- 623 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İSRA
Bazen çok üzülürüz, çok kırılırız… O Öyle büyüktür ki kırgınlığımız dünya yıkılmış ta altında kalmışız zannederiz.. Gözümüze hiç bir şey görünmez… Kahırlanırız an be an. Mazlum edilmişizdir diyerek mazlum edenleri de üzme yoluna gideriz… Ama bilemeyiz, kendi canımız yandı diye başkalarının canını yaktıkça aslında bizim de daha çok mahzun olacağımızı.. Bilemeyiz ve düşünemeyiz sonunu. O an ağzımızdan çıkan sözler bizi kısmen rahatlatır sanırız ötesini düşünmeden… Oysa bazen pes etmek aslında en iyi olgunluğa adım atmaktır ama biz bunu göremeyecek kadar ağır yaralanmışızdır. Hele de masumiyetimize dil uzatılmışsa, hak zannederiz kendimizi aklamayı da hakkın kudretini unutuveririz en acemi halimizle. Oysa hep dilimizde ve gönlümüzdedir Yaratanın mutlak hesap görücü olduğu.
Hep sabretmenin ve susmanın aslında en erdemli hal tarzı olduğunu biliriz.
Bile bile nefsimizin kışkırtmalarına karşı duramayız zaman zaman… Güçlü kişiliğimizin yanına mağrurluğumuzu da alarak saldırırız zaman mekan dinlemeden..Saldırırız yel değirmenleri ile savaşan Don Kişotlar misali karşımızdakinin kim olduğunu, ne halde olabileceğini ve söylediklerimizin o hayatlarda nasıl tesirler bırakacağını... Çünkü o an enaniyetimiz öne geçmiştir de tek düşündüğümüz kendi masumiyetimiz ve onurumuz olmuştur.. Ayaklar altına alındığına kalben inandığımız onurumuz… En sevdiğimiz tarafından sırtımıza saplandığını düşündüğümüz bir hançer acısıdır şeytanın kendi refakatinde bize sunduğu… Kışkırtılmaların ayak sesleridir kulaklarımız tıkayan, gözümüzü kör eden uğultu.
İblisin tahrikleridir kulaklarımızı çınlatan şey ama yine de göremeyiz, anlayamayız gerçek olanı. Öyle ya, haksızlığa uğramışızdır ne yaparsak yapalım, biz haklıyızdır! .
Heyhat aslında ne büyük yanlışlıktır bu. Ne büyük ve korkunç bir uçurumdayızdır.. Göremediğimiz ne büyük tuzaktır.. İlk avı aslında yine bizim olacağımız sinsi ve merhametsiz bir tuzak. Burada en arsız avcı da yine her zamanki gibi şeytandır. Rabbin lanetlediği şeytan. Cennetten beşere secde etmediği için kibrine kul olup kovulan şeytan…
Çünkü bazen karşımızdakiler en çok sevdiklerimizdendir… Ve biz kendimizi aklama adına onların en sevdiklerini dilimize dolarız farkında bile olamadan. Bilemeyiz ki sonunda yine o en sevdiklerimiz çok üzülecekler ve onlar üzüldükçe de biz daha beter üzüleceğiz.. Bu sebebi ve sonucu birbirini bağlayan bir reaksiyondur en basit tanımı ile. Sevgi meyvelerini acılaştıran bir reaksiyon. Oysa niyetler aslında ne kadar da masumdurlar, ama sonuna varmaz o masumluk.. En çok itina ettiğimiz kalplerdir kırdıklarımız. Kırılmamaları mümkün mü şeytan refakatimizde olduğu sürece?
Açıkçası “dost” olamadıklarından şikayet ettiklerimizi “Acaba biz sünnet-i seniyye dahilinde dost olabildik mi? “ diye düşünmeden yargılarız, hükmü veririz de infaza yöneliriz. Bize yapılan yargısız infazları baz alarak. Oysa bu bir yanlışı yine yanlışla yıkamaktan başka bir şey değildir aslında… Bu kısır bir döngünün tekrarı çok acı sonuçlar verecektir..Göremeyiz, idrak edemeyiz… Yazıklar olsun, işte bu durumda aslında biz ne kadar da zavallıyız.
Peki neden hala nefsimizi kör eden kör şeytana uyarız. Neden sonradan üzüleceğimizi bile bile bu sinsi tuzaklara düşeriz. Olayımıza konu olan bazılarının da yine şeytanın müritlerinden oldukları için bizi kışkırttıklarını ve bazı şeylerin tecellisi için sevdiklerimizin gözünü dahi boyadıklarını göremeyiz. Burada asıl önemli olan imtihanımızı alnımızın akı ile verebilmek değil midir? ... Peki ya o çok sevdiğimizi söylediğimiz kişilerin bizim yüzümüzden yaşadıkları kırgınlıklar, üzüntüler? Bilmeden nasıl da eziyet etmişizdir o can parçalarına. Her gün dualarımıza aldığımız madden yanımızda olmayan fakat Allah’ın sevgisinden nişane olarak yüreğimizde muhabbet ile nasiplendirdiği o kıyamadıklarımız.
