- 595 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İSLİ DEMLİK -7-
Marangozhaneye sırtımda getirdiğim Sezai; Kurşunun birini baldırından diğerini böğründen yemişti. Onu, tezgahın üzerine dikkatlice yatırdım.Üstüm başım kanlar içindeydi.Sezai acılı gözlerle bana doğru bakarak;
“Reş-at Ağ-am, öl –ü-yor-um ga-liba” dedi.Söylediği sözü dinlememiş gibi yaparak bağırdım.
"Halil, Cemil,Salih nerdesiniz? Çabuk koşarak gelin!" Ne olduğunu anlamayan çıraklarım,uykulu gözlerle koşarak geldiler.
Kanlar içinde yatan Sezai’yi görünce bir anda korku tuneline girdiler.
“Aman Allah’ım Sezai’ye ne oldu böyle Ağam” dedi Halil. Soru sormayı bırakında biriniz sıcak su kaynatın diğeriniz ucu sivri bir bıçak bulun dedim.
Birden aklıma, buraya kadar gelince yerlere damlayan kan izleri geldi.
“Salih,Salih!”
“Buyur, Ağam!”
“Eline su dolu kova ve bir bez al! Kimselere gözükmeden marangozhaneden ağaçlık yere kadar olan bölgeyi temizle.Hiç kan izi kalmasın tamam mı?”
“Tamam Ağam”
Reşat Ağa yaşadığı bu vahim olayı anlatırken,birden marangozhanenin kapısı açıldı.
***
Ne olduğunu anlamayan Mithat Paşa, eliyle boynunu tutarak yavaşça ve sendeleyerek ayağa kalktı. Nuri Paşayı elinde tabancayla yerde yatar vaziyette görünce saldırıya uğradıklarını anladı. Nuri Paşaya doğru koştu. Acaba ölmüş müydü? Çünkü yerlerde kan izleri vardı.
“Nuri, Nuri kalk! “ Yaşadığı bu anlık paniği üzerinden atarak ,sağına soluna baktı.Kan izleri Nuri’nin olduğu yerde değildi.Nuri’nin vücudunda herhangi bir kan izi yoktu.Demek ki vurulmamış.Nuri Paşanın ayaklarından tutarak sırt yerde olacak şekilde yukarı kaldırdı.Bu hareket sonrası, Nuri Paşa hafifçe kendine gelmeye başladı.
“Nuri ne oldu bize? Kimdi onlar?”
***
Sarayın kendine ait odasında Padişah Abdulaziz, Kur’an okuyordu... Yusuf Sûresi’ne gelmişti... Katiller sessizce Sultan Abdülâziz’in kapısına sokuldular...
Reyhan ve Rakım Ağa’ları kapıda nöbetçi kaldı... Eski Padişahın ikinci mabeyincisi Fahri Bey, izin alıp odaya girdi. Sultan Abdülâziz; Fer’iye Sarayı’na getirildiğinden beri Fahri Bey özel hizmetine bakıyor, daha doğrusu Hüseyin Avni Paşa’ya dakika dakika Padişah’ın yaptıklarını rapor etmek üzere yakınında bulunuyordu.
Önce, iş icabı hal hatır sordu;
“Sultanım, bugün nasıllar ?”
Sultan Abdulaziz son derece tevekkül ve munis bir ses tonuyla cevap verdi.
"Hamd olsun Yüce Rabbime,beterin beteri vardır!" Gözleri kapıya kayınca Cezayirli Mustafa Pehlivan’la, Yozgatlı Pehlivan Mustafa Çavuş’u fark etti... Durumu kavradı... Rengi attı. Fakat bir şey söylemesine fırsat kalmadan, üçü bir anda atılıp bastırdılar. O sırada Boyabatlı ve diğerleri de odaya girdiler. Boyabatlı ile Cezayirli, Padişah’ı dizlerine oturtup çırpınmasını önlemeye çalıştılar. Fakat Padişah çok güçlüydü. Zaptedemediler... Göğsünden hançerlediler. Fahri Bey, Sultan Abdülâziz’in kollarını arkadan tuttu.Yozgatlı Mustafa Pehlivan ise, keskin bir hançerle Padişah’ın bileklerini kesmeye başladı.
