- 1047 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MAHŞERİN YERYÜZÜ PROVASI
Bir haber portalında “Günün Saçmalayanı” bölümünde bir sanatçımızın aşağıdaki sözleri dikkatimi çekti..
“Ailesi bot alamadığı için bu soğukta okula terlikle giden öğrencilerin ülkesinde umre turu düzenleyenlerin ruh halinden şüphe ederim..!”
İlk başta elbette çocuğun durumu kalbimizi sızlatıyor. Ama cümlenin bitimini “bu soğukta okulan terlikle giden öğrencilerin ülkesinde araba kolleksiyonu yapanların ruh halinden şüphe ederim” vb. ifade beklerken okuyunca şaşkınlıkla birlikte “böyle bir söz söyleyen bir insanın ben de imanından şüphe ederim” diyerek yaptığım araştırma sonucu bu sözü duyana kadar yaptığı güzel işlerle ve sanatçı yönüyle sevdiğim, saydığım bir insan olan bu kişinin ateist olduğunu açıkladığını üzülerek öğrendim ve şüphemde yanılmadığımı gördüm.
Yapacak bir işi kalmamış ve gündeme gelmek için böyle doğru olmayan bir ithamda bulunan ünlü komedyenin bu söylemine gülüp geçmek gerekirdi belki ama, sessiz kalamadım. Çünkü bu zat bu sözleriyle ibadet etmek için umreye giden Allah’ın misafirlerine haraket etmekle kalmamakta, alenen İslam’a da saldırmaktadır..
Botu olmadan okula terlikle giden yavrunun durumundan toplum olarak hepimiz sorumluyuz.. Bunun faturası tek bir kitleye böylesine haksız yere, böylesine acımasızca kesilemez..
Kalbi Allah aşkı ile çarpan her inanan o kutsal topraklara gitmek, hatta orada ölmek ister..
Kabe’i Şerif’i taş parçası olarak gören inançsız ya da imanı zayıf insanların mantıkları da, zihniyetleri de farklıdır. İslamın şartlarını red ederler. Bunların kafaları farklı çalışır: onlara göre ülkelerindeki yoksul insanlara para harcamaları gerekirken hacca gidip Suudi Arabistan’a para kaptıran saf insanlardır. Sözkonusu zatımızın basında yer alan düşüncesine göre de kendi akıllı ama halkımızın % 90’ını aptaldır (!)
Halbuki inananları aptal yerine koyan, kendilerini çok akıllı zanneden bu kişiler bilmezler ki kim aptal, kim akıllı mahşerde ortaya çıkacaktır…
Mekke ve Medine’yi televizyonda görünce orada olamadıkları için gözleri yaşaran insanları ve o mübarek topraklara giden insanları karalaması, sanki umreye giderek kötü bir iş yapılıyormuş gibi tarzda konuşarak, uyuşturuculara, kumara, gece alemlerine akıtılan paraları gözardı ederek iyilik kisvesi altında faturayı sadece inancı gereği kutsal topraklara giden müminlere kesmesi ne kadar garip.. Ayrıca bu üllkede 10 umre parasını sadece tek bir alışverişinde harcayanlar, bir çantaya birkaç umre parası ödeyenler de var. Ama onları bile eleştirmek pek doğru olmaz kanısındayım.. Çünkü onlar da belki zevkleri için kendilerine o kadar çok para harcamakla birlikte, yoksul çocukları da gözetiyor, giydiriyor, okutuyor olabilirler.. Bunu bilemeyiz ki.. Kimin ne yardım yaptığını da kimse tahmin edemez. Maddi sıkıntısı olan bir tanıdığım, sırf kendinden çok daha güç durumda oldukları için hiç tanımadığı doğu ilimizde yaşayan 6 çoçuklu çok yoksul bir aileye senelerce tepeden tırnağa bütün kıyafetlerini temin ederek, çevresinin itirazlarına kulak asmadan her ay yardım kolisi gönderdiğini biliyorum. Burada şu anlaşılıyor ki çok zengin olmak şart değil, herkesin kendi çapında yapabileceği birşeyler vardır. O zavallı çocuklar karda kışda okuluna terlikle giderken bizler de sahip olduğumuz 30-40 çift ayakkabının hesabını Allah’a mutlaka vereceğiz..
İman ışığı zayıf insanlar maalesef İslam’ın şartlarının hepsinde Allah’ın bir hikmeti olduğunu görmezler, kördürler.. Kendilerine göre hep mantıklı bir bahaneleri vardır. Halbuki zekat da islamın şartından biridir.. Durumu iyi olan herkes üzerine düşen zekatını verse insanlar arasındaki gelir dağılımındaki uçurum bu kadar açılmazdı, hiçbir zavallı çocuk da kış günü okuluna terlik ile gitmek zorunda kalmazdı. Buna benzer eğitimini bırakıp okula dahi gitmeden küçük omuzlarına yüklenen ağır sorumluluk ile zor koşullarda çalışmak zorunda kalan çocuklar, barınacak yerleri olmayıp sokakta yatarak tinere alışan çocuklar, yiyecek bulamayan, beslenme yetersizliğinden ölen çocuklar toplum olarak hepimizin ayıbıdır.. Bu sosyal adaletsizliğin önüne ise ancak varlıklı insanların yoksula, düşküne yardımı emreden yüce Kuran ahlakının benimsenmesi ile geçilebilir.
