- 3907 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
İĞDE ÇİÇEĞİ
Satırlarıma başlarken ALLAH-a Hamdüsenalar eder,ve onun sevgili Habibine Selam
olsun derim.
Rabbime sığınarak böyle bir öyküyü yazarken,hep Alemlerin Rabbi olan,yüce
ALLAH-tan yardım dilerim.
Sevmenin ve sevilmenin ALLAH-ın lutfu olduğunu,ve onun izni olmadan hiç bir gözün,
hiç bir şeyi göremiyeceğini hiç bir gönülünde hiç bir varlığı sevemiyeceğini,ancak
onun kanunları doğrultusunda,kalplerin kalplere ısınıp sıcaklıklarının akmasıyla
Gözlerin görüp gönüllerin sevgi dolu akışlarıyla,yürekler tutuşarak erkeklerin kadın-
lara bağlanmalarına gönülden inanıyorum.
Bütün aşklar bahar günündeki gibi,sıcacık bir güneşin mızrap mızrap yer yüzüne
yayılarak.Tüm canlı cansız yaratıkların,gün ışığına çıkmasıyla başlar.Düşününki bir
mevsim üşünür aynı gün aynı nebatlar üzerine doğar,aynı rüzgar aynı hava tenefüs
edilir.
Her nedense yer yüzündeki nebatlar bir türlü,gözleri açılıp kendilerine güç veren güneşi
görüp o havayı tenefüs edemezler.
Zamanla ısınıp yumşayarak adeta insanlarda olduğu gibi,sankide buluğ çağını beklerler.
Onların buluğ çağı bahar ayıdır.
Yaratan bitki ve ağaçlara baharda buluğa erme,gözlerinin açılarak sevgilileri olan
güneşi havayı suyu ve ayı görme ruhsatını vermiştir.
ALLAH-ın kanunları böyle hiç bir varlık bu kanunların dışına çıkamazlar.
Bu güzellikleri anlatırken akla mejnunlar leylalar ve ferhatlar şirinler geliyor.
Kim bilir leyla yetişip ayın on dördü gibi,güzel bir kız iken beldesinde sayısız mejnunlar vardı.Hiç birinin gözü leylayı görmedi,mejnunda aynı onun beldesinde de sayısız
leyladan daha güzel leylalar vardı.
Onların gözleride mejnunu görmedi.Sonunda padişah ın kızı leyla fakir ve yetim
mejnunu fakir ve kimsesiz mejnun da padişah-ın kızı leylayı sevmiş ve birbirlerine
ölesiye âşık olmuşlardı.
Nerden bilinebilirdi ruhlar yaratıldığında,ne leylanın padişah kızı olduğu nede mejnunun
fakir bir ailenin oğlu olduğunu.
Gözler ve dünyevi gönüller ayırt edecek güçte değillerdi,ancak ruhların bedenlerle birleşmesiyle,gözler ve gönüller bib birini görmeye başlarlar.
Yukarıda anlattığımız gibi aynı güneş doğar,lakin bahar gelmeden nebatlar onun sıcak-
lığını ve aşkını hissedemezler.
Buna ALLAH-ın ruhsat cizgisinde kaderleri birleştirişi diyebiliriz,mejnunlar leylalar
ferhatlar şirinler sayamıycağımız kadar sevenler sevilenler aşık olanlar kara sevdalı-
lar,mejnun olanlar çeşitli sebeplerle bir birlerini görür ve aşık olurlar.
Oysa elinde olmayan kendini böylesi bir sevgiden koparamayan,aşık olmamaya gücü
yetmeyip,kalbinin kapılarını kapatamayan, seven insanlar.
Toplum içinde yerilir aşağılanır,aileleri tarafından koparılmak istenir,bence böylesi
çok kötü bir tavır,ve büyük bir zulümdür.
Bu zulmü yapıp sevenleri bir birinden kopartarak dünyalarını karartıp o insanları
toplum içinde rencide edenlerin,kaderlerine kara sevdanın yazılmasını Rabbimden
niyaz ederim.
Aşk öyle bir lutuf ki her seven her istediğine isteği doğrultusunda aşık olamaz.
Aşkların en güzeli yaratan-ına onun hükümlerine ve hükümlerin tercümanı olan
Hz,Muhammed s.a.v.e aşık olmaktır,her kula böyle bir aşk nasip olmaz.
Leyla nın mejnun-u bile aşkının yanar dağlar gibi tutuştuğu vakit,leyla leyla diye
inleyerek.Leyla nın evinin önünden geçer,sonunda bayılıp bir çukura yuvarlanır.