Olaya intihar süsü vereceklerdi. Ama hiçbir intiharda iki bilek birden kesilemezdi.
Bilekleri kesilen Padişah, ikinci mabeyinci Fahri Bey’e son kez bakıp
mırıldandı:
"Şu kestirmeye kıydığın eller, iki gün önce sana kıymetli bir sedef tesbih hediye etmemiş miydi?"
YORUMLAR
Değerli Gadaş.
Bu yazıyla ilgili olarak yapabileceğim eleştiriyi zaten Kemal kardeşim yapmış. Bence tek fazlalık Sultan Abdülaziz'in göğsünden hançerlenmiş olması. Göğsünde ve boynunda morartılar var ama hançer yarasına hiç bir kaynakta rastlamadım. Dediğin gibi saray pehlivanlarıyla güreş tutan ve çok güçlü bir insan olan Sultan Abdülaziz'i öldürmek için çok uğraşmışlar. Mekanı cennet olsun.
Anlatım gayet güzel gidiyor. Allah kolaylık versin.
Selam ve saygılarımla
Hocam, evet günü birlik yazıyorum ama bir bütünün ayrı ayrı parçaları olduğu için sizin baktığınız gibi görünüyor olaylar.Bu bölümde ki diyalektik 6.bölümden kalma olduğu için Reşat Ağa başından geçenleri anlatıyordu...ve
"Reşat Ağa, yaşadığı bu vahim olayı anlatırken,birden marangozhanenin kapısı açıldı."
cümlesiyla bitmiş oldu.
Lakin size bu yorumları yaptırtmak bile yaptığım işin eğrisi doğrusyla amaca vasıl olduğunu gösterir bana göre...canı gönülden teşekkür ederim hocam..
Sizlerden çok şey öğreniyorum selamlarımla
Erzurumlu Selim tarafından 2/20/2012 9:27:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Saygıdeğer dost,.olayın üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen olay hala tartışılıyor.Yok intihar etti, yok öldürüldü...Ben bu olayı hep merak etmişimdir ve olayın cinayet olduğuna inanmışımdır. Abdülaziz'in tahttan indirildikten 4 gün sonra, hapis hayatı yaşadığı Feriye Sarayı'nda sakalını düzeltmek için istediği söylenen makasla bileklerini keserek intihar ettiği iddia edilse de öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar ikna edicidir. Padişahın cenazesini yıkayan imam, "Hâlâ bileklerinden kanlar süzülüyordu, vücudunda darp izleri vardı." ifadesini kullandığı duyulmuştur. Sonradan Topkapı da bulunan elbiseleri kan revan içinde olup, herhangi bir yırtılma yoktur. Giysileri sandıkta saklayan Pertevniyal Valide Sultan da, oğlunun intihar ettiğine hiçbir zaman inanmadığnı, Abdülaziz'in Feriye Sarayı'na gizlice sokulan üç pehlivan tarafından öldürüldüğünü hatıratında yazmıştır ve söylemiştir. Tarihçiler, bir insanın her iki bileğini keserek intihar etmesinin mantıken mümkün olmadığı konusunda fikir birliği içindedir.
