GÖNÜL DOSTLARI SAYGIN YÜREKLER
Gönül dostları Saygın yürekler, duygu yoğunluğu yaşayan şiir severler
Edebiyat Sayfası, bizlere biz olduğumuzu anlatan, kişiliğimize ayna tutan
Seviyeli, Saygılı, duyguların doruklara ulaştığı,
Aşkın , sevdanın, heyecanın, saygının doslukların, kardeşliklerin pınar olup
Denizlere, Deryalara, hatta ve hatta okyanuslara aktığı çok güzel
Ariflerin yoğun olduğu
İnsan-ı Kamil ortamın hakim olduğu bir duygu platformu.
Aranızda olmaktan onur ve gurur duyuyorum, yeni dostluklar oluşturuyorum
BU nedenle Başta Hanım efendiler olmak üzere,
Büyük, gönül dostlarıma, Saygın yüreklere , hürmet ve Saygılarımı
Yaşıtlarıma ve küçüklerime sevgi ve selamlarımı arz ediyorum
Sizin le inanın çok mutlu oluyorum.
Sizleri hiç bir ayırım yapmadan Saygı değer Hanım Efendiler,
Bey efendiler inanın çok seviyorum.
Dostluğunuza, samimiyetinize, sevgi ve hoş görünüze ön yargısız güveniyorum
Bizleri bence şu üç günlük Dünyada en büyük sermayemiz İnsan olmaktan geçer
Yaradılanı Severim, Yaradandan ötürü.
Lakin bir sitemim var Zatı alilerinz ile paylaşmak istiyorum
Duygularımızı yazdığımız Saygın sitede bazen tatsız olaylar oluyor
Şiir yazılmadan, dikkatli okunmadan verilen mesaj algılanmadan yorum yapılıyor
Bu da yetmiyormuş gibi yakışıksız, saygı sınırlarını aşan
Biz duygu yüreklere yakışmayan ,Yazılar çıkıyor.,
Anlayacağınız mahalle edebiyatı yapılıyor.
Bu durum beni oldukça üzüyor.
Yüce yaradan ,yeri damar damar, İnsan oğlunu da çeşit çeşit yaratmış
Hanım Efendilerden şikayetim yok
Lakin Beyler biraz dozu fazla olan sivri sözler kullanıyorlar
Biri birilerine sert eleştiri yüklü ,taşlamalı dozu çok fazla incitici şiirler yolluyorlar
Bir kısmımızda olayın gerçek yüzünü bilmediğimiz için
Bir o arkadaşımıza bravo
Bir bu arkadaşımıza bravo diyoruz , Alkışlıyoruz
Aralarındaki ,husumete farkına varmadan katkı yapıyoruz
Yada bu arkadaşlarımıza şirin gözükmek istiyoruz
Bu davranış gönül dostlarına, şiir yüreklere yakışmayan bir tavır olsa gerek
Eminim anlattığım konularla ilgili siz Saygın yüreklerinde görüşleri olacaktır
Bu Saygın görüşleride okumak isterim
Söz Gümüş ise, Sukut Altındır demiş atalarımız.
Anneciğimin çok sık tekrarladığı bir söz var Az, az ile, herkes, kendi albaz ile
Anlamı herkes kendi muhatabı ile olmalı
Bizler gönül elçileriyiz, Başta Hanım efendiler, Analarımız, bacılarımız,
Kız kardeşlerimiz olmak üzere,
İnsanı küçük düşüren aşağılayan şiirler yazmamalıyız
Kadınlarımız, Kimi eşimiz, kimi bacımız, kimi anamız, halamız, komşumuz, Doktorumuz
Öğretmenimiz,kimi samimi tasada kederde can dostumuz
Kimi Duygu yüklü şiir dostumuz ,Tüm rolleri ile Onlar baş tacımız
Saygı yanımız, şevkat yanımız, Bal kaymak yanımız, şanımız şerefimiz, dostluk, insanlık yanımız.
Biz erkekler kas gücümüz avantazlı diye bize ,
Bu gönül dostlarına saygısızlık yapma yetkisi vermez.
