- 1089 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Komünizm öldü faşizm kanatlandı
Her faşizan hareket beni cocukluğuma götürür. Sonra, tarihin tekerürden ibaret olduğunu hatırlarım. Geleceğe umutla bakmak yalan olur. Uykularım kaçar, debelenip dururum cehenemin ta dibinde.
İlkokula gittiğim günleri anımsarım… Evimiz okulla karşı karşıyaydı, okulun bahçesinde oynarken annem evimizin camından seslense duyacak kadar yakındı evimiz okula. O günlerde ağabeyimi içeri almışlardı, bir kaç gün sonrasında teneffüste evimize doğru baktığımda evimizin jandarmalar tarafından sarıldığını gördüm, korkuyla izledim o kadar çoklardı ki. Sonra, derse girmek için okulun kapısına doğru ilerlerken okul müdiremizin bana sert bir şekilde bakarak “pis komünist!” diye bağırdığını duydum. Utana sıkıla ve korkarak sınıfıma gittim. Biz komünist miydik? Bu kötü bir şey olmalıydı ki o günden sonra o okula gitmek benim için çok zor oldu. Küçücük bir çocuktum ve bana düşman olan onlarca öğretmenin ters bakışlarını görmemek için başımı öne eğmek zorunda kalıyordum her seferinde. O gün eve gittiğimde evimiz darmadağındı, iğneden ipliğe her şey yerle bir edilmişti.
Bu ülke de Kürt olmak hele birde alevi olmak tuz biber ekiyordu, suçumuza suç ekliyordu üzerine bir de solcu olmak.
Okula başlamadan önce Alevi, Kürt ya da solcu olmak nedir bilmiyordum. Bu kimliği öğretmenlerim dayattı. Ben de öğrenmek istedim neden suçluydu mu? Niçin suçlu bir kimlikle dünyaya geldik ki biz. Allah`ın adaletiyle devletin adaleti eşit oluyordu demek ki bu süreçte.
13 yaşlarında Dersim tarihiyle ilgili kitaplar okumaya başladım, kendi gerçeğimle yüzleşmek için. Gariptir yüzümü kızartacak bir şeyle karşılaşmadım. Masumduk! Etki tepki meselesiydi her şey.
Binbaşı Ersever`in itirafları adlı kara kaplı kitabı okudum sonrasında. Merakım arttı buna benzer birçok kitap okumaya başladım, ülkemin aralığında ve karanlığında….
Liseye başladığımda ayni kâbusun beni kucaklayacağını bilmiyordum. Okulun ilk haftası; gözleri nefretle bakan fen hocamız beni ayağa kaldırdı “nerelisin” dedi, ben de “Elazığ” dedim. Hışımla üzerime doğru yürüdü ve bağırarak „ doğruyu söyle, aslen nerelisin“ dedi. Şaşkınlık içerisindeydim başımı kaldırıp „ Elazığ doğumluyum fakat aslen Tunceli’yim” diyebildim. O zaman Dersim demek yasak tabi… Bir de muhasebe dersimize giren hocamız vardı aynı saldırıları o hocadan da gördüm. Tam üç yıl boyunca o hocalardan çektiğimi bir ben bir Allah bilir. Sınav kâğıtlarımı öyle bir didikliyorlardı ki en zayıf notu nasıl verebiliriz diye. Bu iki hocanın yüzünden Takdir alamamıştım o yıl, arkadaşlarım da alay ediyorlardı benle sırtına yazalım „ fen hocası ve muhasebe hocası yüzünden takdiri alamadım“. O güne kadar takdir belgesiyle eve giden öğrencinin karnesinde iki dersinin zayıf olması çok kötü bir duyguydu. O iki hocanın her derse girdiklerinde karşılarında düşmanı varmış gibi sürekli benle dalaşmaları saldırıları okulun alay konusu haline gelmişti.
Sıra arkadaşım o zamanın ülkücülerinden birinin kardeşiydi, yılsonunda “sana bir şey diyeceğim” dedi „ bizim müdür okulun başından beri ağabeyim ve arkadaşlarından seni takip etmelerini istemiş, bir yıldır takip ediliyorsun yani“ dedi (ki abisi edebiyat fakültesinde okuyordu, bizim okuldan çoktan mezun olmuş idi). „Beni niye takip ediyorlar ki ben ne yapmışım ki müdür beni niye takip ettirsin“ diye sorduğumda pis pis güldü sadece.
