Yalnızlar KÖŞKÜ -2-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bardaktan boşalırcasına sağanak bir yağmur, her tarafı sular içinde bırakmıştı. Alan insan kaynıyordu, yağmura aldırmadan pazarcıların sesi etrafta yankılanıyordu
İki yaşlının yolları bu kez, kentin bir semt pazarında keşişti. Yaşlı kadın, güçlükle bir eliyle eteğinden diğer eliyle de rüzgârda uçuşan şemsiyesinden tutuyordu. Zayıf bedenini rüzgâr sürüklemek üzereydi ve şemsiyesi kırılmıştı.
“Merhaba Esila Hanım!” dedi adam. Esila hanım, irkilerek arkasına bakarak:
“Merhaba... Ooo, Bahran Bey! Bu ne güzel bir tesadüf!”
“Islanmışsınız, buyurun şemsiyemin altına geçin” derken
Kadın hemen denileni yaptı. Şemsiyenin altına geçerken adamın sıcaklığını hissetti ve heyecanlanarak:
“Dünden beridir yağan yağmur dinmek bilmiyor!”
Adam eski bir anıyla söylendi
“Ben çocukken, başımı dam olukların altına bırakırdım”
“Neden?”
“Saçlarımızın daha gür ve uzayacağına inanırdık”
Kadın güldü:
“Ben de aynalar karşısında hiç eksilmezdim, hep büyümek için can atardım. Büyüyünce her şeyi elde edeceğime inanıyordum fakat yanılmıştım; hayat, bana acımasız davrandı.”
Bahran, artık geçmişle kalmak istemiyordu. Kadını neşelendirmek istiyordu. Artık önlerinde mutlu bir gelecek hesaplamaları yapmalıydı. Esila hanım da anlamıştı, geçmişin kötü izlerinden dem vurmamalıydı. Yaşlı adam söze atıldı:
“Siz hiç buğulu camlara kalp çizdiniz mi?”
“Evet, soğuk günlerde camlara hohlayıp resimler yapardım. Babam o yüzden bana ‘Buğu ressamı’ diye takılırdı.” gülümseyerek Bahran’a baktı.
Buğu derken yaşlı adamın aklına gene geçmiş takıldı. Kadını geçmişten uzaklaştırırken kendini de geçmişten alıkoyamıyordu.
“Ne oldu? Birden keyfin kaçtı sanki! Bir sorun mu var?” dedi Esila hanım
“Ne yaparsak yapalım, geçmişten kurtulamıyoruz! Gençliğimi hatırladığımda hep yoksulluğum göz önüme gelir. Biliyor musunuz? O yıllarda istediğim hiçbir şeye sahip olamadım. Şimdi o günleri her hatırladığımda, her hayal kırıkları gibi yaralıyor beni. Hayal kırıkları bir ölüm acısı kadar etkili olabiliyor” dedi.
Esila hanım:
“Sizinle bir anlaşma yapalım, ne dersiniz? Artık geçmişte yaşanan kötü günleri değil iyi günleri konuşalım, olur mu?”
“İyi fikir”
“Bu anlaşmayı bir şarapla kutlayalım mı?”
“Bu da iyi fikir!” dedi Bahran
İki yaşlı, şen çocuklar gibi Esila hanımın evine doğru yöneldiler.Yarım saattir yağan yağmur kesilmişti, her taraf toprak kokuyordu. Ağaçların yıkanmış yaprakları sanki cilalanmış gibi parlıyordu. Islanan bahar çiçekleri, neşeyle enfes kokularını çevreye salgılıyordu. Sardunya ve Çuha çiçeklerin müthiş görüntüleri insana canlılık ve dinçlik veriyordu.
Koca Çınarın kapladığı evin önündeydiler şimdi. Ev, dışarıdan bir sarayı andırıyordu. Fakat içersi otantik bir tasarımla evi müthiş kılıyordu. Otantik eşyaların en önemli özelliği eskidikçe güzelleşmeleri, Samimi ve sıcak bir ortam yaratmalarının yanı sıra, çeşitli ülke kültürlerini tanımanıza da büyük katkı sağlıyorlar. Her birinin kendine göre hikâyesi vardır. Kimisi şans getiriyor, kimisi uğursuzluktan koruyor ya da bereket artırıyor, kimisi de geçmiş tarihin izlerini günümüze taşıyor.
Ayrıca evin her köşesine kitap kokusu sinmişti, her odada kitaplıklar bir kent kütüphanesini andırıyordu! Ev, adamı büyülemişti. Boy boy ünlü ressamların resimleri, duvarları süslemişti.
Bir döner merdivenle yukarıya çıktılar. Burası üç bölümlük genişçesine odalardı. Her tarafında güneş aydınlanmasına fırsat verilmiş bir tasarım göze çarpıyordu. Mutfak, çalışma odası ve yatak odasında ibaret olan bu kat muntazamdı. Geniş ve ferahlatıcı geniş balkonlarında yüzlerce saksı çiçekleri boy vermişti. Birinci katın otantikliğine karşın bu kat bir o kadar moderndi.