Edebiyat Sayfasını Saygınlaştıran buradaki Hanım efendilerdir, Güzel İnsanlar gönül dostlarıdır,Saygın yüreklerdir.
İkinci husus biz erkek dostlarımızın
Bazı konularda biri birimize olan tahammülsüzlüğü
İnsan-ı Kamil olmaya ihtiyacımız var, şiirlerimizi yorumlarımızı duygularımızı
Arif bir dille anlatmamız gerekiyor.
Elbetteki, farklı görüşlerimiz, düşüncelerimiz olacak
Bir konu hakkında aynı düşünme diye bir zorunluluğumuz da yok.
Karşıt görüşlerde olacak işin tabiatında var bu.
Burada önemli olan bu tür düşünce karşıtın da eleştirilerimizi yaparken kullanacağımız
Yorum dozuna dikkatli olmamız gerekir
Eleştiri olmalı fakat incitici kalp kırıcı, düşmanlıklar körükleyici olmamalı
Çiğ, sözün bu sitede yeri olmamalı
Arif gibi düşünülmeli, arif gibi yorum yapmalıyız
Biz Gönül dostları, güzel İnsanlara, Saygın duygu yüreklere düşende
Bu değilmi.
Amacımız acıyı , tatlıya, Çirkinliği güzelliğe , kötülüğü, çirkefliği, saygısızlığı iyiliğe dostluğa dönüştürmek değilmi
Saygılarımla efenim
YORUMLAR
Dost senden beklediğim bir yazı.
Sağlıklı olasın..
Bu yazdıklarının tamamı okumayı ve yazmayı bilmeyenlerin işidir diyorum.
Edebiyat:edepten çıkış almışsa yorumculuğun ne olduğunu bilmeyenler bence yorum yapmamalı.Zira kendilerini de ele vermekteler.
Bu yazıdan dolayı seni kutluyorum...
Balkanlar dan selamlar.
Mustafa ERMİŞ
Şanslıyım,şu ana kadar hiç densiz bir yorum almadım,yapmadım,rastlamadım da.
Olumlu olduğu kadar olumsuz eleştirilerimiz de olmalı diye düşünüyorum.Gelişim ve öğrenme için bu şart.
Yazı veya şiirin içeriği konusunda yıkıcı eleştiriyi,kalemin sahibinin duygularına,düşüncelerine haksızlık olarak görürüm ve onaylamam.İmla hatalarıyla ilgili söyleyecek bir kaç kelimem olur o kadar.
Zaten sanal bir ortamdayız.Kelimelere can vermeye çabalarken kurban etmeyelim duyguları,dostlukları.
(Laf aramızda yazı yazarken bile ,yorumlarken ki kadar dikkat etmiyorum.)
Bence tabii..
Saygın Yürek, Saygı Değer dost, anlattıklarınız karısında üzüldüm doğrusu, ben de bu sitede yeni sayılırım, sadece yüreğimden akan bir kaç sözcüğü buraya yazıp paylaşmakla etinmeye çlışıyorum, okuma zahmetinde bulunup yorum yapanlara da, okumayan, ya da okuyup yorum ypmayanlara da soznsuz sagılı olmayı borç bilirim. Ancak Konuya izin verieseniz şöyle uzun bir yorumla size bu görüşünüze atılmak istiyorum.... bekli de biraz felsefi ve sıkıcı olacak ama ben düşüncelerimi aktaracağım izninizle yiden de...
ÖZDEN VE BİLİNÇ !!!
------------
Özünü hareketten, hareket kabiliyetini ise özgücünden alan Özdek, evrende bilinçten önce var olmakla birlikte bilincin haricinde ve bilinçten bağımsız olarak vardır, bilinç diye isimlendirdiğimiz düşünce süreci de, aslında maddenin bir ürünüdür burada maddeden kasıt ise beyin. Düşünen beyin, canlı evriminin doğal bir sonucudur.