O an mejnunu gören leyla dayanamaz ve koşar,mejnun un başını göğsünün üzerine
koyarak,mejnun mejnun uyan ben leyla der.
Ama mejnun un gözü ve gönlü,leyla yı görmez,volkanlar gibi ağzından dökülen yanık
mecalsiz seslenişiyle,ya sen leylasın da benim içimdeki leyla kimdir?diye haykırır.
Kimler hangi güçler mejnun u mejnun olmaktan alıkoyabilir,on beş yaşında olsun,
yüz beş yaşında olsun,aşık olanı aşkından koparmak çok zordur.
Her şeyden önce mejnun un gücü mejnun a yetmez,çünkü aşk aşık olanın gücü
dışında bir güçtür.
Böylesi aşık olan birini yeren aşağılayan bir toplum, ancak kendilerini aşağılamış olur.
Yukarıda anlatılanlar hep gözle görülene aşık olanlar,ya gözle görülmeyen gaybe
Îman ederek yüce Rabbine aşık olanlar,Hz.Ebubekirler Ömerler Osmanlar Aliler
canlarını kanlarını mûte de sevgilisi uğruna acı bile duymadan kollarını bacaklarını
daha sonrada tüm bedenlerini lime lime ettirerek başlarını verenler.Sevgililerinden
ayrılmamak için kendilerini üç yüz yıl mağaraya, hapsettiren genç yiğitler.
Veysel karânile yûnuslar ibrahim etemler,sevgililerini her şeyin üzerinde tutan
gönül sultanları.
Aşık olduklarına âsî olmamak için zındanlarda kırbaçlana kırbaçlana can veren,
İmâmı âzamlar dahaları saymakla bitmeyen Geylâniler Bastâniler.
hayat boyu ciğerlerini yakıp yüreklerini eriten,sînelerinde tutuşan yanar dağları
göz yaşlarıyla söndürmeye çalışan mânen sevenler ve sevdikleri tarafından sevilen
gerçek âşıklar.
Onlarda aranan varlıklar yokluklar güzellikler çirkinlikler değil,sadece bağlılık hakk
ve hakikate nefislerini teslim eden sâdık sevdalılar,her zaman iki cihanda aziz
olan ALLAH dostları.
İşte aşk bu,sevmek ve sevilmek hakikati böyle olmalı
Kimseleri aşağılamadan yazılan aşk romanlarını göz önüne getirirsek,insanları yaradılışı
ve benzeyişi toplumundan ayırıp,başka yaratılmışların içine karıştırıyorlar.
Düşünenleri düşünmeyenlerin yanına koyuyorlar,tabiki bunu her yazara mal edemeyiz
doğru düşünüp gerçekleri yansıtanlar müstesna.
Burada şunu belirtmek istiyorum,bir bakıştan yola çıkarak iki sevgilinin hayat hikayesini
dile getirip,tüm gerçekleri bu öyküde anlatmak için gücüm dahilinde çalıştım.
Görelim ibretli bakışları nasıl kendisine çekip,okurlara ne gibi bir yankılanma
segileyecek
Osman AKSOY
YORUMLAR
aslında bilse insanoğlu gerçek aşkın Rabb aşkı olduğunu, aşkın ilahi olduğunu, ve onu bulmamız adına beşeri yarattığını, beşerden geçip Rabbinde kaybolunduğunu, anlayanlar istisna,
evet, aşk vardır mutlaktır, baktığımız yarda her şeyde Rabbi gördüğümüz zaman o gerçek aşk, bir günlük nefs işi, değil aşk, malesef şimdi ki zaman çok kötü, Rabbim herkese yardım etsin, bizlerinde ayağını kaydırmasın,
herkes mutsuz, konuştun mu aman sus diyorlar, kalbim temiz diyorlar, vakit geçiriyoz diyorlar,yazık işte, iyi ki siz gibi birileri var, boşlukta sebebleniyoruz bizlerde,
ruhun dilediği illa aşk, hak aşkı,
zavallı hallacı mansur değilmiydi, enel hak ,dedi, öldürüldü acımazsızca, dilerim ki enel hak deriz bizlerde,,
enel hak demenin manasını idrak ederiz, ederler,
kutlarım
Dostlarınızın takdiri ne güzel
ben de yazılarınız takip ediyor
samimiyetine binaen tebriklerimi
gerekiyor ise itirazlarımı sıralıyorum
elbette hata biz kullara mahsus
birincisi hasrete isyanadır itirazım
hasret duyacak biri ne güzel nimettir derim.
