar karşılarında bir üniformalı görünce donlarının aranmasına bile ses çıkarmazlar.Onlara ‘’höt ‘’ deyin ‘’al sana döt ‘’ derler.

Güvenlik görevlisi içinden ‘’ ben senin ananı , avradını’’…ile başlayan küfürü salladı ama dışından ‘’Emredersiniz Efendim ‘’ demek zorundaydı. Çünkü iş, aslanın midesindeydi ve Site Yönetim Kurulu Başkanıyla ters düşmek işsiz kalmak demekti.

Biraz önce sitenin dış kapısından giren kadın C Bloka geldi ve asansöre binerek onuncu kattaki daire 38 in zilini çaldı. Az sonra altmış yaşlarında bir beyefendi kapıyı açtı.

-Merhaba bey amca. Ben Dilruba Hanım’ın telefonla aradığı temizlikçiyim.

Adam fısıldayarak konuştu.
-Aman evladım bana sakın Dilruba’nın yanında Bey amca deme. Çok kızıyor.

Az sonra Dilruba da hizmetçisinin yanına gelmişti. Otuzbeş yaşlarında, oldukça alımlı bir kadın olan Dilruba’yı yaşlı adamın kızı zannetmişti hizmetçi.
-Hoş geldin şekerim. Senin temizliğini çok methettiler. Göreyim seni bakalım. Bu evi şöyle bal dök yala yap tamam mı?
-Başüstüne hanımefendi. Siz hiç merak etmeyin.
-Senin adın ne bakayım.
-Kader hanımefendi?
-Ay ne banal bir isim. Neyse şekerim. Ben çıkıyorum. Bir isteğin olursa Şehabettin sana yardımcı olacak.
-Şehabettin kim efendim?
-Kocam ayol kim olacak.
-O nerede şimdi ?
-Ayol sen biraz angutsun galiba. Biraz önce sana kapıyı açtı ya.

Kader o zaman anladı bu kafası parıl parıl parlayan adamın Dilruba’nın kocası olduğunu. ‘’Vay anasını be demek ki bu sosyetede de varmış böyle çocuk yaştaki kızları babası yaşındaki adamlarla evlendirmek. Baksana adam karının babası yaşında neredeyse’’ diye düşündü.

Şehabettin bey güzel karısına sorma cesaretinde bulundu:

-Hayatım bu günkü programınızda neler var?
-Ay sana ne be…Sana hesap mı vereceğim.?
-Yok güzelim hesap ne demek estağfurullah. Bazen arkadaşların telefon edip soruyorlar da o bakımdan.
-Bu gün önce Kadıköy’e inip bu Kader gibi kocalarından dayak yiyen kadınların haklarını savunmak için ‘’ Kadına şiddete hayır ‘’ mitingi yapacağız.

Kader atıldı.
-Benim kocam beni dövmez ki.
-Ay ben sizi bilmez miyim dayağı yersiniz ondan sonra da ‘’ Kocamdır ister sever, ister döver dersiniz’’
-Eh ara sıra olur. Peki sizin kocanız hiç dövmez mi sizi?
Dilruba Şerafettin’e baktı:
-Hele bir denemeye kalksın gözlerini oyarım vallahi.

Şerafettin Bey sevgi ve aşk ile baktı güzel karısına.

-Güzel karıcığım madem ki kadınlara şiddeti protesto edeceksiniz hiç olmasa bir iki tane de şiddet görmüş kadın olsun mitinginizde değil mi?
-Ayol ne işleri var. Çoğu bit pire içinde zaten. Biz boya ve makyajla hallederiz işi.
-Başka bir organizasyon yok mu peki?
-Aaaa çok teşekkür ederim yahu. Bak unutuyordum. Öğleden sonra da hayat pahalılığını protesto için elimizde tencere ve tavalarla Taksim’de yürüyüş yapacaktık. Neyse Taksimde bir mağazadan alırım bir takım çelik tencere seti.

Dilruba daha sonra Kader’e döndü…

-Kız bak sizin haklarınız için ne mücadeleler veriyoruz. Siz yatın uyuyun böyle.
-Ama hanımım bizim çelik tenceremiz yok ki. Bari alüminyum tencere filan götürseniz ha?

Şehabettin Bey de atıldı.

-Hem bence o üzerindeki vizon kürkü de çıkar. BMW yi de götürme oralara kadar istersen.

Dilruba fena halde kızdı.

-Ayol siz provakatör müsünüz? Eylemimizi sabote etmeye mi çalışıyorsunuz? Bak kızdırmayın kafamı ikinizin de kafasını kırarım. Haydi kız sen de öyle bakıp durma suratıma başla temizliğe. Şahabettin sen de öyle ayak altında dolaşıp durma tüne bir koltuğa gazeteni oku.

