- 907 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BOLU'DAN BOL NE VAR?
Son bir kaç gündür Bolu Belediyesi’ne ait hayvan bakımevinde yaşananlar gerek internet sosyal paylaşım sitelerinde, gerek yazılı gerekse görsel basında çokça yer buldu. Herhangi bir şehrin hayvan bakımevine ayaküstü bile olsun uğramışsanız eğer ’’nasıl olsa hayvandır’’ denilerek nasıl bakımsız ve kaderleriyle baş başa bırakıldıklarına şahit olmuşsunuzdur.
Bakımevleri, 5199 sayılı yasaya göre bir rehabilitasyon, aşılama ve kısırlaştırma merkezleri olarak kurulmasına rağmen ne yazık ki birer ölüm kampına dönüşmüşlerdir. Yasaya göre sokaktan alınan hayvan, başkaca bir sağlık problemi yoksa (yaşlılık ve sakatlık gibi) aşılanıp ve kısırlaştırıldıktan ve ameliyat yarası iyileştikten sonra kulağına küpe takılarak alındığı yere bırakılması gerekiyor. ’’Küpelenme’’ kısmına kadar işler çok güzel yapılıyor fakat iş ’’alındığı yere bırakılma’’ olayına gelindiğinde ’’orda dur’’ deniliyor ve barınaklar yüzlerce hatta binlerce köpekle dolup taşıyor...
Barınak görevlilerine kızıyoruz hep hayvanlara iyi bakmadıkları için, her gün kaç hayvana bakabileceklerini hiç hesap etmeden... Bunun standart bir üst limiti illa ki vardır değil mi? Bir avuç insanın bir gün değil, on gün değil; her gün binlerce hayvana iyi bakmalarını nasıl bekleyebiliriz ki? Bu böyle devam ettiği sürece iyi bakılmayan hayvanların önüne geçemeyiz, zaten ne kadar iyi bakılırlarsa bakılsınlar onların özgürlüğüne nasıl ket vurabiliriz, bu hakkı bize kim veriyor?
Sokaklar bizim olduğu kadar sokak hayvanlarınındır, bunu insan evladının artık iyice anlaması ve kavraması gerekiyor. Belediyeye yapılan ’’şu hayvanı alın burdan’’ çağrısının sonu ölümdür! Hem de aç ve sefil bir ölüm... İlk defa gittiğim bir şehirde hiç bir sokak hayvanına rastlamazsam, o sokalardaki kan kokusunu duyarım ben; sokaklar belki o kanla lekelenmemiştir fakat ya vicdan? Eğer bir şehirde hiç sokak köpeği yoksa o şehrin kuytu köşelerinde ya da hayvan barınağında yapılan sistematik bir katliam var demektir. İşte benim duyduğum o kan kokusu da bu gizli katliamın kokusudur, midemi bulandırır!
’’Saldırgan’’ oldukları için onlardan korkmak, onların yaşamını hiçe saymak akıl işi değildir. Saldırganlık hayvanın doğasında olduğundan daha çok insanın doğasında vardır. Karnı tok bir köpek balığı ya da aslan size durduk yere saldırmaz mesela, bu yüzden o hayvanları tanımlarken ’’saldırgan’’ kelimesi yerine ’’yırtıcı’’ kelimesini kullanırız çünkü doğaları gereği sizi midelerine indirme ihtimalleri vardır ama size durduk yere saldırma ihtimalleri yoktur.
Bir hayvanın insana saldırma ihtimalini doğuran sebepler kısıtlıdır: ya karnı acıkmıştır (ki bu sadece vahşi doğadaki hayvanlar için geçerlidir) ya da koruması gereken yavruları vardır... İnsanlar için ise çokça saldırma sebebi bulunur ve hatta bazı sebepler çağdaş(?) hukukta ’’hafifletici sebep’’ bile sayılabilir!
Yeryüzünde bulunan canlı türleri arasında en çok insandan korkarım ben. Yine de insana olan sevgim ve saygım yüreğimin en derininde dururken; doğru davrandığım ve doğru yaklaştığım zaman bana saldırma ihtimali olmayan hayvandan neden korkayım ben?
Bolu’da yaşananlar hemen her hayvan barınağında süregelen problemlerin tezahüründen başka bir şey değildir. Siz sokaklarınızı hayvanlardan temizlediğiniz sürece, barınakta ya da kuytu köşelerde yaşanan katliamın kokusu gitmeyecektir şehrinizden!
Ufuk Bayraktar
HAYTAP Bitlis Temsilcisi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.