- 987 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SOHBET
Dün söylediği bazı cümleler, bütün gece beni altüst etmeye yetmişti.Kafamdan bir türlü atamıyordum.Dogru oldugunu biliyordum.Düşündükçe de baska sorular kafamda beliriyordu.Uzun süre çalıstık.Artık işimizi bitirmek üzereydik.En sonunda dayanamadım.
-Dün söylediklerinizi düşündükçe hâlâ aklım almıyor.Bunlar nasıl bir yaşam şekli içindeler inanamıyorum.Şu karsıdaki market gıbı yerlerde, yılan kaplumbağa ve bir yığın hayvanı, canlı olarak sattıklarını söylediniz.İnanamıyorum, bu kadar yaygın bir şekilde tüketebildiklerine.Bu hayvanları ürettikleri yerler olmalı, degıl mı?Yoksa nasıl bu kadar cok satılabılır.
-Tabıkı üretiyorlar Zeynep hanım.
-Çok soğuk.Hatta soğuk ötesi, vahşilikten öte.Geçmişte bir yazı okumuştum.Hayvanın korkuyla beyninden bir salgı çıkar ve etinin daha lezzetli olmasını sağlarmış.Saçmalık işte.Ama o zaman sayı azdı.Şimdi markette...Düşünmek istemiyorum.
Bana bakan bakışlardan, onunda nefret ettiği belliydi.Ama yaşamış ve görmüş olan gözleri artık tepkide seçiciydi.Ve etkilendiğimi görmekten memnundu.Sesindeki tonu ve konusmalarındakı kibarlığı bile yadırgıyordum.
-En pahalı olan hayvan yılan.Kilosu ortalama 100 dolar.Şunu istiyorum diyorsun.Hemen tartıyor, kesıp veriyorlar.Bunları zengin insanlar yiyor.Bir de Çin’in güneyini bilseniz.Oradaki insanların gelir düzeyi düşük.Artık oradakiler de ne bulduysa yıyorlar.
Dehşetle açılan gözlerimi ben bile hissedebiliyordum.
-Ya peki, bunca giden insan var Çin’e.Ben hiç birisinden bu söylediklerinizi duymadım.Hiç biri bunu görmedi mi?
-Zeynep hanım, onlar Şangay’da normalde bizim yiyebileceğimiz yerlerde gezmişlerse bu kadarını göremezler ki zaten.
-Haklısın.Orada uzun zaman kalan yok aralarında.Hepsi gezmeye gitmişti ve kısa kaldılar.Sinem hariç.O da bir sene kalmıstı, yanlış hatırlamıyorsam.,
-Evet, Sinem hanım bir sene kaldı.Sonra şirketin genel merkezine döndü.
-Sinem’le bu konuda konusmamıstım.İlk defa sizden, bu kadar rahat olarak satıldıklarını duydum
-Ooo Zeynep hanım bunlar nedir ki!Biz oralarda neler gördük bilseniz.Endonezya’da 6 ay kaldım.Çin’e geçelı az oldu.Ama haftaya artık Çin’deyım.Biliyor musunuz, Çin’dekı insanların bir kısmının gelir düzeyleri cok yüksek.Şangay’dakıler ortalama ayda en az 20.000 dolar kazanıyorlar.Çok pahalı bır yer Şangay.
-Ne kadar yüksek gelirleri varmış.Şangay’ın pahalı oldugunu duymustum.Ne zaman döneceksiniz?
-Bir kaç sene daha oralarda calısmayı düşünüyorum.Şimdi Çin’e gideceğim.Oradan Hindistan’a geçerim.Sonra belki Srilanka.İki ya da üç sene daha dönmem Türkıye’ye.
-Yemek olayını kendınız yapıyor olmalısınız degıl mı?
-Çogunlukla kendimiz yapıyoruz.Yemek yemek, dışarda çok zor.Bir de helallik olayı var.Mesela Brezılya mutfagını bilirsiniz.
-Valla pek bilmiyorum desem...
-Taksım’de var görmüşsünüzdür.
-Taksım’de pek gezmem.Görmedim ama şimdi merak ettim.
-Brezılya mutfagında masalar arasında dolasanlar var.Ellerınde şişler. herkesin tabagına etlerı kesıp kesıp dağıtıyorlar.Bir elinde on tane şiş; beş tanesı domuz, gerisi tavuk ve et.Diğer elınde bıcak.gelır ve tabagınıza hepsini keser gider.
Bir duraksama anından sonra konuşmaya devam ettim.Başka merak ettiklerim de var.