Abdülaziz dönemiyle ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Vahdettin Engin, padişahın öldürüldüğü kanaatini yineliyor. Serasker Hüseyin Avni Paşa ile meşrutiyet arayışında olan Yeni Osmanlılar'ın bir olup Sultan'ı katlettiğini düşünen Engin, "Sultan Abdülaziz neden öldürüldü?" sorusunu ise şöyle cevaplıyor: "Abdülaziz'den sonra başa geçen V. Murad, aklî dengesi yerinde olmayan sağlıksız biriydi. Bunu herkes biliyordu. Onun başarısızlığı halinde başa yeniden geçecek ilk isim Abdülaziz olacaktı. Darbeciler bu ihtimali göz önünde bulundurarak padişahı katletti." Tartışmalı tarihî olaylarla ilgili kitaplarıyla tanınan Dr. Erhan Afyoncu, "Sultan Abdülaziz'in öldürüldüğü şüphe edilmeyecek bir gerçektir. Bir bileğini kesen biri diğer bileğini nasıl keser? Bu bir kere akla mantığa ters. Sultan, gerek hapsedildiği sarayda gerekse bu saraya götürülürken ağır hakaretlere uğradı. Sadece o değil, Harem'de yaşayan annesi, ablası da hakaret gördü. O dönemde kimse tahttan indirilse bile padişah ailesine bunu yapmaya cesaret edemezdi. Öldürüldükten sonra padişahın cesedi günlerce karakolda bekletildi. Bu bile çok ağır ve birçok soruyu içinde barındıran bir durum.diye yazıyor.
30 Mayıs 1876 Salı günü sabaha doğru saray Hüseyin Avni Paşa komutasındaki askerlerce basılmış ve Abdülaziz kansız şekilde tahttan indirilmiştir. Abdülaziz'in tahttan indirildikten 4 gün sonra, hapis hayatı yaşadığı Feriye Sarayı'nda sakalını düzeltmek için istediği söylenen makasla bileklerini keserek intihar ettiği iddia edilse de öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar daha güçlüdür. Sadece bu noktada zatı alinize itirazım, öldürme eylemi sırasında göğsünden hançerlenmesi ve bileklerinin keskin hançerle kesilmiş olmasına dair bir bilgiye ulaşamadım. Tüm kaynaklarda bu makasdan bahsediliyor, göğsünden hançerlenen birinin intihara fırsat bulamayacağı da aşikardır. SAYGIYLA.
Erzurumlu Selim
Kemnur
Merhaba Selim Bey,
Tarihi bir roman anlayışı içindeki güzel uğraşınızı takdir ediyorum. Yazım ve anlatım konularında artık sözüm yok. Önceki bölümlerde olaylar, Erzurum'lu gencin gözüyle anlatılıyırdu. Aralara üçüncü tekil kişi anlatımları girdi. Bazı yerlerde de, diyolog
olmadığı halde Reşat ağanın ağzından anlatılıyor.
Öyle sanıyorum ki siz bu tarihi öyküyü günübirlik yazıyorsunuz. Olmaz değerli dadaşım.
Elinizde sapasağlam belgeler olsa bile günübirlik, aylık ve yıllık tarihi roman yazılmaz.
Hele dolaylı aktörler de işin içine katılırsa çalışma hepten zorlaşır.
Ayrıca; okuduğum bölümlerin bendeki izlenimi şu. Kaleminiz özgür değil. Şartlı bir yazım içersindesiniz. Abdülhamit'i, olduğundan daha faklı gösterme cabanız var. Olabilir. Saygı duyarım. Kalemin; özgür olmasından ve olaylara en geniş açıdan bakmasından yana olduğum için bunları belirttim.
Sakın ola ki yazmaktan vazgeçmeyin. Zamana yayın. Öykü-roman kimin ağzından anlatılacaksa sonuna dek öyle gitsin.
Lütfen alınmayın. Uyarımı, bir dostun yol gösterisi olarak kabul edin.
Başarılar diliyorum. Saygılarımla.
Veysel Başer tarafından 2/20/2012 7:54:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Veysel Başer tarafından 2/20/2012 7:58:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Erzurumlu Selim
"Reşat Ağa, yaşadığı bu vahim olayı anlatırken,birden marangozhanenin kapısı açıldı."
cümlesiyla bitmiş oldu.
Lakin size bu yorumları yaptırtmak bile yaptığım işin eğrisi doğrusyla amaca vasıl olduğunu gösterir bana göre...canı gönülden teşekkür ederim hocam..
Sizden çok şey öğreniyorum selamlarımla