İki yaşlı mutfağa geçtiler. Mutfak değil sanki sergi salonuydu. Beş duyuya hitap eden bir dekorasyonu vardı. Kadın içten bir sevgiyle:
“Hoş geldin Bahran” dedi kadın ve çok eski bir şarabı mahzende çıkarıp masaya koydu.
"Bu şarap, mükemmel bir Fransız şarabı olan Terra de France Pino, Languedoc Bölgesi’nin serin meltemleriyle yavaşça büyüyen Pinot Noir üzümlerinden yerinde üretilmiş ve şişelenmiştir. Denize yakınlığının ve zengin toprağın tüm özelliklerini içine sindirmiştir."
Bahran, böyle bir evi hayatında belki ilk kez görmüştü. Esila hanım:
“Beni dostluğuna kabul gören ve onurlandıran, siz Bahran beyle kadeh kaldırmaktan onur duyarım, sağlığınıza”
“Sağlığınıza… Çok şey söylemek isterdim fakat sizin güzelliğiniz ve iyi kalpliliğiniz karşısında susmayı ve susup yüreğinizdeki sevgi dalgaların sesini duymayı yeğlerim” dedi.
İki yaşlı ve yalnız… Yalnızlık köşklerini kalabalığa doğru sürüyorlardı!
Zaman geçtikçe kalabalıklaşıyordu bu iki insan. Kâh gülüyorlar kâh hüzünleniyorlardı. Gece geç saatlere kadar sohbet ettiler. Bu beraberlik onların geçmişteki tüm acılarını süpürmüş gibiydi. Birbirlerine son derece naziktiler. Anlattıkça ortak özelikleri de çıkıyordu. Esila hanım yazar/şair kimliğiyle, Bahran ise emekli olmadan görevine son verilen bir öğretmendi.
Devam var...
Değerli seçki kuruluna, değerli dostlarıma ve emeği geçen herkese TEŞEKKÜR ederim.
YORUMLAR
Öncelıkle hıkayenın sıcaklıgı ınsanı alıp goturuyor. Bır an kendınızı yaslı bır kısı olarak hayaşl edıyorsunuz. Acana sorusunu sordurması ve okuru düşünceye sevk ettırmesı çalışmaın başarısını gösterır... Okurken sıkılmadıgınız gıbı, bılakıs bır çırpıda okuyup hıkayenın gerısını merak edıyorsunuz...
Anlatım dılı abartıdan uzak, oldukça sade olarak şekıllenmış... Genel hatlarıyla olduça başarılı, sade biraz daha sos ıstıyor... Onuda bır dahakı yayımlarda ılave edeceğini düşünüyorum..
Emeğine sağlık, yeni kelimelerde buluşmak dileğiyle...
Sevgili Herzem...
Öykünün 1. ve 2. bölümünü de okudum. İçinde bulunduğumuz yaşamı öyküye dönüştürüp, okuyucuya sunmayı başarmışsın. Seni bu açıdan tebrik etmek isterim.
Kusurlara gelince, o hepimizde var, ama biraz daha acele etmeden yazmayı denesek, eminim kusurlarımızda azalacaktır.
Sayfana beğenilerimi bırakıyorum. Kalemin daim olsun.
DemAN
Değerli görüşleriniz ve yorumunuz için çok teşekkür ediyorum, çok sağolun. Dikkate aldım ve bana yardımlarınız için tekrar teşekkür ediyorum
Selamlarımla Can
Kurgu güzel ve ilgi çekici görünüyor sevgili Herzem. Fakat affınıza sığınarak söylemek istiyorum; bazı hatalar var. Anlatım bozukluğuna yol açan cümle düşüklükleri mesela. Bunları da aştığınız vakit, öykünüz hakikaten esere dönüşecek bana göre.
Evet, çalışmalarımızda en önemli unsur "kurgu" olmalı. Ama anlatım kurguyu desteklemezse, böyle değerli bir öyküye yazık olur.
Bu seriyi takip etmek istiyorum inşallah.
Sevgiler. Çokça başarılar...
DemAN
Çok teşekkür ederim, zaman ayırıp sayfama uğradığınız için, sağolun efendim
Ayrıca, söylediğiniz gibi anlatım bozukları vardı, bir kaçını bulup düzeltim. bir daha gözden geçireceğim. Tekrar teşekkür ederim.
Selamlarımla
Merhaba değerli kalem...ilgiyle izliyorum...Paylaşmak güzel...çok tebriklerimle...saygılar...
DemAN
Çok teşekkür ederim, zaman ayırıp sayfama uğradığınız için, sağolun efendim
Selamlarımla