ikincisi de bilmeden Rabbimizin takdirine itirazdır
sizden de özür dileyerek belirtmeliyim ki;
"........ sevenleri bir birinden kopartarak dünyalarını karartıp o insanları
toplum içinde rencide edenlerin,
kaderlerine kara sevdanın yazılmasını Rabbimden"
sanırım yanıldınız.. kişiler Rabbin takdirine sebep olabilirler
ama yazgıyı değiştiremezler sanırım.. dindar biri değilim
kaale almayabilirsiniz..
saygılar sunarım
niyaz ederim.
osman aksoy
sizlerin olsun. Selam ve dualarımla A.E.O
şahane bir anlatım yüregine saglık ben zeki soydurunun amcasının oğluyum .....
osman aksoy
kısmet bu güne imiş çok memnun oldum sizi tanıdığıma şiirlerinizde güzel favori listeme aldım İnşaallah devamlı görüşürüz ben şu anda
Fransadayım Yorumlarınız paylaşım veilginiz için ALLAH razı olsun
Fırsat buldukca sayfanızı tararım.Selam ve dualarımla ALLAH a emanet
olun.Osman AKSOY
ne güzel bir paylaşım
duygular oya gibi işlenmiş
söylevler nakış nakış dokunmuş dişlenmiş
nekadar güzel kalem varki ona metiyeler dizemiş..ellerine gönlüne saglık şaair dostum tebrikler..
osman aksoy
sizlerin olsun. Selam ve dualarımla A.E.O
Dünya hayatında yaşanan insana verdiği zevk kadar;
acıyı, elemi ve de ayrılığı da beraberinde yaşatan,
ama bazen “ilâhi aşk”a basamak olabilen duygu seli…
Çok kısır kaldı kâinat boyutunda bu aşk tarifi...
Aşk; Allah’ın “Yâ Muhammed! Sen olmasan Cennet’i yaratmazdım,
sen olmasan Cehennem’i yaratmazdım, sen olmasan dünyayı yaratmazdım!”
buyurduğu “Habibim” dediği; iki cihana sultan kıldığı yarattıklarının en üstünü
Hz. Muhammed’e (S.A.V.) Rabbi tarafından bahşedilen ve yaradılışın özüne işlenen cevherin adıdır!
Aşk; Rabbi ile kul arasındaki bağın en zirve noktasıdır!
Aşk; aklın acz içinde kıvranıp, gönüllerin kanatlanarak, ötelere uçuşundaki sınırın adıdır.
Aşk; Hz. Âdem’in (as) cennetten çıkarıldıktan sonra tevbesinin kabul edilmesine sebep olan semalarda
Hz. Allah’ın adının yanında yazılan isimdeki sırdır!
Sevgi, sevdiğinin her emrine boyun eğmenin adıdır!
Sevgi, kulluğun en mükemmel örnekliğini şahsında sergileyen
Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Rabbinin her emrini hayata geçirerek
“ayaklı Kur’an olma” vasfını kazanmasının adıdır!
Sevmek, vermenin sonsuz boyutu...
Sevmek, beraberinde taşıdığı “sevilmek” duygusu ile zirveleşen ve
“sevdiğime yakışayım” isteği ile insanı hep ilerleten “yürek enerjisinin” adıdır!
Ve “aşk”; dünyayı; O’nu bilmek, O’nu bulmak ve O’nun için yaşamak için
gelinen mekân olarak görenlerin o engin kudret denizinde attıkları kulaçların adıdır!
Ve “aşk”... Ve “âşık”...
Aşk, Cenâb-ı Hakk’ın aziz kıldığı birçok ilâhi nimetlere erme şerefine nail ettiği ve
Vedûd isminin tecelligâhı olan yüreğin adıdır!
Ölümün nicelerine korku olduğu yerde ölümün Hakk erlerine vuslat oluşunun adıdır aşk!
Cennetler “O geliyor!” diye süslenirken,
“Refik-i Alâ’ya gidiyorum” deyişteki gülümsemenin adı olur aşk!
Aşk el-Vedûd ismi ile birleşerek:
“Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana Seni gerek Seni”
dedirtir…
İğde çiçeğine hapsolmuş aşkların günyüzünün sıcaklığında yeşerip huzuru ilahide kabul görmesi temenni ve niyazı ile......saygılar,hürmetler yüreğine ....
sureti irade tarafından 12/6/2012 2:04:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
osman aksoy
İğde çiçeği manevi bir aşk romanının ilk sayfaları 40 küsür sayfa benden
bitirmemi bekliyor ama elimdekiler daha önemli olduğu için onu hep
tahir ediyorum.rabbim ömür verirse bütün yarımları tümleyeceğim
İnşaallah sevmenin sevilmenin ne demek olduğunu romancıların gözleri önüne serileceği bir gün gelecek elbet .
