- 643 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AMERİKA'NIN KARA YÜZÜ
Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1960’ların ortalarında geleneksel kurallarla mücadele hemen hemen her alanda ortak yaşanmaktaydı. Bunların içinde en önemlisi ise insan hakları konusuydu. Ve bu mücadeleye katılan beyazların sayısı da giderek artmaktaydı.
1964’ün yazında. siyah ve beyazlardan oluşan yüzlerce öğrenci Missisipy’ ye doğru yola çıktı. Siyahlar bu eyalette, yoksulluğun ve politik güçsüzlüğün pençesinde hala kıvranmaktaydılar. Öğrencilerin amacı, siyahlara oy hakkının tanınması ve özgür okullar kurulmasını sağlayarak, siyahların yıllardan beri engellenen okuma yazma haklarını elde etmeleriydi.
Öğrenci grubunun Missisipy’ ye varmalarından bir kaç gün sonra üç genç ortadan kaybolmuştu. Kaybolmalarından altı hafta sonra, üçünün de cesedi bir toprak yığınına gömülmüş olarak bulundu. Başlarından vurulmuşlardı. 1964’ün yazında Ku Klux Klan, hala değişime karşı büyük bir mücadele vermekteydi. Ancak evlerde ve kiliselerde bir araya gelen siyahlar arasında bu değişimin engellenemeyeceği fikri giderek ağırlık kazanmaktaydı.
1964’ün sonlarında Amerikalılar kendilerini başka bir kavganın içinde buldular. Bu seferki sorun binlerce kilometre uzakta ve sonuçları itibariyle de oldukça yıkıcıydı. Başkan Johnson bu ülkeye, Vietnam’a müdahale kararı almıştı. Birleşik Devletler, Nazi Almanyasını ve japon İmparatorluğunu yenmişti. Şimdi ise karşılarında Vietkonglular vardı. Ama savaşın seyri hiçte planladıkları gibi gelişmiyordu. Vietkonglular tam bir çetin ceviz çıkmıştı. Amerikan askerlerine kök söktürüyorlardı.
Vietnam savaşı tüm hızıyla sürerken, 1964 Mayısında Güneydeki siyahların en çok istediği vatandaşlık hakkı olan oy verme hakkı hala reddedilmekteydi. Alabama’nın Selma kentinde oy verme yaşı gelmiş on beş bin siyahın yüzde doksan yedisi hala kayıtlı seçmen değildi. Bunun sebebi bölge yetkillilerinin siyahlara uyguladıkları şiddet tutumlarındandı. Selma bir anda insan hakları hareketinin yeni cephesi olmuştu.
7 Mart 1965’ de altı yüz insan hakları savunucusu bir araya gelerek Selma’ dan 85 km. uzaklıkta bulunan eyalet başkenti Montgomery’ ye bir protesto yürüyüşü düzenlediler. Amaçları yürüyüş boyunca bu topraklarda şiddet karşıtı gösteriler yapmaktı. Yollar ve oto yollar Alabama eyalet polisi tarafından kontrol altına alınmıştı. Polisler topluluğa doğru yaklaştılar . Ve sonra da ellerindeki sopalarla ve kırbaçlarla insanlara vurmaya ve atlarını üzerlerine sürmeye başladılar. Beş dakika içinde yerde kanlar içinde yatan yüz kadar yaralı vardı. Ama bu yürüyüşü kısa sürede sona erdiren şiddet ve gaddarlık, daha büyük bir yürüyüşün planlanmasına yol açacaktı.
Bu defa ki yürüyüşü düzenleyen Martin Luther King’ di. Ülkenin dikkatini Selma’ nın üzerine çekmeyi planlayan Dr. King, New York ve Hollywood kalbur üstü şahsiyetlerinin yardımını istemişti. Ve Marlon Brando’nun ve onun birkaç arkadaşının bu ırk ayrımı karşıtı yürüyüşe katılmalarını sağlamıştı. Yürüyüş başlamadan önce bir vatandaşlık hakları sempatizanı olan Rahip James Leep, beyaz çeteler tarafından dövülerek öldürüldü. Bu vahşi olay, göstericileri sindireceği halde, güçlü müttefikler kazanmalarına yol açmıştı.
