- 923 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İki Sır'ın Dost Kahvesi
İKİ SIR’RIN DOST KAHVESİ
Âlem-i Sır içerisinde bulunan bazı sırlar, sanal âlemin içinde tanışıp dost olmuşlar. O sanal âlemde tanışmak, yaşam
âleminde tanışmak gibi olmadığı için henüz karşı karşıya gelip, yüz yüze görüşüp tanışamamışlar. Sadece sanal âlemde,
sanal mektuplaşmak gibi birbirleriyle yazışmışlar. Bu dostların, o sanal âlemdeki adları; “Alem-i Sır” diğerinin adı ise,
SIR” dır.
Âlem-i Sır içerisinde ve onun içinde bulunan, insanoğlunun yaptığı ve meydana getirdiği bir sanal âlem var ki, orada
güvenilir bir dost veya arkadaş bulmak, nerdeyse imkânsızdır. Ama bazı insanlar, lutf-i ilâhî den kaynaklanan ve
onların şansına sunulan bu imkândan yararlanarak, dost veya samimi arkadaş olabiliyorlar. Bu iki sır olan arkadaşlarda,
bundan dolayı tanışarak dost olmuşlar. Arada bir sanal âlemdeki kendi özel (msn) lerin de karşılıklı sohbetleriyle konuşarak
dertleşip, muhabbet ederdiler. Bir gün yine konuşlarken, sohbetleri içerisinde Alem-i Sır karşısındaki dostu olan SIR’a derki;
“Dostum SIR hadi gel Âlem-i Gönül dünyamızda, seninle dost mekânında oturup bir Ehl-i Keyf dost kahvesi içelim ve sohbet-i
muhabbet eyleyelim. Ne dersin?” SIR da, dostunun davetini kabul eder ve Âlem-i Gönül dünyasındaki, o dost mekânına gelmek
ister. Bu davet, manevi bir davet ve mekân olduğu için oraya ancak; sevgi, güven ve hoşgörü ile manevi bedenler gelir. O
mekânda, birçok seven ve sevilenler sohbet-i muhabbet eylemektedirler.
SIR ile Alem-i Sır bir süre sonra, bu davet üzerine birden kendilerini çok güzel ve değişik bir manevi âlemde bulurlar. Yani,
Âlem-i Gönül dünyasındaki o sohbet edecekleri, dost mekânında bir masada karşılıklı otururken buluşurlar. Selâmlaşarak, orada
değişik bir tanışmayla sohbetlerine başlarlar. Sohbetleri esnasında, Ehl-i Keyf dost kahvesini içmek isterler ve anında birer
tane kahve önlerinde var olur. Onlarda bu dost kahvesini hem içerler, hem de sohbet etmeye devam ederler. Sanki uzun
zaman öncesinden, bu iki dost tanışıktır ve hiç şaşırmadan oradaki buluşmalarında, bundan söz açmazlar. Sohbetleri esnasında konuştukları, sadece bugüne kadarki hayatlarında yaşadıkları ilginç konulardır. Bu dost mekânındaki, sohbet-i muhabbetlerini
kendilerinden başka hiç kimse bilemez. Evet, bir süre sonra Ehli Keyf kahvelerini içerken, yaptıkları sohbet-i muhabbetleri
biter. Bu her iki dost, birden kendilerine gelir ve gerçek âlemde, yani bu yaşadıkları dünyada birden kendilerini bulurlar. Her
ikisi de ayrı, ayrı yerlerde ve şehirlerde yaşamaktadırlar. Sanki o an uyur gibi bir dalgınlık içerisine girmişler ve uyanıp
kendilerine gelmişler. Kendilerine geldiklerinde birde ne görsünler, odalarında ve üzerinde bilgisayarlarının olduğu masalarında
ve önlerinde birer boş içilmiş kahve fincanları var. Bilgisayarları açık fakat sadece çalışır görüntüde bulunuyor. Başka hiçbir şey
aktif değil ve durgundur. Biraz şaşkınlık ve şok geçirdikten sonra, Âlem-i Gönül dünyasındaki o dost mekânında oturup karşılıklı
Ehl-i Keyf dost kahvelerini, sohbet-i muhabbetlerinde içtiklerini anlarlar.
YAZAR
Alem-i Sır
BEKLEMEK YORDU!
Evet, beklemek yordu bizleri
Duygularımız ile olan hisleri
Yavaş, yavaş yok ediyor bizleri
Hani nerede o dostluk kahveleri
Beklemek yordu bir hayat boyu!
Bir dost elinden kahve içiliyor mu?
Dostluk ve sohbet kahvelerini
İçmek dost elinden, olsa bizi..
Muhabbetin tadıyla alsa bizleri
Âlem-i Gönül dünyamızda misafir!
Beklemek yordu bir hayat boyu!
Bir dost elinden kahve içiliyor mu?
Bu dünyada beklemek neden?
Durakta beklemek gibimi bilmem!
Bilet hazır zamanını bekliyorum
Bu arada bir dost kahvesi içelim!
Beklemek yordu bir hayat boyu!
Bir dost elinden kahve içiliyor mu?
Neyse artık kahvelerimiz olsun
Fincanlarımız kahveyle dolsun
İçelim köpüğünden huzur bulsun
Gönülden sevgiyle sohbet olsun!
Alem-i Sır
* * *
Ehlî: Munis, alışık. Yabancı olmayan. Kendisi ile ünsiyet edilen.
Keyf: Afiyet, sağlık, sıhhat. Memnunluk, hoşlanma. Neş’e, sevinç, sürur. Mizaç, tabiat. İstek, taleb, arzu, heves. Gönül açıklığı.
Ünsiyet: Alışkanlık, dostluk. Birlikte düşüp kalkmak. Ahbablık.
Lutf-i ilâhî: Allah’ın ihsanı.
İhsân: 1. İyilik etme. 2 : Bağış, bağışlama. 3. Sağlamlaştırma.