- 879 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NE ŞARKLI NE DE GARPLI OLABİLDİK ?
Yönler tarif için söylenir. Şarkı, garbı yok bu memleket bizim.
Harcında toprağında şühedamız, ciğerimizin acısı ile yürek pınarlarımızdan taşan gözyaşlarımız, sevinçlerimiz, toylarımız, mihraplarında ariflerimiz, camilerinde “Hay “ diyen dostlarımız, her dem diri olan bize kol kanat geren evliyalarımız var bizim… Türbelerimizde, mezarlarımızda boyun büken servilerimiz, varlığımıza yıllar yılı şahitlik etmiş çınarlarımız, Peygamber ocağına boyun eğmiş ay ve yıldızımız var bizim..Bu memleket şarkı ile Garbı ile bizim…
Hey kendine gözünü kapatan, can gözünü aç da bak, neler neler göreceksin.Dost bağında gülmek istesen, hiç ayının postuna boyun eğer mi insan.? Şu toprağa yüzünü sürsen hiç ikilik olur mu? Toprak anadır bağrında ne çilelerle büyüten. Anadan daha şefkatli kucak olur mu? Hiç anasına ihanet eden, iki cihanda bahtiyar olur mu?
Bu topraklarda Ana dediğim yurdumda, benim ocağımda:
Irkçılık yapanlara lanet olsun…
İnsana eziyet edene,
Kendi keyfine dirlik bozana, ikilik çıkarana da lanet olsun.
İnsana eziyetten zevk alan soysuz, sana da lanet olsun…
Düşün bir gör bak her insan vazifeli her insan, insan olma yolunda kendini eğitmekle ocağını bulmakla görevli..Gerçekten insan yaratılışta söz verdiği adem olma sözünü yerine getirseydi eğer, Şu fenada ağlayan bir tek kul görmen mümkün olmazdı ki…Ağlamak için yegane sebepte nimete şükrün aydınlık yaşlarından olurdu…Bir yerde ağlayan ne kadar çoksa orada o denli azdır adem...Yazık ki insan çok ama, hayli zamandır adem azınlıkta kaldı bu dünyada….
Bu günün insanı yaratılışı ile kendine verilen nizamdan kopmuş, bu kopuşu sebebiyle kendi düzenine küfreder durumda… Hâlbuki insanlığın hamurunda en büyük paydır yaratılanı sevmek..Bak bakalım iblise kul olan ne yapıyor…Hiç aslını sevebiliyor mu, insanı sevebiliyor mu, ayırıyor sürekli ? İnkâr ediyor aslını, İnkâr ediyor köklerinin yerini, hatıratından da çıkarıyor Şarkı… Güneşi batıdan doğurmaya kalkıyor,.Yanlışı alkışlıyor.. Bu ne demektir düşünmüyor bu hürriyetini teslim etmektir, özünü Garba esir etmek, ruhunu prangalamakla eş anlamlı ne yazık ki…
Hür müsün?.. O zaman dimağın açık demek, Görecek gözlerin var demektir, gözünün gördüğünü de anlayabilecek bir özün var demektir...
Sen bu toprakların şaşkın evladı..Sana ne vaat edildi, ne verildi , kazancın ne oldu ki aslına bunca duyarsız kaldın. Şarka tümden ardını döndün….Unutma toplumların suskunluğu gün gelir hesap sorar, hesaba çekileceğini bildiğin ölçüde insansın. Bu millet bir asrı geçkindir hep ağladı ağlayanın hakkıdır artık gülmek, sen nasıl bilmez, görmezden gelirsin. Daha ne kadar inkar edeceksin geçmişine serpilen nifak tohumlarını..Daha ne kadar yalanı biçeceksin, ne zamana kadar eline geçen hasadın yanlış olacak…Bu başı boşluk, bu inkar, bu görmezden gelmek bil ki seni sarhoş eder..Eğer sarhoşsan söyle hiç sarhoşun eline de diline de güven olur mu?
İnkâr etmeni ister namert benden yedi düvel evvelimi…
İnkâr et atanı dedeni, hiç huzur seninle, benimle olur mu? Atasını tanımayan millet zillettedir.
Bir pencere açtınız bana Garptan yana, ardımı sımsıkı çevirdiniz Şarka… Kulaklarımı doldurdunuz Garbın şarkılarıyla, gözlerimi boyadınız…Garbın hiç de bana dost olmayan çehresinde muhabbet arattınız.Aramızda yalan yanlış bir dostluk yarattınız..Ne zaman fırsatını bulsa yüzüme gülen ardım sıra kuyumu kazan bir dosttu bu… Neden siz beni yıllarca aldattınız. Bunun için hiç utanmadan önünüze gelen ne varsa kutsal olan her şeyimi kullandınız.
Kimi dindar oldunuz, kimi inkârcı, kimi zalim, kimi yepyeni düzenlerin başına en güvendiklerimin adını verdiniz. Karşıma hep kendinizi gizleyerek geldiniz..Biliyorum ki bana, atalarımı dedelerimi inançlarımı beni ben yapan her şeyi unutturmaktı muradınız..Sahi sizi bu denli sıtmaya tutturan neydi ? Neden siz benim atalarımdan bunca korkup, Garbın canavarına bu kadar sıkı sarıldınız…
Sanmayın farkınızda değilim. İnançsızlığınızın korkusudur sizi bunca telaşa düşüren, şaşırdıkça şaşırtan..Benden sizi bu denli korkutan… Ama bilin ki benim dinimde benim inancımda bir tek Allah’tan (C.C) korkulur..Kulun kuldan korkusu yoktur.Ne derseniz deyin..Güneş balçıkla sıvanmıyor..Bahar geliyor..Baharın müjdesini alan, Gül’e geliyor. Batıdan doğudan dört bir yandan “Hak” pınarından su içenler hepsi Bir’liğe beraberliğe geliyor…Memleket sevdasıyla toprağına, aslına geliyor..