21 Mart 1965’ de 3200 kişi Selma’dan yola çıktı. Dört gün sonra Montgomery’ ye yaklaşırken yürüyüşe katılanların sayısı yirmi beş bin kişiye ulaşmıştı. Montgomery’ de yaptığı konuşmada Martin Luther King şunları söylüyordu:
’ Bugün bütün dünya burada oluşumuzun sebebini biliyor. Bizler buraya Alabama eyaletinin bütün güçlerinin karşısına, artık hiç kimsenin bizimle dilediği gibi oynayamayacağını söylemeye geldik.’
6 Ağustos’ da Liyndon Johnson, oy hakkı kanunu imzalamak zorunda kaldı. Ve böylece siyah Amerikalıların oy kullanma hakkı garantilenmiş oldu. Ancak bütün bu başarılar yaşanırken, insan hakları hareketi kendi içinde çeşitli yollara ayrılmaya başlamıştı. Martin Luther King, uzlaşmacı tavrını sürdürürken, Macom X, şiddet politikaları benimsemeye başlamıştı. Siyahlar arsındaki hoşnutsuzluk ve öfke şimdi had safdaydı. 1967’de bu hoşnutsuzluk New York, Detroid, Michegen ve yüzden fazla şehirde şiddet olaylarının yaşanmasına yol açmıştı. Ve o yaz şehir isyanlarında seksen insan hayatını kaybetmişti.
98 yazında Luter yine bir protesto gösterisi için Memphis’ e geldi. Kaldığı otelin balkonunda arkadaşlarıyla konuşurken birden üç el silah sesi duyuldu. Luther aldığı kurşun yarasıyla yere yığıldı. Ambulans geldiğinde çoktan ölmüştü.
King’in ölümü yüreği özgürlükten, barıştan, kardeşlikten yana atan insanların üzerine derin izler bıraktı. Onu sevenler, kendini insanlık davasına adayan bu güzel insanı ve onun bir açık hava toplantısında söylediği şu sözleri hiçbir zaman unutmadılar:
’ Eğer uğrunda ölebileceğiniz bir şey yoksa, yaşamanın ne anlamı var?..’
YORUMLAR
Irkçılık (racism) sadece sıyah ve beyaz toplumlar arasında değil, dünyanın her yerinde her ırk arasında söz konusu olan bir durum ne yazık ki.
Bu ülkeye ilk gidişip 1985 yılında,ingilizcemi ilerletmek için Michgan eyaletinin Detroit şehrine olmuştu. Irkçılık problemlerinin artık bittiğinin söylendiği bir zamandı. Ama ben kendi gözlerimde bir parkta buraya zenciler ve köpekler giremez tabelası görmüştüm. Çok aşaılayıcı bir durum. Hatta onların gittiği alış veriş merkezleri, onlar için yapılan tv reklamları ve diziler bile ayrıydı.
Daha sonra gidişim evlililiim dolayısıyla Nevada - Las Vegasa oldu 2002'de. Gördüm ki bu problemler ortadan kalkmış herkes büyük bir uyum içinde. Ama bu icebergk 'in görünen kısmı gibi diyeyim. Sorunlar alta görünmüyor, görmemezlikten geliniyor yani.
Şimdilerde Meksikalılar daha zor durumdalar. Ama buna ramen göç inanılmaz boyutlarda. Her gün kaçak olarak yüzlercesi giriyor ABD sınırlarından. (Kontrolu zor çünkü) O yüzden de ekonomik kriz artmış durumda.
Neyse çok uzattım galba.
Sevgiler,
Billur T. Phelps tarafından 1/20/2012 12:49:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Billur T. Phelps tarafından 1/20/2012 12:53:40 PM zamanında düzenlenmiştir.