Aslında mazlum da olsak, mağdur da olsak ki bu mazlumluğumuza can dediklerimizin can verdiklerimizin sebep olmaları bile bize bir lütuftur da göremeyiz, bilemeyiz…. Madem ki yaratılışın sırrıdır sürgündeki çilelerimiz, neden çilemizi kolumuzdaki bilezik olarak düşünme yolunu seçmeyiz, sabredemeyiz...
Oysa o sabrın meyvesinin ne kadar tatlı olduğunu bize kutlu peygamberimiz söylemedi mi?
Madem o sevgililerin sevgilisidir, bari onun hatrına sabredemez miyiz?
Yüce rabbimiz kainatın kitabındaki İsra Suresinin 11.ayetinde de: “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. “ demedi mi? ... O halde nedir bu gaflet?
Be hey nefis, sen kendini ne zannediyorsun?
uyan ey nefsim uyan
daha fazla geç olmadan
her namazında miracına yürüdüğünü
ve her secdede alnının sidret-ül müntehaya dayandığını sana hissettiren
Rabbinin adıyla uyan…
uyan ki daha fazla kanatların yanmasın
uyan ki amelin yanına kâr kalsın.
“Allahım, meğer ben neler yapmışım” diyerek ve bu
nedametinde ısrar ederek uyan
zararın neresinden dönülürse dönülsün
bu en güzel kârımdır diyerek uyan
tövbenin ilk şartının pişmanlık olduğunu bilerek uyan
ve dua et kimsesizlerin kimsesine
bütün samimiyetinle:
Affet beni Rabbim ben bir beşerim
Hırs ve tamahıma kul etme beni
Bazen doğrulurum bazen şaşarım
Şeytana uydurup pul etme beni
Su-i zan edersem kapat yolumu
Gıybete girersem sustur dilimi
Kendimden geçersem bildir halimi
Kökünden kırılmış dal etme beni
Boynum büküldükçe sabır ver bana
Ruhum daraldıkça şifa ver cana
Çileme hoş baktır güldür cihana
Gafletle yıkanan çul etme beni
YORUMLAR
Affet beni Rabbim ben bir beşerim
Hırs ve tamahıma kul etme beni
Bazen doğrulurum bazen şaşarım
Şeytana uydurup pul etme beni
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
Bu samimiyet peteğinden sızan baldan tatlı tefekkür mahsulü hikmetli yazıyı ve o doğal bala eşlik eden zemzem tadındaki şiiri bir hafta önce "Antoloji" arşivinde okudum.Bir daha okudum yorumlamak içi İmam-ı ÂZAM'ın bal hikayesi aklıma geldi,vazgeçtim.Tekrar sitemizde okudum ,YAZMADAN DA EDEMEDİM.
Yazanı kutlamak çok kolay da ;ok hedefe varmazsa ,okuması gerekenler dudak büküp geçiyorsa ya da tam anlamıyla anlamıyorlarsa Sokrates'in bir hiç uğruna idam edilmesi üzerine.EŞİNİN:"SENİ SUÇSUZ YERE ASACAKLAR!" diye feryat etmesi üzerine:eşine"Yoksa bana isnat edilen suçs işleseydim de mi asısaydım:onları neni asmslsrının tek sebebi benden ve fikirlerimden korkmalarıdır!" demiştir.
Kimsenin korkusunu yenmemizin imkanı yoktur...
Şairemizin sesine ses olmaya çalışacağım...
;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;
*** F İ R A V U N C A ***
Korkular matruşkadır ; kaypak kalpte beslenir!
Korkuyla yüzleşmeden huzur bulmaz korkaklar...
Kalbi mühürlü sefil ,Firavunca seslenir ;
Ayağa düşse başlar ; baş olurmuş ayaklar !..
yüreğinize sağlık efendim ilk bu yazıyı okuduğumda ilk paragrafı okudum ve devamını okuyamadım,tekrar tekrar baştan aldım o paragrafı...yaşadığım o an geldi gözlerimin önüne ağlayışımın keşke sussaydım diyen pişmanlığıma dönüşü geliverdi aklıma,sanki almış da oturtmuştunuz o paragrafa beni yaşadığımı.........ve yazınızın devamını biraz daha geç okumuş olsamda bu yüzden aldım nasibim olanı,aydınlattı yazdıklarınız yüreğinize sağlık.
Heyhat aslında ne büyük yanlışlıktır bu. Ne büyük ve korkunç bir uçurumdayızdır.. Göremediğimiz ne büyük tuzaktır.. İlk avı aslında yine bizim olacağımız sinsi ve merhametsiz bir tuzak. Burada en arsız avcı da yine her zamanki gibi şeytandır. Rabbin lanetlediği şeytan. Cennetten beşere secde etmediği için kibrine kul olup kovulan şeytan…
Gönüllerimize hitap eden güzel bir yüreğin inci tanesi satırlarıyla mutlu olduk. Değerli Kardeşim, kaleminize ve yüreğinize sağlık. Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Rabbime emanet olunuz.