Ne verdiniz ki ne istiyorsunuz!
- Yoldayım geliyorum, gelirken sana ne getireyim?
- Oğlum bu saatte köfteyi nerden bulayım!
- Hamburger mi? Maç dans neresi oğlum… Ben Cevizli’deyim inince o dediğin yerden var mıdır?
- Ben sana döner alayım mı?
- Sen bugün karne aldın, kaç zayıfın var?
- Yok sana hiçbişey! Kapat kapat...
...
Kendimi zor tuttum... Adama ’ne pis adamsın sen!’ dememek için. Sanki çocuk çok önemli bişey istedi de onu karneyle kıyaslayıp çocuğu cezalandırıyor aklısıra.
Yiyecekle cezalandırmak insanlıkta gelinen son nokta. Adam öyle yaparak beni cezalandırmış kadar oldu.
Çocuğun halini düşünemiyorum bile...
Şık bir cümle olmadığının farkındayım ama tam yerine rast geldi,
’Ne verdiniz ki ne istiyorsunuz!’
YORUMLAR
Çocuk için üzüldüm. Acaba adamın kendi karnesi nasılmış zamanında?
Zaten bir hediye almayacağını eve eli boş geleceğini bildiğimiz bir baba, burada gördüğümüz kararsız babadan daha tercihe şayan sanki. Arayıp da çocuğu heveslendirmeseymiş daha iyiymiş demek istiyorum yani. Bir kitapta okumuştum, "vazife üzerinden ceza olmaz" diyordu. Çocuğu doyurmak barındırmak korumak anne babanın görevi. Bunlardan birini yapmayarak, aç bırakarak, kapıya koyarak filan, ders vermeye çalışmak kabul edilebilir birşey değil. Anne babalık ayrı bir beceri ve herkes altından kalkamıyor sanırım. (Büyük konuşmayayım da ben yine, ne olacağımız ne belli:( )
Esma KAHRAMAN
vazife üzerinden ceza olmaz!
adamın karnesini sordun ya hani,... ona ben sıfır verdim...
Bundan böyle ne verdiğimi düşünmeden, her istediğinde çocuğuma köfte-ekmek alacağım.
Eşimden de "evde yemek yokmuydu neden aldın bu köfteyi?" diye fırça yiyeceğim.
Alsam bir türlü, almasam bir türlü. Velhası baba olmak zor bu dünyada.
Yazınız güzeldi.
Selam ve saygılarımı sunar, iyi pazarlar dilerim.
Esma KAHRAMAN
:) Sevgiler Sayın Yazarım.
Ortada aç bir çocuk var.
Baba ne getireyim diye sorduğuna göre iki şık var: Birincisi bir annesi var ama yemek yapmıyor. Ya da o dahi çocuğun karnesine bakarak çocuğa yemek vermiyor. İkinci şık: Anne yok.
Anne yok ise babanın ''ne getireyim'' diye sorması normal. Çocuğu daha önce köfte ya da hamburger ile beslemiş olacaklar ki o da bunlardan istiyor. Orada da bir sıkıntı yok. ( Her ne kadar marka istemesi biraz sıkıntı olsa da )...Asıl sıkıntı şu: O çocuk eğer takdirname ile taltif edilmiş olsaydı ödülü köfteden başka bir şey mi olacaktı yani. ''Aslan oğlum benim gel seninle bu günün şerefine şöyle Boğaz'a gidelim. Deniz manzaralı bir Lokantada Balık yiyelim, kırmızı şarap içelim '' mi diyecekekti ki karnede zayıf olduğunu duyunca '' Kapat kapat '' diyor.
Ben bazı ebeveynlerin ödüllendirme şekillerine de cezalandırma sistemlerine de hayret ediyorum doğrusu.
Geçmiş yıllarda bizim okulda bir veli oğlunu yiyecek neredeyse...Sebep Anadolu lisesi sınavını kazanmış ama niçin Fen Lisesine ouan tutturamamış. Dayanamadım adamın bu tavrına: ''Beğenemiyorsan ver çocuğu bana. '' dedim. Adam moratdı tabii ki.
Esma KAHRAMAN
:( fena, fena...
Ben ilk soruya takıldım. Gelirken sana ne getireyim diye soran babanın kafasında nasıl bir yanıt almak vardı acaba? "Baba, marul getir" mi diyecekti çocuk, ya da "Canım ıspanak çekti" mi? Türkiye Cumhuriyetinde bulunabilmesi en kolay hazır yemeklerden birini (köfte) istedi. Babanın yanıtı ise "Bu saatte nereden bulayım?" oldu. Peki bu saatte neyi bulmayı hayal ettiniz de çocuğa bunu sordunuz sayın baba?
Geri kalan ise günlük hayatta tekrar etmeyi çok sevdiğimiz sözlerden birine cuk oturduğu için eleştiremiyorum: Ne kadar karne, o kadar köfte!