- 1314 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİLİLERE
Sevgili olmak, sevmekle, aşkın güzelliği karşısında; fırtınalar, taşkınlıklar, facialar ve savaşların önüne set oluşur.
Tarihlerimizde yaşayan, Mevlanalar, Yunuslar, Karacaoğlanlar ve isimli isimsiz yüzlerce şair, sevgi ve aşk konusunda neler söylediler, neleri yazarak kitaba sığdırdılar. Kitaplarından alıntılar, köşe yazıma sığmaz.
“14 Şubat sevgililer günü” 20.yüzyılda insanların yaşadığı günümüzde; duygusal bağların samimi olunması ve yaşanması için özel bir gün olarak karşımızda bulunuyor.
Pek tabi “14 Şubat Sevgililer günü” çok güzel ve özel bir gün: Gençlerin tarihlerde yaşanan aşkların güzellikleri, iyi sonuçlarla biten aşklar ile dramatik sonlarla sonuçlanan aşkların, romantizmi; insanları üzmüştür, bu aşkları romanlarda okuyan yüzlerce genç kızların verem hastalığına yakalandığı da bir gerçektir.
“Leyla ile Mecnun” Tahir ile Zümre” in aşkları, İstanbul ve Anadolu topraklarında, onlarca aşk konularına ve yaşantısına tanık oldum, kız çocukları ve gençler maalesef sevgilerine esir oldular, hayatları bir işkence içinde geçti; içlerinde yaşattıkları sevgilerle göçüp gittiler.
Burada aile reislerine büyük fedakârlık düşüyor. Büyük kentlerde aileler içinde aşklara büyük saygı gösterildiğine tanık oluyoruz; yalnız Doğu illerinde, Karadeniz’de ve Anadolu’da bazı illerde, “törelerin” verdiği kurallar günümüzde halen uygulanıyor.
Ben şahsen şaşkınım: 21.Yüzyılda, inşaların özgür yaşamasına neden engel olunur. Çocuklarını bir kurban gibi kesebilen aileler. Toplumuza “olamaz böyle bir şey” denilen “cinayetler, ailesini ve çocuklarına kıyabilen insanlar, nasıl bir yaşam içinde.
Topluma yön veren Hükümetler, Devlet temel alt yapısında, aile politikası ve aile planlaması uygulaması, aile içinde uygulanması gereken planlar, özel kurumlara, nikâh törenlerinde bir broşür ve bilgilerle iletilmesi gerekir.
Toplumda kadın ve erkek hakları içindeki kurallar ve çocuklara verilecek eğitimler, sağlık ve tedavi giderleriyle sigorta hakları yer almalı. Ülkemiz içinde verimli olan aile birimleri özel olarak ayırım yapılamadan ödüllendirilmeli, “başarının aile içinde yapısına kazandırılması” gösterilmeli.
Yazımın başında söyledim. Aşkı yaşamak ve yaşatmak, insanların kalbine “sevgi kıvılcımı” işler, bu sevgi, çevreye anlayış ve barış getirir. Ancak bu sevgiye tanık olan aile birimleri, yakınları, arkadaşları kıskançlık yerine destek vermeli, aşkın yaşaması için katkı vermeleri lazım, tomurcuk şeklindeki aşkın olgunlaşmasına yardımcı yardımcı olmak gerekir.
Yazımı değerli dostum ve hemşerim olan Ahmet Çolakoğlu’nun iznini de alarak ve yazımın içeriğine de uygun düşeceğinden bir şiiriyle yazımı tamamlıyorum:
BEN SENSİZİM
Sensin bende ben olan
Damarlarımda akan sensin sen
Esirinim senin daha ne olsun
Sen gülsün sen sümbül
Aşkına düşmüşüm çölde susuz…
Seraba düşmüşüm, rüyada…
Bu deryada sensizim
Bu deryada çırpınan
Sözler kifayetsiz;
Çünkü ben sensizim, ben sensiz ! (…)
Ahmet ÇOLAKOĞLU
-ND-
YORUMLAR
Değerli yazarım,can-ı gönülden kutluyorum gerçekleri gözler önüne seren mükemmel yazınızı zevkle,şevkle ve anlayarak,defalarca okudum.Efendim müthiş zevk aldım ve tecrübe kazandım.Hafızamı yokladığım zaman sizin ne kadar haklı ve ne kadar usta bir kalem olduğunuzu daha iyi anladım...Yürekten tebrik ediyorum özgün yazınızı.Dilerim şimdiki genç kuşaklar okur da biraz ibret biraz ders alırlar sizin gibi usta bir kalemden dökülen kelamın onları aydınlatması dileklerimle...
Değerli şairimin şiiri de o ölçüde yakışmış gündemin içeriğiyle efendim...
Selam ve saygılarımla...
Efendim, şiirimi makalenizde paylaşarak beni onurlandırdınız...
Güzel yazınız da bir harikaydı efendim... Hatay Özyurt Gazetesi'nde de okudum bu yazınızı...
Beğenilerimle sayın üstadım...