- 1390 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukluk Anılarım_3
Köyüme İlk Bakış
Sabah gün ışırken horozların ötüşüyle uyandım. Lüleburgaz’da annemde tavuk ve horoz besliyordu alışıktım onların sesine. Annem kalkmıştı kardeşimse hala uyuyordu. Ardından kuzuların sesleri ve ineklerin sesleri birbirine karıştı. Odadan çıkıp baktığımda amcamın kızlarından büyük olanı onları götürüyordu. Benim uyandığımı görünce çağırdı yanına gittim. Hiç bu kadar hayvanı bir arada görmemiştim.
Ablama sorduğumda davarları çobana götürdüğünü söyledi. Akşam olunca geri getirecekmiş. Bende yanındayım. Hem korkuyorum hem de merakla takip ediyorum. Büyük baş hayvanların toplu haldeki adlarına nahır, koyunların topluluğuna da sürü deniyormuş. Giderken baktım her evden biri hayvanlarını götürüyor. Karışmıyor mu bu hayvanlar diye düşünmeden edemedim. Tek başına bir adam bu kadar hayvanla nasıl baş edecek? İki tanede köpek var yanında. Ablam anlatıyor, çobanın görevi bu. Dağlara, ovalara götürüp otlatıyormuş. Akşam olunca da getiriyormuş. Hayvanlar sahiplerini tanıyıp arkasından takip ediyormuş. Ahıra giriyorlarmış. O zaman bana çok ilginç gelmişti. Arada kaçan oluyormuş. Bulup kendi davarlarına katıyorlarmış. Haaaaa bir de çobana teslim etmeden önce sağıp sütlerini alıyorlarmış. Ben kaçırmıştım bu gün. Ablam yarın sabah sağmadan önce beni uyandıracağına söz verdi.
Eve geri döndük. Elime bir sopanın ucunda asılı iki bedira ( kova ) olan, adı cakkılmış onu verdi. Haydi, şimdi çeşmeye dedi. Evden çıkıp sağa döndük yokuş yukarı bir yol. Çok uzak değildi. Önce elimi yüzümü yıkamak istedim. Elimi suya uzatmamla çekmem bir oldu. O kadar soğuk ki su ellerim dondu. Ablam güldü bana, başladı anlatmaya. Dağlardan geliyormuş karlar eriyormuş, eridikçe çeşmeye su olarak geliyormuş. Ondan bu kadar soğukmuş. Zor bela yıkadım elimi yüzümü. Sonra da cakkılları doldurduk, tabi benimkiler yarım dolu. Onları bile zor taşıdım. Taşımak bile bir sanat istiyor sanki. Ablam kız kardeşine ahırı temizlemesini söyleyip benim elimden tutup mutfak dedikleri yere götürdü. İçeri girdiğimde rafa dizilmiş çini tabakları, tencereleri ( guşgana ), çaydanlık ( şugun ) ve tahtadan ekmek teknelerini gördüm. İçi hamur doluydu. Bu hamurları da sabah erkenden yapmışlar. Ekşimeye bırakmışlar. Şimdi zamanı gelmiş pişirilmesi gerekmiş. Ablam ekmek teknesini kalçasıyla kolu arasında sıkıştırdı, bana da içi yumurta dolu olan bir sepet verdi. Komşuda tandırı yakmışlar orada ekmek pişirecekmişiz. Her sabah bir komşu yakıyormuş. Sırayla pişiriyorlarmış.
Tandırın başına gittiğimizde, köyün genç kızları bir arada türkü söyleyip ekmek pişiriyorlar. Onlar beni tanıyorlar. Kendilerini tanıtıyorlar ama ben hiç birini tanımıyorum. Ablama baktığımda biraz hamur aldı eline şekil verdi. Hamurun ortasına yumurtayı koydu ve diğer hamuru yumurtaya sardı. Yumurta hamurun içinde kayboldu. Sonra da onu tandıra uzattı. Aradan çok geçmeden hamur kızarınca çıkarttı. Bir bakır tabak içinde bana verdi. Bense şaşkın bu nedir diye sordum. Rafadan yumurta haydi ye bakalım kahvaltı etmedin dedi. Annemin yaptığı poğaçalardan biraz büyüktü. Aldım elime ısırmaya çalıştım. Sıcaktı, yemem çok zordu. Bir kahkaha tufanı çınladı tandırda. Kızların hepsi bana bakıp gülüyorlardı. O kadar utandım ki nerede ne yapmıştım da bana gülüyorlardı. Açlıktan ölsem de bir daha elimi uzatamazdım. Ablam fark etmişti. Sırasını başka kıza bırakıp yanıma geldi. Pişmiş hamurun üst tarafından kenarlara doğru kopardı. Yumurta çıktı ortaya. Onu da üstten delip kabuklarını soydu. Kopardığı ekmekleri yumurtaya batırarak bana yedirdi. Allah’ım böyle bir tat olamaz. Rafadan yumurta en çok sevdiğim şekildi ama bu bambaşkaydı. Ekmeğin tadı bile çok farklıydı. Doğmayacağımı düşünerek bir yumurta daha hazırladı bana. Değil iki, üç; on tane yesem doyulmaz. Öyle lezzetli. Yıllarca çok yumurta ve ekmek yedim. O yumurta ve ekmeğin tadını hiç bulamadım.