-Çin çok pahalı bir yer diyorlar.Ama Çin’den gelen ürünlere bakıyoruz, ne kadar da ucuzlar.Aslında büyük bir çelışki var.Benim bir tanıdığım, uluslararası taşımacılık yapıyor.Bana geçenlerde geldi ve bazı kullandığımız ürünleri yapan ve Türkıye’ye pazarlamaya çalışan bir firmadan bahsetti.Hatta onlara destek olma sözü verdiğini söyledi.Ve bana ’’İlgilenir misiniz?’’ dedı.Bir şey diyemedim.Bizim ürünlerimizin çogu Alman malı.
-Batıdaki büyük firmaların üretim yerlerinin Çin oldugunu biliyorsunuz değil mi?
-Evet biliyorum.Ama onlar üretimleri konusunda belli standartlar belirliyorlar dıye bılıyorum.Belki de guvenirliliği buradan gelıyor.
-Zeynep hanım, çinliler herseyi üretiyorlar.Nasıl gelişmiş teknolojileri var bir bilseniz.Sadece kac para harcamak istediğinizi söyleyin yeterli.Paranız neye yetiyorsa mutlaka bir ürün var.Ama ben masraftan kacmıyorum kalite önemli derseniz o tarzda ürünler de var.Biliyor musunuz şu an orada Iphone telefonların daha daha gelişmişi telefonlar var.Düşünsenize Iphone 5 ,Iphone 6, Iphone 8,9, 10... ne kadar harcamak ıstersen o kadar var.Daha küçük ve daha işlevseller.Sadece Applestore’e giremiyorsunuz.Diger konularda hersey var.
-Ülke artık zengın olmalı.Gelir seviyeleri de artmıştır degil mi?
-Biliyorsunuz değil mi Amerıkan dolarının en çok bulundugu ülke Çin.
-Evet, bunu biliyorum.
-Ama halkın çoğunun gelir seviyesi düşük.
-Yıllar önce Taylan’da gitmiştim.Orada mükemmel agaçtan tablolar görmüştüm.Kapıyı en az 5000 dolardan açıyorlardı.Bir yığın işçi oturmus, ellerinde aletlerle calışıyordu.Çok beğendım tabloları.Ama alabilmem imkansızdı.
-O işçiler, ayda en fazla 70 dolara calısıyorlar Zeynep hanım.Biz ne alırsak söylenen rakamdan iki sıfır siliyoruz ve kabul ediyorlar.
-70 dolar nedir ki!Ne yer ne içer bu insanlar!
-Çoğunun zaten evi yok.
-Görmüştüm baraka bile denmez.Saçları birlestirip üzerini kapatmışlardı.
Bu defa o, donuk gözlerını öne eğdı.Fazla beklemeden kafasını kaldırp konusmaya devam ettı.
-Zaten yemek yapılmaz.Orada durum su; bır bayan dışarıda yere bir örtü serer.Piknik yeri gibi.Hemen orada yemek yapmaya başlar.Gelen gidende oracıkta yapılan yemekleri yer.Tabiki ne yediğinizi, nasıl yediğinizi sormayacaksınız.En fazla bir liraya üç çeşit yemek yiyebilirsiniz.
-Tayland’da yol kenarlarında görmüştüm, yemek satılan yerleri. Bir yıgın insanın ortalıkta gezindiğini hatırlıyorum.
O iğrenç kokuyu hissettim, burnumun en derin hücresinde.
-Endonezya’da Çin’de üretim var, biliyorsunuz.Ama Tayland’da üretim yok.Orası bizim çalışabileceğimiz bir ülke değil.Üretim yok.Çogu seks ile para kazanıyor.
-Biliyorum.Ama mücevher ve değerli taşları vardı, hatırlıyorum.Onlardan da kazanıyorlardı sanırım.Bir de ahsap oymacıllığı vardı.
-O kadarını ben bilemem.Endonezya’da ahşap oymacılığı yok.Bu aradaTayland’ta gördüğünüz kadınların büyük kısmının aslında gerçek olmadıgını biliyor muydunuz?
-Orada bir gösteriye gitmiştik.Yanlış hatırlamıyorsam ismi, Alcazar Show.Oyuncu kadınların aslında gercekde erkek olduğunu öğrendiğimde şok olmuştum.Rehberimiz, erkeklerin küçük yaştan itibaren kadın gibi yetiştirildiğini ve bir takım operasyonlardan geçirdikleri için bu kadar benzediklerini söylemişti.
-Zeynep hanım bir bilseniz, orada iş güç yok.Hersey sadece seks üzerine kurulmus.Babalar, ogullarından para kazanmak için daha küçükken operasyonu yaptırıyorlar.Her yerde bu ıslemı yapıyorlar.Hem de sadece 90 dolar.Kim yapıyor bılıyor musunuz?Herkes...Öyle cok yapılıyor ki!Yapana baka baka öğreniyorlar.Başka kazanç yolu yok.Bir isimde vermişler onlara; laydboy dıyorlar.Nasıl da bir kadın gibi yapıyorlar bilsenız!Bir tanesi güzellik yarışmasında 3. olmus.Nasıl çıkmıs ortaya biliyor musunuz?Biri gitmiş ve demiş ki ’’Ben onu tanıyorum.O aslında kadın değil.’’