Tarih hocamız beni severdi ya da öyle zannediyordum. Yıl sonunda bana „senin akrabalarından bu okulda okuyan oldu mu“ ben de „hayır hocam olmadı“ dediğim de, döndü ve gülerek ekledi „şu isimdeki kişiyi tanıyor musun“ ben de „ evet hocam dayımın kızı (annem akraba evliliği yaptığı için dayımın kızıyla soyadımız aynıydı)„ dedim. Tarihçi bilerek sakladığımı sanmış olmalıydı ki pis pis gülümsedi ve dönüp gözlerimin içine bakarak „ bu okulda onları az sınıftan atmadık, rahat durmuyorlardı, sonunda okuldan atıldılar“ dedi.
Dayımın kızı benden yasça bayağı büyüktü, daha sonra Almanya’ya yerleşmişti. Yaz tatiline geldiklerinde „ tarih hocası seni sordu, siz okulda ne yaptınız ki sizi okuldan attılar“ diye sorunca, o`da „kızım onların hepsi faşist, haksızlık yapıyorlardı biz de susmuyorduk“ . Dayımın kızı da o dönenin solcularındandı bugüne baktığımızda masumca eylemler yapmışlardı. Bildiri dağıtmak, yürüyüşlere katılmak, duvarlara yazı yazmak…
Bunları öğrendikten sonra muhasebecinin de fencisinin de bana neden düşman olduğunu geç de olsa anladım. Okulum bitene kadar okulda olanları ailemle paylaşmadım üzülmesinler diye, yalnız bana diploma vermemek de kararlıydılar sonunda ağabeyime söylemek zorunda kaldım. Ağabeyim okula geldi ve müdürle konuşurlarken müdür beni de odasına çağırdı “ neden daha önce bizim… dayının kızı olduğunu söylemedin” dedi. Babam yaşadığımız şehirde tanınmış bir esnaftı ve kimlikteki isminden farklı, halkın kendisine koymuş olduğu bir isimle tanınıyordu. Herkes tarafından sevilen ve takdir edilen bir şahsiyetti.
Bugüne gelene kadar buna benzer ve bundan daha kötü sayılabilecek olaylar yaşadım, mesela çocuk yaşımda ağabeyim içerdeyken kiracımız olan karakol komutanının beni merdivenlerde sıkıştırıp sorguya çekmesi gibi; “ ağabeyin söyledi evde silah varmış yerini sen de biliyormuşsun” diye sordu. Bizim hiç silahımız olmamıştı oysaki. Şimdi komik o zamanki ruh halim için korkunç şeylerdi yaşadıklarım.
Şimdi anlıyorum ki bu ülkede kimliksiz kalamazsın sen unutsan kimliğini birileri karşına çıkar hatırlatır, hatırlatsınlar da! Çünkü sen kimliğine sahip çıksan da suçlusun çıkmasan da, vatan hainisin, teröristsin! Sistemin istediği; sen unut kimliğini biz istediğimizde hatırlatırız! Sen baş kaldıracak gibi ol ki seni katledeceğimizde kılıfımız hazır olsun!
Sivas olaylarında bir suninin olayı özetlemesi: “ inananlar, inanmayanları yaktı! “ işte bu zihniyet haklı her zaman! Mağdur kim acaba kimler.
Sistemi yaratan da sen, ben, o, bu, şu, siz değil mi. TBMM halkın içinden yetişip oturmadı mı o koltuklara. Ben devleti suçlayamıyorum, çünkü bir yanlış varsa o da halkın oluşturan bireylerin ta kendisindedir. Bireyler yetiştiğinde etkileyen her etmen suçun suçlunun ta kendisidir.
Doğuda meydana gelen son olayların sonrasında kendisinden hiç beklemediğim biri, olayı abartmamak lazım onlar zaten potansiyel suçlu öldürülmeleri bir suç teşkil etmiyor demeye getirdi. Ben de şimdi ona diyordum ki bir bölgeyi tamamen lanetlemek kimseye verilmiş bir hak değildir. Yaşam her yerde her şartta değerlidir her insanın yaşama hakkına saygı duymak zorundasın, zorundayız.
Dersimde hiç yaşamadım ama zaman zaman gezmek amaçlı gittiğimde normal halktan insanları nasılda terör maskesi altında yok edildiğini öldürüldüğü biliyorum. Detaylı anlatabilirim ama herkesin bunu benden iyi bildiğini, bilmezden geldiğini çok iyi bildiğim için susuyorum.