Aşk öyle maddi ve nefsi duyguları beslemek için oluşan hayvani duygulara bağlanarak filimler diziler yapıp geçliğimizi bir arzu seline
kaptırıp bir çıkmaza bataklığa sürüklediklerini içlerinde zerre imanı
olanlar anlayacaklar ve sonunda ne şeytanın nede avanelerinin borazanları ötmeyecek.
Bunun içinde üç beş şair ve yazarla olmuyor gönüllerinde ALLAH sevgisi
ve Rasûlullaha iteati olanların güç birliği yapmamız gerekiyor.Sizin gibi
genç ve bilgili yürekleri ALLAH sevgisiyle coşan mücâhidelerin etkili
yorumları bizleri kamçılarsa eminim birşeyler meydana gelebilir
geriden kelen kuşaklara örnek bir yön çizebiliriz.
Bu hususta conilerin ve köhne haçlıların kokuşmuş fikirlerine ve yaşantılarına özenmekten vazgeçeriz diye düşünüyorum.
Etkileyici harika yorumunuzdan dolayı tekrar teşekkür ediyor ALLAH dan
sağlık sihhat güven hayır dolu günler ve mutlu yarınlar diliyorum
ALLAH a emanet olunuz .
Selamlarımla Osman AKSOY
tabiatın aşkı bahar.... gözyaşları kış tır.. bitkilerin ve hayvanların bahar aylarında aşkları cemrenin dansıyla başlar..insan oğlununda kanları bahar aylarında kaynar yaş onbeş dir yaş onsekizdir....
tabiatın bu güzelliği karşısında aşk yaradanın tüm canlılara verdiği en güzel duygudur..ama malesef biz kullar aşkı kirletmek için elimizden gelen ne varsa yapmaktayız.
birde ilahi aşk varki ...en güzel aşk ..yaşayanlara ne mutlu.. allah dostları olmak ne güzel.. kurtuluş burda..ama nerde bizde..menfaatlerimiz hep ön planda :((
.iğde kokusu buralara kadar geldi çok güzeldi :)) ve aşkın güzel yaşanması dileğimle
kaleminiz daim olsun ..saygılarımla
GÜLESEN SANCAR tarafından 3/28/2012 10:04:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
osman aksoy
akışına yön vermişiniz.iğde çiçeğinde belirtildiği gibi hiç bir şey
tesadüf değil,ancak yaratanın kanunları doğrultusunda medana geldiği
âşikardır.Aşk ALLAH ın yarattığı büyük bir lutuftur,ve Aşk bir hazinedir
hekese nasip olmaz en büyük Aşk yaradana teslimiyettir,Mejnun
misali Ya sen Leyla sında benim içimdeki Leyla kimdir ? hakka
teslimiyetin bir nişanesidir.sizi fazla yormayım,sözlerin ardından
ALLAH dan sağlık sihhat hayır dolu geceler ve umutlu yarınlar
diliyorum.ALLAH a emanet olun selamlarımla
Osman AKSOY
Oldukça güzel anlatımı düzgün akıcı göze ve gönle hitap eden usta bir kalemin yazısını okumaktan keyf aldım .. devamı dileklerimle ..saygılarımı sunuyorum.
osman aksoy
sayfalarındandır.Yazılan aşk şiirleri ve romanlarını şöyle gözden geçirerek,
sevmek sevilmek bumu ? sorularını kendime sorarak. Vay be bu kadar
ucuzmu ? diye içime ateş düştü,sabah doğan güneş gibi serin yandırıcı
akşam kaybolup dondurucu ,olan romantik aşkları çok okudum ,ve acaba
diye kalemi aldım.Tüm aşkların ve sevgilerinde,ALLAH için olması gerektiğini
yazmaya karar verdim.Aksi güneşle doğar,bir sürü didişmelerin ardından,
güneşle batar.kış mevsimi gibi nekız oğlanı nede oğlan kızı anlamadan
araya husûmetlik girer.
Leylanın yüzüne bakmayan,ya sen Leylasın da benim içimdeki Leyla kimdir ?
diyen Mejnunu söyleten aşk,ALLAH için sevenlerin öyküleriydi.
Uzun zaman oldu yazalı ama pek rabet görmedi.bende zaten alkışlansın
diye yazmadım.belki bir kelime birine faydalı olur diye düşündüm.
İşte öykümün hikayesi bu.
tekrar çok teşekkür ederim,yazmış olduğunuz,can alıcı yorumunuz içiç
Selamlarımla Osman AKSOY
osman aksoy
DİLERİM SAGILARIMLA OSMAN AKSOY
osman aksoy
sağ olun kardeşim var olun ALLAH a enanet olun
Selam ve saygılarımla Osman AKSOY