Durdu.Ben de durdum.Dehşetle birbirimize bakıyorduk.O an, aslında sadece benim sözleri karşısında bağıracağım zamanı beklediğini düşündüm.Ama o sakin tonu duydukça, ben de kendimi tutuyordum.Yüzüm, kıpkırmızı yanıyor olabilirdi.Zaten midem kasılıyordu.Ben susmustum.Artık sadece anlatılanları dinliyordum.
-O taraflarda seks, tek para kazanma yolu olmus Zeynep hanım.Bir gün arkadaslarımla Bali’de gezmeye gittik.Bir minibüsle geziniyorduk.Sakin ormanlık bir yolda, aracımızın önünü bir minibüsle kestiler.Dışarı çıktık.Bir yığın adam bizi minibüse götürdü.Arka kapıyı actılar.İçeride yüzleri solmuş, korku dolu bakışlarla tir tir titreyen bir yığın çocuk gördük.’’30 dolar.’’ dedıler.
Midem altüst olmuştu.Düşünmekten öte duygularımla bağırdım.
-Çocuk verıyorlar! Organ mafyası!
Durdu.
-Saati 30 dolar!
Artık kendimi tutamadım.
-İğrenç pedofililer!!!
Sesimi duyan Serap, içeriden koşarak geldi.
-Ne oldu Zeynep hanım?
-Serap...Serap ya...Neler oluyor baksana dünyada!
Hâlâ sakin olmaya çalısan ses tonunun, arada yutkunmalarla kesildiğini artık farkedebiliyordum.
-Organ mafyasını Endonezya’da biliyorum.Otuz ya da kırk kadar cocugun ıç organlarını alıp, denız kenarına boşaltmıslardı.
İkimizde durduk.Bu kez Serap çığlık attı.Döndüm ve ona baktım.
-İnsan hakları yok mu ya!Nerede insan hakları?Nerede bu batılı ülkeler?oralarda olanlara hiç bakan yok mu?
-Serap hanım, oraya gidenler nerelerden geliyor sanıyorsunuz!Zaten hepsı batılı.Kim götürecek insan hakkını?
Sinirlerim iyice bozulmustu.Tüm bunların gerçek olduğunu biliyordum.
-Serap ben de gordum Tayland’da.Dev cüsseli sarı bir adam, bir elinde iki diğerinde üç kadını çekiştire çekiştire götürüyordu.Ve o tek değildi.Yüzlerce kişi vardı.
Hepimiz sustuk.O an uzakdoguya giderken birlikte gittiğim yolcuları düşündüm.Ayrıldıkları ülkelerin insanlık değerleri, uzakdoğuda toprağa bastıklarında yok oluyordu.Her biri yeni yere o anda adapte oluyor, ilkel benliklerinin arzularıyla coşuyorlardı.Gözlerdeki bakışları hatırladım...Daha ne konusacak ne de dinleyecek halim kalmıştı.Bir daha ki görüşülecek randevu verildi.Serap’da konuyu açmadı.ben zaten içimde kayboldum.
Akşam evıme giderken ablam yemege cağırdı.Minik yeğen ise güle eğlene patlamamıs mısır istiyordu.Eve iki kilo mısırla gidildi.Yemek yendi ve minik kuzuyla vakit geçirildi.
YORUMLAR
Hiç böyle şey duymamıştım. Rezillikten öte fecaat bir mevzu. :( İğrendim ne yalan söyleyeyim. :((
Çok güzel bir anlatım olmuş ama. Yazımda hakimiyetiniz çok iyi. İmkan varsa yanınızda korumalarla gidip yerinde görüp alternatif bir gezi yazısı çıkartabilir dünyayı sallayabilirsiniz bu konuda.
Tebrik ediyorum.
nuray telli
Sayfamı ziyaret ederek yazmış oldugunuz güzel ve teşvik edici eleştiriniz için teşekkür ederim.Bazen tepki vermek bile önemlidir.Yalnız olmadığımı bilmek güzel.Saygılarımla.
nuray telli
sorunları irdeleyen iyi bir yazıydı. insanlar bazen hayvandan bile daha kötü olabiliyor,temennim herkes, güzel günlere erişir.
nuray telli
Yazımı okuyup, duyarlı yüreğinizle yorumadıgınız için teşekkür ederim.Saygılarımla.