Kimilerine göre kendi ırklarından başka ırkların soluk alması çokluk bokluk olarak nitelendirilebiliyor. Geçmişten günümüze işlenen suçları örtmeye hevesli sistemin ayakçılarıyla dolu etrafımız.
Geçen gün televizyonda yaşını başını almış din adamlarından biri aynen şunu dedi; “ Allah bazı bölgeleri ve insanlarını lanetlemiştir, Mezopotamya da bu lanetlenen bölgeler içindedir, günümüzde de yaptıkları hainliklere şahidiz” dedi. Dini alet ederek ve Allah`ı da kendilerine yalancı şahit yaparak bir bölgeyi lanetlemek işte bu sistemin göbeğinde fışkırıyor bütün pislik. Sen aşağıla, katlet, elinden gelen her zulmü uygula sonrada hain ilan et. Kimsenin vicdanına seslenmiyorum kışkırtma hiç yapmıyorum, herkes ağlanacak haline gülmeye devam etsin etsin ki bir gün sistem başlarına çöktüğünde neden bu hale geldik diye düşünecek vakitleri olmasın.
Bana gelince yaşadıklarım beni herhangi bir siyasi görüşe taraf yapmadı, olamadım taraf, uzaktan durup seyretmeyi seçtim. Herkese eşit şekilde bakabilmek için. Yaşadıklarım beni hümanist yaptı, bana yapılmasını istemediğim şeyleri başkasına yapmadım, yapamadım. Hep adil oldum. Şu an dağa çıkmış biri de olabilirdim. Sistem belki benden bir suçlu yaratmak istedi ama ben bu anlamda kimsenin ekmeğine yağ sürecek kadar cömert değilim, kusura bakmasın kimse.
Son söz; komünizm öldü faşizm kanatlandı ve bu kanatların altında kimler güven altında herkes düşünsün. Ölenleri diriltemeyiz belki ama herkes vicdanını
yeniden diriltebilir. Bakın o zaman faşizm uçabiliyor mu? Tabi ki kan-vahşet sizi mutlu ediyorsa devam edin sistemin ekmeğine yağ sürmeye. Bir gün o kanatlananlar sizi de yok edecek.
sude nur haylazca
2012-01-22 00:38
YORUMLAR
bu ülkede yaşamak için hanefi milliyetçi dinci olmak lazım yazarım bilmezmisin. bu karışım damarında düşüncend yoksa sen ne yaşarsın ne yaşamaz
-Sude Nur Haylazca-
chat_in_fb
Kıymetli Sûde Nur Haylazca;
Yazınızı okudum.
Türkçe'niz çok güzel.. Ta.. çocukluğunuzu hatırlamanız; hâdiseleri olduğu gibi anlatmanız pek iyi..
Tarihin bir tekerrürden ibâret olduğunu belirtmeniz ne doğru bir ifâde..
O zamanlarda; ağabeyinizin içeri alındığından söz ediyorsunuz.
Geçmiş olsun; şimdi inşaallah sağlığı, morali.. iyidir.
12 Eylül İhtilâlinde bir çok gencimiz de idam edildi.
Bu cezaevleri, işkenceler, idamlar.. bir ülke için ne kötü..
Allah tekrarını yaşatmasın; diyeceğim amma ne yazık ki; "tarih yekerrürden îbâret"..
Elbette.. Türkiye'de Kürt'de, alevi de olunabilir; yete ki, "bölücü", "yıkıcı".. olmayalım
Hocalarınızın o şekilde bakışları; öyle konuşmaları çok çirkin..
Sonra, bütün bu olanlanlar da Sizin dahliniz ne?
Doğu, Güneydoğu hâdiseleri bambaşka tabîî.. Elbette bütün Kürt kardeşlerimizi sçlayamayız; amma orada temiz yürekli Kürt kardeşlerimizin içine sinmiş acımasız, kan dökmekten zevk alan,
bölücü anarşi teşkilâtının mensupları var.
Dediğiniz gibi: Nerede bulunursa bulunsun herkesin hayat hakkı bulunuyor.
Selâmlar Efendim.
TTK.
Vehbi Okur tarafından 1/22/2012 5:07:32 PM zamanında düzenlenmiştir.