Bu arada onların pişirdiği ekmekler dikkatimi çekti. Bizim fırından aldığımız ekmeklere hiç benzemiyordu. Yassı ve uzundular. Renkleri de koyu biraz. Nedenini sorduğumda, unu yapmak için değirmenleri olduğunu söyledi. Her şey el yapımı ve doğaldı. Fabrika işi değildi. Ekmekleri alıp eve döndüğümüzde bu sefer ablam sıcak ekmek üzerine beyaz bir kovadan ( çiniymiş ) sarı bir şey sürdü (tereyağı) ekmeğe. O sürdükçe sarı şey eriyordu. Üstüne de başka bir beyaz kovadan toz şeker serpti. Dürüm gibi sardı ( orada adı goggo ) bana verdi. Nasıl bir tat bu böyle. Yedikçe acıkıyorsun doyamıyorsun ki. Ablam bir goggo daha hazırlıyor. Yine tereyağını sürüyor ekmeğe. Bu sefer üstüne kuzu derisinin içinden çıkardığı tel tel göğermiş köydeki adı dinsiz imansız yağsız peynir, yağsız ama o kadar güzelki tadı. Hele birde göğermiş yerleri penisilin ilacı gibiymiş, peyniri yerleştiriyor. Goggoyu veriyor bana ne kadar güzel, değişik ve ne kadar lezzetli tatlar böyle. Köyde kaldığım sürece kahvaltım bu menüden oluşuyor. Keşke olsa da şimdi de yesem.
Amcamın evinde dedemde var. (Allah rahmet eylesin.) Gözleri görmüyor. Sedirde başköşede oturuyor. Dedem kız çocuklarını çok sevmez. Aramızda soğuk bir savaş var. Babamın beni sevmesini ve düşkün olmasına da bir anlam veremez, sürekli söylenirdi. Bu kara kızın neresini seviyor bu oğlan diye. Ama erkek kardeşimi çok severdi. İşin garibi babamın evinde lakabım kara kızdı. Evlendim kara kızlıktan kurtuldum. Eşimin kız kardeşleri benden daha esmerdi. Ben içlerinde bembeyaz kalıyordum. Neyse babaannemi hiç tanımadım fakat babam bile hayal meyal hatırlıyor, çünkü babam çok küçükken ölmüş. Anlattıklarına göre çok hamarat, becerikli ve çok iyi biriymiş. ( Allah rahmet eylesin.) Dedemse bir o kadar aksi. Babaannemden sonra bir daha evlenmiş. Kadın dedemin kahrını çekememiş kaçmış. Anlayın işte o kadar aksiymiş.
Amcamın ilk hanımından beş çocuğu var. Büyük kız evlenmiş. Kiminle biliyor musunuz?
Dayımla evli. Bizde çok akraba evliliği yok. Lakin annemin sülalesiyle babamın sülalesi sürekli dünür olmuşlar. En büyük erkekte Ankara’da üniversite okuyor. Diğer üçü köydeydiler. Amcamın ilk hanımının ayağına çivi batmış tetanos olup genç yaşta ölmüş.
( Allah rahmet eylesin. Bu cümleyi ne kadar çok kullandım. Ben de yaşlandığımı hissettim.) İkinci hanımından da üç çocuğu var. Bana da üvey yenge oluyor yani. Şimdi seninle ne alakalı dediğinizi duyar gibiyim. Okudukça anlayacaksınız. O zamanlardan kişiliğim belliymiş. Haksızlığa hiç tahammüllüm yok. Onun çocukları yer sofrasında bizimle birlikte yemek yiyorlar, diğerleri biz kalktıktan sonra ne kalırsa onu yiyeceklermiş. Başladım ağlamaya bende oturmayacağım diyerek diğer kuzenlerimin yanına gittim. Ablam; hadi git ye sen yemeğini, sonra bize yine sorun çıkarır kiraz ablam dedi. İstemeyerek geldim oturdum ama yediğim her lokma boğazıma dizildi. Yiyemedim de zaten. Annem de bir yandan bana fısıltıyla ye ve sus diyerek ısrar ediyor.
Hiç kimsenin sesi çıkmıyor bu duruma. Kiraz yengemse zafer kazanmış bir edayla bana bakıyor. Demek öyle zafer kazandın. Akşama amcam gelince sen görürüsün diyerek söyleniyorum içimden.
