NATÜRALİZMİN ( NEO SOSYALİZMİN) KAÇINILMAZLIĞI
NATÜRALİZMİN ( NEO SOSYALİZMİN) KAÇINILMAZLIĞI
Suç Cezayı Barındırır
İnsanlığın üzerine giydirilmiş süslü liberal elbiseler, tanrının yağmurlarıyla yıkandığında boktan kokuşmuş bedenler gözükecek. Tanrıyı babası sanıp tüm varlığı doymak bilmez bir açlıkta kemirenlerin gerçeği anlyacakları gün gelip çatacak. Ne suskunlukları zavallıların, ne korkuları korkakların, ne de yalaklıkları yalakaların hiç bir fayda vermeyeceği gün geldiğinde; iyilerin son sözleri lanet olduğunda; Kaybedilmiş bir mücadelenin ağır bedelleri ödenecek.
İnsanlık tüm onur, ahlak değerlerini sırf zenginler daha fazla eğlensin diye yitirme noktasına gelmişse; yöneticiler zenginlerin bokunu yemekteyse; toplumda doğruya ve güzele inanlar ve bu uğurda savaşanlar itilip kakılmakta, hor görülmekte, alay edilip aşağlanmaktaysa, KORKUN! Artık o toplumun var olmasının bir gereği yoktur.
Evrim’i red eden: insanın gökten birden düştüğüne inan; doğayı ve onun güzelliğini, çabanın ve emeğin değerini, doğanın değişmez kimseye torpil geçmeyen kuralları olduğunu, insanın doğanın bir parçası olduğunu red etmektir. Canlı olan sadece insan değil, canlı olan evrenin kendisi. Neden kendizi bu kadar önemli görüyorsunuz? Neden kendi uydurduğunuzu gerçek sanıyorsunuz? Neden doğaya ve onun kurallarına karşı savaşıyorsunuz? Sizler , gerçeğe sırt çevirenler, sizlerin bir ömürde anlyamadığınızı biz bir nefesle benliğimize çekeriz . Evrenin büyüklüğünü ve onun kurallarını kabul ediyoruz. En küçük çakıldan okyanuslara kadar uzanıyor ruhumuz; biz bir bütünün parçalarıyız. Sizler bu küçük, kemirgen, hasta beyinlerinizle ancak kendinizi parçalarsınız.
Aptal yığınları, aç gözlü efendilerinin öğütleriyle saf tutuyorlardı, ne kadar çok ne kadar kalabalık bir ordu, yemek tüketmek adına.... Kötülük, efendilerini, güzel elbiseler renkli ve gösterişli yaşamlarla örtmüştü; Her biri bir üst efendiye sahip ve herbirinin sözü kesin, değişmez ve sorgulanmazdı. Aptallar ise ömürlerinde bir kez bile sorgulamamış , bir kez bile vicanlarının yanında yer almamış yürekleri sabitleşmiş; hedonizmin bedensel ve ruhsal tutsakları olmuşlardı, bedenlerini efendilerinin verdikleriyle doyuruyorlar; ruhlarını onların anlattıklarına inanarak....
Kötülük dışlanmış bir çocuğun nefretine bürünerek nefes oldu, çocuğun çiğerlerinde yaşam buldu. Önceleri tatlı ve mutlu bir gülücükle kalbine yürüdü, kalbini kör ve karanlık etti. Ve büyüdü. Hırslarının inancıyla zorluğa sabredemeyenlere seslendi. Kötülük tüm insanlara güzel sözler fısıldadı yüreğine karanlığı dolduranlar hemen inandı. Yaşamın verdiğyle yetinip, yaşamın verdiği yolda katlanıp yürüyenler güneşi kapatan karanlığı bildiler. Karanlığa teslim olanlar, kendilerini değerli yapan akıllarını ve vicdanlarını dağladılar. Hergün kötülüğün yalanlarını dinlediler. Gafil ve zavallı olduklarını unutup, kendilerini üstün gördüler, yalanları mutlak gerçek bildiler. .... Hayvanları ve bitkileri yok ettiler. Yer yüzünü parsel parsel edip buralar bizim için yaratıldı dediler. Kendilerine inanmayanları cezalandırdılar. Doymak bilmez hırsları ve aç gözlülükleri kısa bir mutluluk verdi sonra kaosla parça parça oldular doğruyu artık bulmazlar...........
Tüm hayatını insana adamış bir gezegen, kendisini hançerleyen insanlar arasından en azından bir tanesi kendine sahip çıkar umuduyla kanayan yüreğine aldırış etmeden , uğruna harcadığı bin yıllara değecek bir haykırışı arıyordu. Ve bir insan, fakir bedeninde doğan bir güneş, hakir görülmüş yüreğinde iyiliğin ölümsüz gücü, gözlerinde Kurt’un boyun eğmeyen ruhu, haykırıyor özgürlük ! Kötülüğün tutsaklığına, uzanan bir el ve ölümü öldürmüş bir beden. Ne paranın, ne yalanın, ne bir başka insanın satamacağı bir inanış toprağın içinden insana uzanan gezegenin haykırışı...
YORUMLAR
Sloganlar çağından kalma kör bir derviş gibi sesleniyorsun bana. Öyle bağırıyorsun ki dediklerin anlaşılmıyor. Oradan buradan toplanan yarım bilgiler ile sofra kurma çabanızı alkışlamak şöyle dursun, davet ede geldiğiniz şeyin bile sizin tarafınızdan tam anlaşıldığından emin değilim. Tanrı kelimesini kullanmakla, daha arabesk bir söylem yakalamış olmuyorsunuz.
Liberalizmin bir **lık olduğunu kabul etmekle birlikte asıl çözümün sizin tarafınızdan geleceğine de inanmıyorum. Eşyanın tabiatını eğmeye kalkan bir anlayışın ulaşabileceği bir yer yok. Varlığı, var olduğu şekliyle kavrayıp tanzim etmekten başka çıkar yol yok. Binlerce kez tecrübe edilmiştir insanlık tarihi boyunca.
Tabiatı, tanrı ittihaz eden bir anlayışın neticesinden çıkan 'adalete' inanmıyorum. Eşitlikçi bir düzen kurma çabasını, adalet... Alkışlamamak mümkün değil! Ama ifade etmek gerekir ki; mevcutta bahşedilen hayat ve bu hayatın beşiği olan Dünya Hayatı 'mutlak adalet' için çok 'indi' bir yer. İnsanın, insana kulluğunu kaldıralım; tamam! Ama nasıl?
Hem, bir diğer husus da ayrıca şudur; klasik tanımlamalar çerçevesinde neo-sosyalizm henüz yerini alabilmiş değildir. Bir şeyin başına neo koymakla yapılacak her tanım, klasik bir çizgi üstünden ayrıştırılmaya tabi tutulacaktır. Bu bana, liberalizm ve neo-liberalizmin geçirdiği evreye benzer bir tanımdan ilham ile yapılmış gibi geliyor.
Kuramın aslı şu; tabii ortamımıza geri dönelim-her nasılsa-. Hayat, bizim bireysel beklentilerimizin üstünde bir yerde şekil alıyor. Denilebilir ki; toplu bir tezle düzenlenebilir. O vakit ben de derim ki; değil tüm insanlığı, değil bir küçük topluluğu, iki fertten tek bir ruh inşa edin... Eyvallah diyeyim.
Vaktim kısa... Çıkmalıyım; söylenecek söz çok!