- 1044 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
CAMDAN KALPLER 3
Bu böyle devam edemezdi, meğer sevmek ne büyük bir zanaatmış, böyle dermiş atalar, böyle yazarmış gazeteler,
es geçermiş böyle yazıları Naz taaa ki, başına gelene kadar ! O sıralarda iş yerine gelen 60 yaşlarındaki zarif bir hanım,
müdür beyle konuşarak, ’Naz’ın bir takıntısı olup olmadığını sormuş, müdür ise, tecrübesini kullanarak; bunu hanım kızımızla siz konuşun demiş
ve kıza yarım saat izin vermiş..Hanımefendi söze girmiş tabi, isminin Saliha, oğlunun doktor olduğunu gelininin vefatını dört yaşında bir kız torunu
olduğunu, kendisinin bir ayağının çukurda olduğunu...Bir çırpıda anlatıvermiş, oğlumuda sık sık iş yerine, ben gönderiyordum
evladım bir sevdiğin varmı ? dediğinde naz yine boncuk boncuk akıtmış inci tanelerini..Saliha teyze görmüş geçirmiş, hali vakti yerinde anlayışlı bir
hanımmış, kızın ellerlini avuçlarının içine alarak; tamam evladım ben anladım anlayacağımı, sevdiğin olmasaydı bile , ailen kabul edermiydi buda bilinmez..
Beni yalnış anlama, oğlumun çevresi geniş, tahsil değil onun aradığı, diyelimki tahsil; dışarıdan üniversite sınavlarına girerdin, ben senin
hal ve hareketlerini ağırlığını aydınlık yüzünü sevdim demiş..Ümidinin pek olmadığını, yinede evde ailen ile konuş, dediğini söylemiş..
Eve gittiğinde, her bir şeyi atlamadan anlatmıştı Naz..Bu anlatılanlardan sonra, babası ve annesi; aman ne iyi, kızımız birde çocuk bakacak,
her boyayı boyadık, bir fıstık yeşilimiz eksikdi demişler, yani olmaz dediklerinde; Naz sanki bende dünden gönüllüymüşüm gibi
beni paylıyorsunuz deyince, babası kızına bakarak; git yüzünü yıka, açıl biraz, yanıma gel demiş şevkatle..
Önce baba kız, sarılırlar birbirlerine, kaldır başını deyince, yine bir hüzün dalgası başlar aralarında..
Babası; doktor yada başka biri, bu evliliğe onay veremeyiz, ne yani 2o yaşındaki genç bir kız, başkasının çocuğuna nasıl mürebbiyelik yapar
sorarım sana ? annesi iyi olabilir, ama onunla evlenmeyeceksin ki, oğlu ile evleneceksin..saliha teyzesine haber vererek bu işin olmayacağını
haber vermeliydi, kalbinde iri badem gözlü olan bir yari varken ! Saliha teyzesi oğlunu göndermeden, bu sefer doktor bey kendisi
gelmiş ama ! Naz sormuş iç sesine; sadece yakışıklık değildiki.. İki erkekde yakışıklı biri olgun, kariyer sahibi ama çocuklu, eksi sevmediği
diğeri canı gibi sevdiği yakısıklı, mesleği pek olmayan, tahsili ve variyeti olsada , cadı bir anneanne !
Tabiri caizse, bir danalı kuzusu olanla, olmaz canım, Serdar ne oldu, ne zaman istemeye gelecekler, yoksa bittimi birde evdekiler böyle demiyorlarmı ?
Evde ara sıra soğuk bir rüzgar essede; annesi ve babası az buçuk durumu bildiklerinden, daha bir yakın davranış içerisindelerdi..
Ne yapacak ve nasıl bir davranış sergileyeceğini, kafasını nasıl boşaltacağını bilemiyordu..
Annesi izin al bir hafta beraber gezip dolaşırız, İstanbul kazan biz kepçe, ha ne dersin annem demiş..Bir hafta Serdarı görememek ! hayali bile kötüydü ya..
Naz serdar ile arayı soğutmak zorundaydı, kimbilir, belkide olayları biraz akışına bırakmalıydı, nihayetinde zaman en iyi ilaç değilmiydi ..
Annesinin bu teklifi karşısında, bir hafta izin alarak, kafasını dinleyecekti..Ve öylede yaptı, neler öğrendi neler bu zaman zarfında da..