Başta yetkililer olmak üzere herkesi ülkemizde bulunan çikolatanın tadını dahi bilmeyen çocuklarımıza ve çöpleri karıştırarak geçimini temin etmeye çalışan yoksul durumda olan vatandaşlarımıza karşı daha duyarlı olmaya ve sosyal sorumluk projelerinde görev almaya davet ediyorum. Onlar bizim yavrularımız. Bu yazıyı okuyan herkesin gücü nispetinde yapabileceği bir şey mutlaka vardır.. Onların minicik elleri, ayakları üşümesin. Küçük bir çocuğu mutlu etmek o kadar kolay ki..
Bununla birlikte. ihtiyacı olan düşkünlere yardımı emreden Allah’ü Teala, gücü yeten her müslümana kutsal topraklara gitmeyi de emretmektedir. İmkanı olduğu halde gitmeyen herkese “Neden gitmedin?” diye elbette hesap soracaktır. Kişi zekatını hakkıyla verdikten sonra kalan parasını ise ister Allah yolunda hayır işlerine harcar, isterse dünya turuna çıkar, bunun tasarrufu hiç kimseyi ilgilendirmez.. Kaldı ki senede bir hafta tatil her insanın ruh sağlığı için ihtiyaçtır. Bunu nasıl değerlendireceğine kişi kendi karar vererek, ister kültür turizmini tercih eder, Karadeniz Turu’na, GAP Turu’na gider; ister MAS turizmini tercih eder, Bodrum’a, Antalya’ya gider; ister yeni yerler görmek, ülkeler keşfetmek ister, İtalya’ya, Uzakdoğu’ya gider; isterse kruvaziyer turizmini seçip 20 umre parasını verip gemi ile dünya turuna çıkar; isterse de inanç turizmini tercih eder umreye ibadet etmeye gider.. Hiç kimse hiç kimsenin keyfinin kahyası değildir. Üstelik sözkonusu zatın burada diğer bütün tur operatörlerini de es geçerek sadece haksız bir şekilde müminleri hedef alarak inanç turizmine saldırması da son derece dikkat çekicidir.. Beyefendi burada insanların başına psikolog kesilip yanlış teşhis koymaktadır. Her insanın ruh sağlığına iyi gelecek, gönlünü ferahlatacak seyahat türünü eleştirmek, hele ki inançları uğruna ibadet amacıyla seyahat eden inananlara saygısızca dil uzatmak hiç kimsenin haddi değildir..
Üstelik hac ve umreye gitmeyi, o mübarek yerlere ayak basmayı Allah her kuluna da nasip etmez.. Öyle olsaydı parası olan, gücü yeten her inanan gidebilirdi.. O kutsal mekana ayak basmak için Mekke-i mükerremede buluşan milyonlarca inanan mahşerin yerli provasını yaparak feyz almakta, ülkesine döndüğünde dünyanın gelip geçiciliğinin de farkına varıp, hayır işlerine her zamankinden daha fazla zaman ve para harcamaktadırlar.. Bugünkü ulaşım araçları olmadığı asırlarda insanlar Allah aşkı ile at ve deve sırtında ailesinden aylarca uzak kalarak, türlü eziyetlere katlanarak o mukaddes topraklara ayak basmak için çölleri geçmek için boşuna mı çile çektiler, hac yolunda boşuna mı şehit oldular? Halbuki günümüzdeki modern ulaşım araçları ile umreye gitmek sadece 3,5 saat gibi bir süre olduğu halde 3 kuruşluk dünyevi menfaatlerimiz için yurtdışındaki fuarlara katılmak için 15-18 saatlik aktarmalı yolculuklara çıkıp kar paylarımızı belki en fazla birkaç kat artırıyoruz.. Bu gibi lafını bilmez insanların fitnelerine kanarak ya da şeytanın durmaksızın insanlara oynadığı hilelerinden dolayı insanlar kutsal topraklara ya gitmekten ya vazgeçiyor, ya da hayatının ileriki dönemlerine erteleyerek, sonuçta bu kadar önemli bir islamın şartını yerine getirmekten kendini alıkoyuyor.. Böylece hem dünya hem de ahireti için sınırsız kazançlar sağlayacağı bu önemli yeryüzündeki ahiret fuarı fırsatından mahrum kalıyorlar, hem de gücü yettiği halde gitmedikleri için günaha giriyorlar.. Allah arzu eden herkese o mübarek topraklara gitmeyi nasip etsin inşallah ..
Hac farizasını yerine getirdikten sonra tatil için Hint Okyanusu Adaları yerine mukaddes topraklara tekrar gitmek isteyen veya hacca gitmeye gücü yetmeyenlere de kutsal topraklara gitme imkanı tanıyan umre turu düzenleyen bütün tur operatörlerine de bu kutsal görev için yaptıkları aracılık hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum ve bu sanatçımızın sözleri karşısındaki sabırlı duruşlarından dolayı da ayrıca tebrik ediyorum.
İnananlar için yeryüzündeki her şeyde Allah’ın kusursuz eserlerini, hikmetlerini görmek mümkündür. Allah akıl ile bilinir. Yine de bunu göremeyen insanları inancından ötürü yargılamak bizim haddimize değil. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Herkes istediği şeye inanır, istemediğine de inanmaz. Dinde zorlama da yoktur.. Ancak herkes birbirinin inancına saygı göstermek zorundadır. İnananların manevi değerlerine saldırmak kimsenin haddi değildir. Kabe-i muazzama islam dinini yaşayan bütün müslümanların ibadet esnasında yöneldikleri kıblesidir. Türk halkına malolmuş bir sanatçı keşke böyle bir gaflette bulunmayıp, sadece sanatçı kişiliğiyle ve yaptığı güzel işlerle gündeme gelseydi.. Umarım kendisi haksız yere suçladığı Türk halkından özür dileme erdemini gösterir..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.