''yol verin ağalar beyler''
’’YOL VERİN AĞALAR BEYLER’’
Grimm Kardeşlerin yazdığı dünyaca ünlü masal Bremen Mızıkacıları’nı genç, ihtiyar, çocuk ayırt etmeden okuduk. ve hala da okunmaya devam ediyoruz.
Bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz sahiplerinden gördükleri kötü tutumdan dolayı Bremen’e giderek orada müzisyenlik yapma düşleri vardır.
7’den 77’ye tüm dünyaya nam salmış olan bu masalı 20.yy bilge ozan’ı Barış Manço’nun okuduktan sonra ’’arkadaşım eşek’’ şarkısını yazması ruhunda ki edebiyat nezihliğine bir belgedir.
Barış ağabey şarkıyı yapar ve Bremen’e Bremen Mızıkacıları’nın heykeline gider tam önünde şarkıya klip çeker.
Kendisi şarkının hikayesini şöyle anlatır. ’’bir kız ve annenin evine giren hırsızlar girdiği bir evin önünde dururken eşek üstünde köpek, onun üstünde kedi, onun üstünde de horoz ve hepsinin bağırması sonucu ortaya çıkan korkunç bir ses hırsızları korkutur. Bu korkunç sesten hırsızlar korkularından kaçarlar ve giderler. o günden beri de bir daha bremende hırsız görülmez. ondan sonra heykelini dikerler. ve anlarlar insanlar ki horoz, kedi, köpek ve bir de eşek insanların dostudur. demek ki dünyada arkadaşı eşek olan bir tek ben yokum.’’
Sözde değil özde 7’den 77’ye hitap eden bir düşünürdü. 1975 yılında çıkardığı 2023 albümündeki ’’yol verin ağalar beyler’’ şarkısıyla zarfını atmış ve daha yapacak çok işi olduğunun sinyallerini vermişti. yapacak çok işi vardı bu yüzden hızlı konuşuyordu.
Her defasında ’’sokak çocukları için acele etmeliyiz’’ derdi. bu yüzden de hızlı konuşurdu. yüreğini şarkılarıyla görüyorduk.
1980 darbesi ile ülke büyük kaosdan geçmiş, iç çatışmalar, toplum içinde ideoloji ayrımcılığı sağ-sol karmaşası ile derin yaralar almıştı. 3 yıl süren askeri düzenden sonra 1983 yılında Bilge Ozan ’’Halil İbrahim Sofrası’’ ile açık olarak mesaj vererek sahneye çıkmıştı. İnsancıl tavrı kabarmış nazik diliyle şarkısını söylemeye başladı. şarkısına klibini çekti. aslolan haram-helal karışmasın, diyordu. tek derdi, yetim-yoksulun-kimsesizlerin hakkı yenilmesin istiyordu...
Aradan beş yıl geçti, o geçen beş yıl arada toplumu gözlemledi yine yılmadı... Yılmak lugatinde yoktu. Milletine aşıktı. Ülkesine aşıktı. İnsan’a aşıktı. Âşıktı o...
Yılmadı, 1988 yılında ’’Kul Ahmet’in Ceketi’’ ile çıktı tekrar sahneye.... Klibi çekti. Ya Nasip ne demekti? Ya kısmet ne demekti? bir ceket nelere kadirdir anlattı bizlere... Helal ile dikilen ceket garibin cenazesini kaldırmıştı. Herkes hakkıyla çalışıp kazanmalıydı. Kirli oyunlarla bir yerlere gelenlere mesaj veriyordu. Toplumu dolandırıp bir yerlere gelenlere mesaj veriyordu.
Tüm şarkılarında bir şeyler anlattı. Mesajlar verdi. Boş geçmedi... Yeri geldi şifayı tarif etti yeri geldi aşkı... 7’den 77’ye anlatmaya çalıştı...
Sözüm Meclisten Dışarı, dedi. ’’Övünmek gibi olmasın ama dostlar bu aralar kendimi hıyar gibi hissediyorum,’’ dedi.
Hep dedi... Yetmedi. Elleriyle, parmaklarıyla, yüz mimikleriyle konuştu.... Milletçe hayran olduk takılarına, saçlarına, bıyıklarına... Göz kapaklarını açıp, kapayışına. Giyim-kuşamına...
Çok çalıştı. Dünyayı dolaştı. Pazar sabahlarımıza kahvaltılarımıza konuk oldu. farkına vardık; sahtealçakgönüllü sanatçı sürüsünden değildi. Onlarca epik esere imza attı.
Kara Sevda fırtınasıydı dünyayı dolaşan. Dünya çapında 3000’den fazla ödül ve plaket bıraktı bize...
Taksim Meydanı’na çıkıp halktan müsade isteyecek kadar vefakardı.
Çok çalıştın Barış ağabey... Yapacak daha çok işin vardı yine yılmayacaktın. Yılmak lugatinde yoktu.
Müsadenle Barış ağabey;
Bu toplumun lugatinde vazgeçemediği bir şey var;
’lük.
Koray Demirkılıç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.