Babasının annesi ile evlenmeden önce bir sevdiği kız varmış ve sevdiğine kavusamamış.. Kızına; sevdiği kızın ismini vermek istemiş,
sormuş hanımına, oda olur tabi demis..
Demese ne olacaktı ki, ceyrek asır önceleri ayrılmak parmakla gösterilecek kadar az iken, hiç yarım asır önce; bir isim yüzünden baba evine mi gidilirmiymiş ki !
Hatta bu düsünülemez bile cokda ar edilirmiş..
Nazın babası mesleğinde hayli tanınmış bir beymis, kibar, içkisi kumarı olmayan, karısına saygılı, seven kızınada bir hayli düskün bir babaymis..
Nazın babası, ailenin kurban adaklarıyla dünyaya gelen evin tek oğluymus, duygulu, etli de sütlü de gözü olmayacak kadar da tok gözlü
sadece evinin yolunu bilen, ama evin tamir islerini yapamayacak kadarda cesareti olmayan naif yetistirilen bir beymiş..
Kızın annesi de olabildiğince cesurmuş, babasının tam tersi..Vel hasılı gözü pek tam bir osmanlı kadınıymış, oturduğu, kalktığı
yeri bilen,iş yasantısı olduğu halde, evinin her türlü işine koşabilen, özverili bir anne, kadın gibide kadınmış..
Tamirden anlayacak kadar da kendinden emin, cesur bir kadındı belli ki..Kızıda annesine benzeyecekti, büyüdüğün de kimbilir..
Karı koca, hamilelik döneminde kızlarının adını Naz koymaya karar vermiş ve mutabık kalmışlardı, bu konuda..
Naz ailesi yönünden çok şanslı bir kızmış, öyle ki serdarla arasında olan bu son kopukluklarında, kızı babasının dizine yatıp
serdar icin gözyaşı dökecek kadar ! Naz belki de isi ileri götürmüstü, ama babasının hüsnü niyetine güvenerek..
Babası ise kızının şevkatle başını okşuyormus, tabi o bilmeyecek de kim bilecekti, sevdanın ne olduğunu, çünkü babası biliyormuş
kızının aşk acısı çektiğini ve Serdardan ayrıldığını..Zaman su gibi aksada, sevgililer için böyle akmadığıda bir gerçekdi..
Aradan aylar geçer genc kız Serdarların ev telefonunu arayamaz, tabi ki; gururdur bunun adı, ama Serdar gizli gizli takip edermis unutamadığı Nazını..
bunu da Serdarin; düğün salonu olan arkadaşı, iş yerine gelerek söylemis genç kıza..
Sevildiğini bil; arkadaşım seni cok seviyor aç oku mektubu, birbirinizin kanına girmeyin, diyerek..Bu ne biçim bir gururdu Allah’ım
Bir anneanne, ve bir genç kız; sonuçda ikiside kadın, ve düşmam konumunda ! Olmaz dedi genç kız, yüreğime gömeceğim bu sevdayı, yok işte çaresi !
Serdar nasıl unutacaktı, şarkılar vardı beraber sevdikleri, gözleri birbirlerinden geçiyorken, kendilerini; karşı taraf sayan, su gibi, masum ve çocukca..
Bunları sessiz düşünse ne fayda; artık Naz kararlıdır, genc kız nuh der peygamber demez, bunları SerdarIn arkadaşı dememiş olsaydı;
nereden bilecekti, sanki olan bunca takipleri..
Aradan aylar geçer, ve bir gün iş yerine yine; Serdarın o arkadaşı uğrar, genç kıza o’nun askere gittiğini søyler..
Hem de altı ay önce, oradanda arkadaşına, asker mektubu gøndermis, sıkı sıkı tembih etmiş, yalvarmış mektubunda, ne olur bunu acilen ulaştır sevdiğime
diyerek..Ama arkadaşı mektubu uşaştırıp genç kıza verdiğinde; Naz mektubu aldığı gibi yırtıp yüzlerce parçaya bölmüstür bile..
Hani askerlik yasaktı serdara ? Onlarca soru beynin de birbirlerini kovalıyorken,cok yıpranmışdı nazlı kız..