Az sonra Dilruba sitenin giriş kapısından son sür’at çıkarken güvenlik görevlisi arkasından bastı küfürü
- Namussuz or..pu.
Sonra arkadaşına döndü:
-Lan bunun kocası da kodoşun teki
-Lan biliyom kodoş olduğunu ama kodoş modoş para bu ib..lerde.
-Ulan 1+1 dairenin kirası bile 1750-2000 lira arasında bu sitede.
-Aylık kazancı on bin dolardan aşağı olana zaten siteden daire kiralattırmıyorlar.
-Len oğlum zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış derler. Neyse fazla konuşmayalım gelir şimdi proje müdürü olacak yalaka ib…’’ Ne laklak ediyorsunuz işinize baksanıza’’ diye fırça atar.

Gerçekten de Proje müdürü biraz sonra alı al, moru mor bir vaziyette bağıra çağıra yanlarına gelmişti.

-Ulan oğlum ben size bu sitenin kapısından içeri yabancı sinek bile girmeyecek demiyor muyum? Bakın bahçeye bir sokak köpeği girmiş gidin biriniz yakalayın o iti ve dışarı çıkarın. Haydi çabuk.

Güvenlik görevlisi Fahrettin, Cemşit’e baktı. ‘’Bu gövdeyle benim o köpeği yakalamam mümkün değil haydi kardeş ‘’ der gibiydi gözleri.

Cemşit her türlü yabancı unsura karşı kullanma hakkına sahip oldukları şimşir ağacından imal edilmiş copunu ve bir adet kelepçeyi beline takarak Bizans’a karşı akına çıkmış Battal Gazi misali hain, zalim ve de küffar olan sokak iti üzerine hüruc eyledi.

Az sonra kaşınmaktan tüyleri yolunmuş ve açlıktan kemikleri dışarı fırlamış olan sokak iti ile karşı karşıyaydı. Kardeşi Davut dışında tüm canlı mahlukata karşı büyük bir sevgisi olan Cemşit usulca yanaştı sokak itine.

-Yahu kardeşim ne diye ikide bir bir yerlerden bu siteye girip hem kendini hem de beni zor durumda bırakıyorsun? Açlıktan desem bu siteden sana bir kırıntı bile veren yok. O halde derdin nedir.
-Ah abi ah…Sen aşk nedir bilir misin?
-Aşk mı? Ulan itoğlu it. Aşkı ben bilmeyeceğim de sen mi bileceksin? Her neyse. Haydi şimdi beni uğraştırma da çık dışarı.
-Yok abi. Beni öldür ama sakın çıkarma. Az sonra Fifi’yi dolaştırmaya çıkacak sahibesi. Onu mutlaka görmem lazım.
-Lan oğlum di sittir ol git. Fifi dediğin bir Şinşilla, sen ise adi bir sokak itisin. Olmaz böyle bir aşk.
-Abi ölümü öp..

Cemşit belindeki copu çıkardı.

-Bak köpek gibi gitmezsen öpeceğim zaten ölünü. Haydi şimdi efendi efendi çık dışarı.

İt resmen direnişe geçti.
-Baskılar bizi yıldırmaaaazz.

Cemşit artık sondan bir önceki çareye başvurmanın zamanı geldiğini anladı. Yüzme havuzunun yanındaydılar ve oradaki musluklardan birinin ucunda uzun bir hortum vardı. Musluğu açtı ve hortumu köpeğe doğru tuttu. İt birden bire suratına gelen tazyikli suyun etkisiyle iki adım geri çekildiyse de daha sonra bir kaya gibi yerinde sabitlendi.

Bu girişimden de bir sonuç alamayan Cemşit son çareye başvurdu. Üzerindeki montu itin üstüne atıp onu yakaladıktan sonra dört ayağını birleştirip kelepçeyi taktı ve proje müdürünün olduğu girişteki kulübeye doğru koşmaya başladı. Az sonra da proje müdürünün kıçına attığı bir tekme eşliğinde sokak itini tekrar ait olduğu yere, sokakağa geri gönderdiler.

Aynı anda Dilruba Kadıköyde birkaç polis tarafından polis arabısına sokulmaya çalışılıyor. Dilruba direndikçe polisler sağını solunu, meme, kalça Allah ne denk getirise mıncıklıyor, polisler mıncıkladıkça da Dilruba direniyordu.

Dilruba Kadıköy’de mıncıklanırken Şerafettin Bey de güzelliğinin farkına vardığı Kader’i mıncıklamak için nasıl bir strateji uygulamsı gerektiğinin planlarını yapıyordu.