öz ise bir olgunun ya da bir varlığın ana temel noktasıdır, insan Özünü mensubu bulunduğu insanlık kavramı itibari ile kazanır. Ancak insanlık kavram itibari ile tümeldir ve nesneldir, ve insan ise insanlık kavramının bir üyesidir yani gerçektir, öz’ünü evrim süreci içinde madde ve enerjinin sonsuz hareketlerle dolu evrende olgunlaştırma ve biçimlendirme sıfatına yerleştirmek üzere çelişkiler dolu bir süzgeçten geçirmek zorundadır, çelişki doğru –yanlış, ayrık noktalarda yer alan zıt kutupların var olduğu bir süreçtir, öz-ün biçimlenmesi bu süreçlerden geçerek kişinin nasıllığı ya da nedenselliği üzerine kurulu bir “ öz-ben”lik duygusu ile kıvamına yaklaşır , yani kişinin olmak istediği ya da edinmek istediği karakter ve “öz-ben”lik sınıflandırılma tercih hakkını kullanır. Ancak kişi duyu ve kavrama kabiliyeti ile algıladığı sürekli olarak da değişim ve hareket halinde olan verileri bilgi kavramı altında kendisinde şekillendirir, mensubu olduğu toplum bilinci kendi şekillenmesinde öncü bir rol alacaktır mutlaka, ancak kişi sürekli yenilenmeye, sorgulanmaya, eleştiri ve öz-eleştiriye açık bir şekilde biçimlenmeli, evrendeki ve zıt kutupların varlığını göz ardı etmemeli çünkü zıt kutupların varlığı ve bu zıt kutuplar arasındaki gerilim madde ve hareketin içeriğidir. Tüm evren ve toplumsal yaşam, zıt kutupların birliği ve mücadelesi temelinde biçimlenir ve dönüşüme uğrar. Her türlü hareket ve değişim, zıtların karşılıklı etkileşimi ve mücadelesinden kaynaklıdır. Biçimlenme-ler toplumun dayatmalarının haricinde kişinin önce kendi psişiğinde vücut bulmalı, kişiliklerin özde biçimlenmesin ile birlikte karaktere dönüşecek işlevlerin öncelikli kişinin iç çelişkilerinden arındırılıp dışa sonrasında yansıması gerekir, kişinin dışa yansıyan saldırganlığı, tutumsuzluk ve tutarsızlığı zıt kutupların çatışmasını bireysel özelliğine indirgeyip yaşamaktan kurtulması arınamadığını simgeler, öz-lerin şekillenmesi istenen mükemmeliyetçiliğin önce kişinin kendi iç dünyasında oluşturulması gerek, zira dışa yansıma kişinin iç çelişkilerinin hala devam ettiğini belirler. Belli kurallar kavramında şekillenen kişilikler toplum içerisinde bir ayara gelir ve toplumun bir grup ya da topluluklarını oluştururlar, Öz-ben-likte oluşan zıtlaşmalar kişiyi sınıflar arası ayırıma zorlar, tahammül sınırları daralır ve saldırganlık, sevimsizlik, kötülük çığlıkları belirmeye başlar, kişi biçim-lenmesini sorgulama noktasında kendisini analiz etme yeteneğinden yoksun olduğunu hiseetmesi öz-ünde var olan çatışmalarından kurtulamadığını dışa farklı hareket ya da karakterlerle izlemek zorunda bırakır. Biçimlenme ya da bir diğer tanımı ile şekillenme nasıl ve ne yapıda olursa olsun, insan olduğumuzun farkındalığını yitirdiğimiz noktada, öz-ümüze zıt bir yapılanma sergilemiş oluruz, biçimlenmelerde farklılıklar olmak zorunda aksi halde tek tip insan ve tek tip düşünce, zıt kutuplar yok. Bu halde evrendeki kıyım ve katliamlar, savaşlar, çatışmalar kötülükler , dargınlık ya da saldırganlıklar olmayacaktı, ne güzel olurdu, ancak sanırım çok tezat olurdu, bu düşünce biçimi öz ve benlik ile biçimlenme ya da şekillenme noktasında öz-den ayrılmamak en azından uzaklaşmamak gerekliliğini göz ardı etmemek gerekir, insanları kategorize ederek, sınıflandırarak, saldırmamak, kendimize birey olarak yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başlalarına hatta hiçbir olgu ya da madde ye bile yapmamak bütün insanların ortak istem ve özlemi olmalı.