Dini, inancı; parası ve çıkarları olanı artık herkes tanımalı, nifak postuna bürüneni deşifre edebilmeli. Gelin kavgadan nefretten kinden vazgeçip ocağımızda birlik olalım..Üzerimize elini atan iblis yardakçılarının elini beraberce kıralım..
Düşün bir düşün
Güneşi inkâr eden kör değil mi?
Suyu inkâr eden kuduz
Toprağını ise sadece yılan inkar eder bildin mi?.
İnkâr etme aslını toprağını neslini. Biliyorum; hatta ayak seslerini duyuyorum bir gün meydan hak edenlerin olacak, namert senin birliğe koşarkenki ayak sesinden hep korkacak…İnancınla İslam’ın nuru ile sevgiyle bak adem olana..Bak o zaman nasılda göreceksin yanlışı..Nurdan nasibin yoksa zaten körsün..Güneşi görme gayretin anca sana zahmet.
Şu devre bir bak;
Ana evlada, evlat anaya asi..Bil ki toplumları toplum yapan atalarının izleri..Biz ne yaptık peki, suyu çamurla karıp atalarımızın izlerinin üzerini kapattık.Atalarımızın izlerini bırakıp namert peşinde beyhude oyalandık. Bülbülün yerine getirip karga bağladık…
Hani nerede her zaman şiir diyerek sözleri ile övündüğümüz Yunuslar, Mevlanalar… Nerede?... Sadece onların izi ne güzel deyip baştan savıp geçmedik mi, Allah aşkına ne anlatırlar bize bir kere olsun gerçekten onları anlamaya kalkışabildik mi? Aşk şiirinden öte
deyip içine düşebildik mi?.. Ne idi o övündüğümüz, o zaman kendimiz ne ile övündüğümüzü bilebildik mi?
Halbuki onlar sözleri ile şiirleriyle birer yudum ferah su gibi..
Suyun önünü de kestik..Aslımızdan akan suya tahammülümüz olmadı hiç
Tuzu suda saklayıp, suyu çamurda kardık…
Yeter artık dirilsin Bir’liğe gönlümüz
Bekada ne isek o olalım istiyoruz.
……………..
Kardeşime okuması için kitap bakarken Cemal KUTAY’ın “Yazılmamış Tarihimiz 2” Kitabı elime geçti.Kendisini rahmetle anıyorum..
Rasgele bir sayfayı çevirip o an okudum. Cemal Kutay Kurtuluş harbi sırasında yaşanan bir olayı naklederek;
Bir grup yaralı Mehmetçiğin Alman revirinde tedavi altına alındığını ve bir Mehmetçiğin kendisini “iyileşeceksin” diye teselli eden Liman Paşaya; “Paşam ben kendimi düşünmüyorum… Biz mangada on iki arkadaştık dördümüz şehit oldu geri kalan hepimiz yaralandık dördümüzü buraya getirdiler ötekiler ya orada ya da bizim revirde. Hep bir arada olmak istiyoruz. Söyleyin ne olur Burası daha iyi ise onları da buraya getirsinler, ya da bizleri de onların yanına götürsünler… Onların bizden farkı ne? Dediğini anlatır ve döner bu hatırayı naklettiği 2003 Türkiyesine sitemini dillendirir aynen aktarıyorum;
“Çocuklarımız birbirini öldürüyorlar, İnsafsızca, acımasızca gözlerini kin bürümüş olarak…
Birbirlerini kurşunlayanlar işte bu arkadaşları kendileriyle olmadıkça daha iyi ve rahatı reddeden kahramanların çocukları, nihayetinde torunlarıdır.
Ne oldu bu millete?
Evet… Ne oldu?
Tercüme edilecek kitaplar yazmıyor ki bugünkü “çevirmen”(!)ler cevap bulsunlar… Biz bu muhteşem KÖK’Ü kopya ve tercüme uğruna kaybettik…”
Ne muazzam özetlemiş değil mi?...Kaybettiklerimizi yeniden bulma ümidi ve duasıyla…
23 OCAK 2012
Perihan Tunçok Kılıç
Esmize
YORUMLAR
Global köy haline gelen dünyamızda artık hepimiz artık garp'ıda şark'ıda çok iyi biliyoruz. şişli camiinde Cuma namazı kılmanızı tavsiye ediyorum. okadar güzel bir insan topluluğu görüyorum ki. her kesimden tarzdan insan bir araya geliyor. Geçen kulağı küpeli bir geç yanımda idi ve okadar mesut bir yüzü vardi ki, onu görünce çok mutlu oldum... o nedenle görünenle yaşananları ayırt etmenin iyi olacağı aklıma geldi. benim de oğlum küpe takar belki bir gün ama ben onu garp'ıda şark'ıda sonuna kadar sevdiriyor olacağım...nefis bir yazı idi...
Mükemmel bir yazı özellikle ihtiyacımız vardı sizin yazıyı okurken aklıma geldi belkide mesele bizim ne şarklı ne garplı olmamız değilde yaşadığımız devirde garbında şarkında belli olmamasıdır belkide güneşin batıdan doğması olarak anlatılan bu olabilir belki ay tutulması (güneş ile ay arasına dünya girer) nın sık sık görülmesi bu dur bizler acaba güneş hükmündeki ilahi nazara mazhar kalbimizle ay hükmündeki aklımızın arasına dünyayı sokarak çok mu ay tutulmasına neden oluyoruz.
ekbenem tarafından 1/25/2012 7:48:32 AM zamanında düzenlenmiştir.