16.01.2012_________________Seher_Yeli
YORUMLAR
halamlar geldiğinde 1 ay kalırlar ve her gün bir yere davetli olurlar.. ısrar ederler ama bana yasaktı ve ben ömrümce köyde başkasının evinde yemek yemedim davet edildimse de ı ıhh asla.. baldızım bizi ziyarete geldiğinde babam ısrar etti bitişiğimizdeki teyzemlere gittim başka da olmadı zaten asla.. neden mi.. o ara kardeşimde askeden gelmişti. bizi akşam çorbası içmeye davet ettiler.. ben hayır derim hep lisanı münasiple.. ısrar ısrar ben ı ıhh diyorum babam gitmemizi salık veriyor zorluyor vsvs.. baldızım da başka evler görsün istedimç teyzem oğlu yemeğin sonuna doğru dedi ki.. "biliyon mu aslın da biz hasan ı davet ettik.. o da hanımının dezesine söz vermişimiş, ha o ha siz ne fark eder vs dedi.. ben öldüüüm.. baldızım hoş görülü kız ama ben daha kimseye ı ıhh.. sağ ol..
ANAM -2
Anam benim hep ağlardı,
Tatlı günde acı günde
Ortak zordu acısına,
Anam benim hep ağlardı.
Tandır damı, tezek dumanı
Ak kalmazdı başörtüsü
Anam benim hep ağlardı
Tandır damı tezek dumanı
Yoktu başka bir gümanı
Ah! olmasaydı tezek dumanı
.........Sevgili Seher Yeli...anıların, türkülerin bana yabancı değil...Bu şiirimde sana yabancı olmamalı....Kutladım
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
sanırım kastınız oydu
öğey olmuyorsunuz ama
hayatta hep bir öğeylik yaşadığım için içim cız etti..
devam edelim bakalım..
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
çok güzel anlatım tebrikler yengeni hiç sevmedim haddini bildireceğini düşünüyorum yüreğine dert görmesin
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
vay kara kız vay))) köy böyledir işte hayatta ne unutulur ne de lezzetinin yeri alınır....ama şimdi gitsen o gördüklerinin izini görmen mümkün olmaz çünkü köylerde şehirleşti artık yani......ama lezettliydi....hadi bakalım köy de bitti sırada ki))) şehiri yazma da))) zaten içimiz dışımız şehir olmuş trafik yoğun)))...kutlarım yine güzeldi
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Çok teşekkür ederim. Saygılarımla...
beyazsayfam
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Samimi, dürüst bir anlatım. İnanın hiç sıkılmadan, soluksuz okudum.Yazım kurallarına uyumunuz iyi. (Dil bilimciler ve editörler tarafından "meeeeee leme sesi", "mööööööööö" gibi sözcükler abartma olarak kabul ediliyor ve kabul edilmiyor; cümlenin doğrusu "Ardından kuzuların sesleri ve/ile ineklerin sesleri birbirine karıştı." olmalıydı... ) Bunun dışında cümleleriniz çok düzgün. Dokuz puan tıkladım. Saygıyla...
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Çok teşekkür ederim. Saygılarımla...
Kemnur
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Kemnur
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Gelinciğim bayılıyrum senin yazılarına anlatım muhteşem ve yaşanmışlıklarda çok güzel
resim ve türküde harika uyumsağlamış yüreğin dert görmesin birtanem
Tebrikler ....
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Evet bu anımda herşey yaşanmıştır. Yaşanmışları yazmak daha kolay geldi bana. Gerçekler her zaman doğrudur papişim. Öptüm güzel yüreğinden. Sevgilerimle...
Sevgili Gelinciğim yine öykünün içine aldın beni. Güzel köy ekmekleri, akrabalar derken.dedenin
kız erkek ayrımı yapmasına üzüldüm. Benim babam da bizi, yani kızlarını çok sevdiğini söylerdi ama biz babamın erkek kardeşimi daha çok sevdiğini ve ona daha çok önem verdiğini bilirdik.
Bu hiç hoş bir davranış değil,ne dinen ne de ahlâken..
Devamını merakla bekliyeceğim.
selâm ve sevgiler..
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
glenay
için kız oğlan farketmezdi. Eşim olan kimse, afedersin arkadaşına " benim
karı kız doğurmuş "demiş. Benim yüzüme söylemedi. Oğlum olunca daha
ben hastahaneden çıkmadan kızıma bisiklet almış. Aslında o alınan bisiklet
oğlanaydı.Şimdi ayrıldık , kız,erkek demeden onlara gidip kalıyor.
Babam ise sonradan daha çok benim küçüğüm kız kardeşimi severdi.
O hepimizden cana yakın ve diliyle kendini sevdirir..
Tekrar iyi geceler diliyorum, sevgile..