- 3024 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızlık Senfonisi
Kaç celsede boşanır insan yalnızlıktan, her gece kendi kurduğu mahkemesinde? Yalnızlık ne kadar işler bir insanın ruhuna? İnsan yalnız kalmak istediği için mi yalnızdır yoksa; mecbur mu bırakılır kalabalık yüzlü insanlar tarafından yada; kader dedikleri taşıt tek kişilik midir? Mola verdiğin teneffüs aralarında bile binemez mi bir başkası?
O kadar korkarsın ki; gölgenden bile kaçarsın bazen. Öyle zamanlar olur ki; düştüğün düş’ten kaldırması için bir ele muhtaç kalırsın, duvarlarında gölge oyunları oynar ve üşümesin diye iki gölge arasında bir kibrit yakarsın. Tutuşur zaman, önce ellerini yakar, üşür yalnızlığın ve ancak sağ elin sarar sol elinin kanayan yanmış yaralarını. His/sizleştiğim anların nöbetini tutarım çoğu zaman. Hiçbir acı dokunmaz parmak uçlarıma, yanaklarım çatlar susuzluktan, dudaklarımda yıllanmış bir öpücüğün kokusunu saklamak için, ıslatmasın diye göz yaşlarım, gözlerimi asarım güneşin sol yakasına.Bir tek anılar kalır yalnızlığıma arkadaş, birde analarından bir kaç fotoğraf karesi.
İntihar etmiş bir şairin mısrası kadar yalnız ve kalabalığım. Dokunup geçen bütün parmak izlerinin yalnızlığını emiyorum aç kaldığım vakitlerde. Bir zamanlar annemi öldüren yalnızlık, sütanneliğimi yapıyor şimdilerde.
Uçsuz bucaksız gecelere yardım ve yataklık yapıyorum. Perdelerim siyah ve kapalı sonuna kadar, ellerim siyah, gözlerim siyah, duvarlar, aynalar siyah ve aslında yalnızlıkta siyah. Bir tek şakaklarımda izi kalıyor, gecede bir kaç defa saçlarımı tarayan ay’ın. Sopasını gösterdiğinde güneş, artık ayda siyah. Kar, yağmur, gök ve toprak siyah. Ben fakirim ve ekmek siyah. Kefen dışında ölüm siyah. Yalnızım, hayat siyah.
Kader dediğin yalnızlık; muammalarla dolu sırat köprüsü. Geç geçebilirsen, çöz çözebilirsen seni yalnızlığa mahkum eden geçmişinin iplerini, kuklası olduğun hayat sahnesinde. Durup dinlenmek yok, koşup gitmekte yasak. Askıda bir hayat, hep birileri beklenmiş indirip üzerine geçirmesi için. Kirletip atanlar, yama yapanlar olmuş, üzerine yazanlar, yazılanları silenler, izi kalanlar olmuş. Askıda bir hayat yalnızlık, artık üzeri tozlanmış odalar dolusu, küf kokan yaşam hikayesi biraz.
Yalnızlığına arkadaşta arar bazen insan, verdiği teneffüs aralarında. Bir sahil kasabasını seçersin çoğu zaman, olabildiğine yalnız insanların konakladığı. Kumsaldaki ayak izlerinde ararsın kaybettiğin insanlığı, korkarsın dokunmaya, uzatsan elini yanar parmak uçların ve sadece uzaktan izlersin ufuklara açılmış bir yelkenlinin dalgalarla dansını. Altın sarısı saçlarıyla bir deniz kızı dokunmak ister, sen tuzlu saçlarını basarsın en derin yaralarına. Hayal ötesi bir gerçeğin, acı talanı yıkar bütün duvarlarını. Yalnızlık işlediyse ruhuna, hiçbir masal kahramanın gerçek hamlesi söküp atamaz içinden. Mutlu sonların olduğu masalların bile kalmaz geride.
Aslında herkesin kendi suçudur yalnız kalmak, biraz da kalabalık maskelerdedir yüzsüzlük.
Ölüm yüzsüzdür,
Yalnızlık bekli de ölüm.
Acıdır ki insan yalnız doğar yalnız ölür.
Mümin Hakan ALKAPTAN
YORUMLAR
yüreğinize sağlık yalnızlık bu kadar iyi betimlenemezdi. Yüreğinde ancak yalnızlığı yaşayan anlayabilir, başarılarınızın devamını dilerim.Aslında yalnızlığın suçu bir yerde gerçektende sonuç bölümünde bahsettiğiniz gibi kalabalığında suçu değil midir? Yıllar önce maskeler sadece dinsel törenlerde kullanılırken imdi ise normal hayatta birden çok maske taşımıyor muyuz?
miklagord
dil-han
Kefen dışında ölüm siyah. Yalnızım, hayat siyah...
Yüreğinize sağlık.Güzel bir yazıydı YALNIZLIK üzerine.Ve yatağa girdiğinde herkes yalnız!!!