- 1126 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sevmek Yalnızlıktır
Sevgin, nefretli öpücük tadı bıraktı dudaklarıma.
Üzgünüm;
Kırılgan yanına dokunup incittiğim, kirpiklerinin altına uzanan kavislerde üzgü çiçekleri açtırdığım için.
Yüreğinin narin dokunuşlara ihtiyacı vardı, debisi yükselmiş kanına setler kurarak heyecan beklentilerine karşı sadık kalamadım. Esrarında birkaç sözün bulandırdığı atiyi vermek adına, değildi elbet yüreğinde işgalim. Her işgal mağlubunu ağlatırken ben zaferime ağladım. Tekilliğinle düşürdüğün dileklerine, çaresizliğimi sundum, mutluluk buldun, çoğulluğuna tat veremedim… Hüzün oldun.
Oysa merhametine müptela kalmaktı niyetim… Merhametti sığınağım, tadım, tuzum hürriyetim.
Sığınılmış olmak, zavallı beni yarattı algılarında sana. Doğru..!
Ama inan sevgide büyük yürektim.
Üzgünüm;
İnsancıl isteklerim oldu, sevgiliden istenecek kadar basit, bilirdim kırmazdı. Korkardım, eğilsem “sen” alırdı cellâdı aşkın. Akar sim, bulanırdı “ben” nehirler.
Zamanın derinlerinde takvimlerin seni henüz im’lemediği sayfaların üzerinden kaç kere geçtim ben, kendimi aradım. Göz aşırı yolculuklar yaptım, ayrılık martı bakışlarında düştü gözlerime, o yüzden titrerim mavi ıssızlığın beyaz güllerine. Limanlar sığınak yelkensiz beklemelerime. Rüzgârlar bizi terk etti, kaldık demirli yalnızlıklara. Ben o an sevdim seni, sen sadece kullanım hakkını aldın aşkın. Gariptir düşüncen, antlaşmana sadık kaldın.
…
Bir zamanlar nasılda temizdin, şefkatli, üzmeyen, üzülen. Ne güzeldi o senin gençliğin içinde suretin, insan görünen.
Sonra insan aradın, aradıkça insanlığa uzak kaldın.
Üzgünüm, atıftır sözlerim geçmişine…
İlk oyun kurduğun zamanlardı, şiir yazardın yüreğinin dinmek bilmeyen acılarını soğurmak, yalnızlığına dik durabilmek arzusuyla. Sırdaş çaresizliklerin vardı, alıp başını giden soytarılıkların. Dünyanın küçüklüğünde öylesine masum, öylesine zavallı, öylesine adamdın..!
Edilgen arkadaşların bağlarında sıkı sıkıya bağlandığın sessizliklerin vardı. Mutluluk çok kez oyaladı seni bilirim. Sen inadına hayatın, şaka yaptın insancıklara şirin yüzünle. Hatırla hani geceleri eve dönmek mecburiyetlerini, hatırla çaresiz kitap okuma saatlerini. Hayal edemediğin kadar öksüzlüğünde günaydınsız sabahlar. Annenin koynunda avuttuğun yalnızlığın, soğuk düşünleri… Baba acılarını gizlediğin ağlamaların, sırtına müptela hançerler, eziyet mührünü kaç kere vurdu sen bilirsin.
Yaşadıklarını inkâr edecek kadar sahtesin şimdi, kendini satacak kadar büyüdü cüzdan boşlukların
Ne hazin… Üzgünüm, ayıpladığım için…
Önce şeytandan rol çaldın, makyajını sürdün ikinci sınıf hezeyan masalarında bir kadeh rakının sana bıraktığı unutkanlığa sığınarak. Bedenini keşfettin, çırılçıplak soyundun koynuna girdin nefessiz o aşkın. Yatağından her kalktığında geride bıraktığın sıcaklığı dolduran değişirken, değiştin sende. Kiminde acı, kiminde eşsiz bir tat bıraktın. Rüküş yalanlarının neresinden tutsan düştün, kanattın düşlerini. Basitliğin ince havasını da o aralar çektin içine.
Yalan yazların oldu önce, sonra yalan sevdaların, yalan arkadaşlıklar kurdun mesela. Adını koyamadan sarıldığın boyunlar, ismini şimdilerde anmadığın tanıdıklar buldun.
Üzgünüm yarım bıraktığım nefret anlatan cümle yığınağında, küfür dolu sözcüklerle saldırdığım yazıların ana karakteri olurken sen, susamadığım için.
Kabuğunun kırılması zorlaştıkça daha çok yalanın oldu. Yalan özlemler, yalan hayaller, yalan çocuklar doğurdun mesela. İçki sevdin, sakız sevdin. Bir gün güneş sevdin bir gün ay, şizofren tutarsızlığında acıların var mesela.
Kızmadım sana, kızamam ki, haklıydın! Hakkındı mutlu olmak.
Ben sadece çoban sızılarımı büyüttüğüm dağ başlarında ıssız gecelerin siyah duvarlarına yaslanarak ağlamak istedim. Bir yanım hep üşüdü, bir yanımda sıcaklığın düş idi.
Üzgünüm, masum olduğum için.
Öylesine uzaktım hayatın insana verdiği acılardan, sütliman kaygısızlıkta gemilerimin sükûn kaptanı. Adam bendecilik zincirlerine halkalar ekliyordum. Kendime büyüttüğüm mutlulukları soluyordum. Vaat edilmiş nefesleri alıp vermek sayısız zevki yaşamaktan iyi ve güzeldi.
Neden ırzına geçtin? tekil dünya sevinçlerimin.
Şimdilerde kırlangıçlar dahi kan kusuyor, yüreğimle volta vurduğum manzaranın içine koydukça seni. Rüyalarım sen üzre, şiirler sen üzre, çiçekler sen üzre, güneş sarısı sen üzre lakin ay’ın senle zoru nedir bilmem düşmüyor ışığına gölgen.
Üzgünüm ve sadece elimden üzülmek geldiği için özür dilerim, bir uzvu kesmeden iyileşmez bu kangren. Ben seni seçtim, eksikliğin olsa da yaşıyorum.
Sen bensiz hiçsin. Ben üzgünüm.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.