Günlerce ağladı hüsrana ugradını hissederek yıkılmışdı, ruh gibi çalışıyordu iş yerinde herkes bu duruma üzülüyor ve teselli etmeye çalışıyorlardı..
Ama kararını bir kez vermisti..Nazın semtinde Serdarla olan beraberliğini, sadece arkadaşları biliyormuş ama genç kız bunları
hiç düsünmeden; beni kim isterse ilk isteyecek olan kişiyle evleneceğim diye ortaya bir laf atmis..
Bu pek hosuna gitmese de, aşkdan canı yanan, Naz sırf Serdarından kaçmak icin evlenmiş, ve bir bilinmezliğe doğru yelken açmış..
Ne acıdır ki; küskün Nazdan ne bir haber alabilmiş yakınları, nede sesini duyabilmiş bir kimse...İsyanları oynamak değilde bu nedir; işte bir nevi intihar..SON
Buda benim nacizhane yorum
Kimbilir; Şimdi ’camdan kalpler’ nerede ve nasıldırlar ?
Kaderin acı cilvesi değilmidir; cok sevenleri ayırmak
Serdar önem vermeli, ve genç kızı aramalıydı
Bu küskünlük Naz için hala devam etmeseydi;
Hiç canı gibi, gözleriyle sevdiği Serdarını terkedip,
Salt evlenmek uğruna kendisi için, bir yabancı olan o adamla hiç evlenirmiydi ?
Düşünüyorumda; Burada ne kadar cok vebal ve intizar alanlar vardir
Özelliklede; anneanne gibiler diyorum, cehennemin mihenk taşları değilmidir ?
Yinede; eminim ki, bu gururlu kalpler birbirleri için çarpıyordur. tabi ölmedilerse !
YORUMLAR
Profilinize bakarken okudum. Şiirleriniz kadar güzel bir anlatımla yazılmış. Çok hüzünlü bir hikaye. "CAMDAN KALPLER " .Bir yönetmen olarak çok etkilendim. Hayat belki de hikayenin kahramanlarına Dünya gözü ile tekrar bir araya gelmeye imkan tanır kim bilir ? Kaleminize sağlık Saygılarımla.
Gülsen Tunçkal
ayrılıklar şiir getirir dedimse de
sevmedim
gelecekteki mutsuz çocuklar adına kederlendim
sonraki bölümleri okumaktan çekindim
başlardaki duygu selim sustu
tebrikler
Gülsen Tunçkal
Bu Yaşanmış Bir Hikaye mi ? yoksa sizin düzenlemenizmi bilmiyorum, ancak kurgusu güzel ve bence eksik olan tarafı serdar ın gelecegi ile ilgili bir sondan bahsedilmemiş. Burada sadece Naz ın hikayesi varsa o zaman tamam tabiiki. Maalesef günümüzde de çok yaşanan bu tür sevda hikayeleri aslında ders çıkarılmasını gerektiriyor.Kutlarım hanımefendi Güzel Hikayenizden dolayı Bir film senaryosu bile çikar bu yazıdan umarım bir yönetmen bu hikayeyi görür.Saygılarımla Efendim.
Gülsen Tunçkal
Gülsen hanımcığım, bu Naz ben olmayayım. Sırf evlenmiş olmak için evlenen. İşte ben de bu Naz'ın yaptığı yanlışı yaptım. Yıllar geçti. Çocuklarımla avunuyorum..
Çok güzel anlatmışsın. Benim babam da çok iyi bir insandı ama Naz'ın babası kadar anlayışlı değildi.
"Bir sevdiğin varsa söyle" diye bana bağırdığını hiç unutmuyorum. caım benim yazın beni biraz üzdü
eskileri hatırlattı çünkü.
Tebrikler, sevgiler..
Gülsen Tunçkal
glenay
bir insan çıkmış olsaydı, bir an düşünmezdim inan. Bence sevgi biraz da
anlaşmaktır.
Sana başarıla diliyorum, çok güzel gidiyorsun..
selâmlar, sevgiler..
Gülsen Tunçkal
Sevgili Gülsen hanım,hazin bir sevdanın hikayesini okudum,içim burkuldu ama çok güzel yazılmıştı,güzel kaleminizle.Kutluyorum sizi,kaleminizi.Hep sevgiyle kalınız efendim.