Big bang (Büyük patlama)
Bigbang teorisi evrim teorisi gibi çok saldırıya uğrayan bir teoridir. Çünkü ikisinin ortak bir özelliği vardır; Evrim teorisini materyalist düşünceye sahip olanlar nasıl destekliyorsa, büyük patlama teorisini de yaratılış düşüncesine sahip olanlar desteklemektedir.
Ne var bunda diyebilirsiniz!.. Normal değil mi diyebilirsiniz. Normal tabi... Ama bu destek aynı zamanda diğer düşünceye saldırı özelliği taşımaktadır. İşte bu sebeple en çok saldırı bu iki teori üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bigbang teorisini bilen bilmeyen herkes konuşmakta ve tartışmaktadır. Tıpkı evrim teorisinde olduğu gibi...
Peki nedir bigbang yani Türkçe adıyla büyük patlama teorisi?
Bir çok kimse zannediyor ki; booooom diye bir patlama oldu ve çok küçük bir yerde tıkılı maddeler dağılmaya başladı. Hayır!... O kadar basit değil. Kısaca açıklamaya çalışmakta fayda var sanırım.
Önceleri durağan bir evrenin varlığına inanılıyordu. Kimi bilim adamları buna karşı çıkıyorlardı ama sesleri çok cılız kalıyordu. Genel kabul gören şey durağan bir evren modeliydi. Onları bu düşünceye iten şey "Hiç bir şey yoktan var olamaz ve var olan hiç bir şey yok olamaz. Sadece şekil değiştirir" ilkesinin genel kabul görmesiydi. Klasik fizik ve kimya bu temel üzerine kurulmuştu. Bu ilke maddenin korunumu adını alıyordu.
Zaman içinde Albert Einstein adında bir bilim adamı bu ilkenin değişmesine sebep oldu. Genel görelilik veya eski adıyla izafiyet teorisi olarak adlandırılan fikirler sonucunda ünlü E=mc² formülüyle maddenin enerjiye dönüşebildiği ortaya çıktı. Maddenin korunumu ilkesi değiştirilerek enerjinin korunumu ilkesine dönüştü. Sonuçta değişen bir şey yoktu aslında. Madde veya enerji fark etmiyordu. Yine hiç bir şey yoktan var olmuyor ve var olan hiç bir şey yok olmuyordu. Tek fark madde ve enerji dönüşümünün eklenmesiydi.
Einstein, izafiyet teorisini durgun evren üzerine kurmuştu. Sonradan bu konuda "kariyerimin en büyük hatası" diyecekti.
1922 yılında Rus fizikçi Alexandre Friedmann, evrenin Einstein’ın iddia ettiği gibi durgun olmadığını ve en ufak bir etkileşimin evrenin genişlemesine veya büzülmesine yol açacağını hesapladı.
Bu hesaplamada Einstein’in formüllerine eklediği kozmolojik sabite gerek kalmıyor, kozmolojik sabit olmadığı halde evren kendi üzerine çökmeden durabiliyordu.
Friedmann’ın çözümü zaman içinde Belçikalı astronom Georges Lemaitre’nin dikkatini çekti ve bu çözüme dayanarak evrenin sonsuz olmadığını aksine bir başlangıcı olduğunu ve o zamandan beri genişlediğini öngördü. Başlangıç zamanından kalan arkaalan gürültü ışınımı olması gerektiğini belirtti.
O yıllarda pek dikkat çekmeyen bu düşünce, 1929 yılında Edwin Hubble tarafından evrenin genişlediğini ispat etmesiyle ilgileri üzerine toplamaya başladı.
1948 yılında George Gamov, Lemaitre’nin hesaplamalarını geliştirdi. Eğer evren büyük patlama ile başlamışsa bu patlamadan arta kalan bir ışınımın (radyasyonun) olması gerekiyordu ve evrenin her yerinde sabit olmalıydı. Yani bölgeye ve yöne göre bu ışınım değişmemeli her yerde eşit olmalıydı.
İlginçti ki, 1965 yılına kadar bu konuda pek bir araştırma yapılmamış, hiç bir bilim adamı bu ışınımı aramaya kalkmamıştır.
1965 yılında Arno Penzias ve Robert Wilson adında iki radyo astronom, New Jersey’deki Holmdel yakınlarında bulunan Bell Telefon laburatuvarındaki boynuzlu radyo anteniyle Samanyolu dışından yayılan radyo dalgalarının şiddetini ölçmeye çalışıyorlardı.
Ölçüm zordu. Bir çok parazit gürültü buna engel oluyordu. Diğer parazitlere çözüm bulan iki bilim adamı bir parazite çözüm bulamıyordu. Her şeyi denemişler ama çözüm bulamamışlardı. Bu parazitin şiddeti antenin yönü değişse bile aynı kalmaktaydı. Sebebini araştırırken fikirlerini sordukları diğer bilim adamları sayesinde sonunda bu parazitin büyük patlamadan kalan arka alan fon ışınımını bulduklarını anladılar.
Bu gözlemlerin sonunda büyük patlama teorisi her geçen gün ün kazanmaya ve daha çok kabul görmeye başladı.
Ardından dünyanın yaşının ve evrenin yaşının hesaplanması, evrenin kimyasal yapısının keşfi gibi bir kaç deneysel gözlem bu teoriyi desteklemeye devam etti.
Büyük patlama fikrinin ve teori olarak gelişiminin kısa serüveni böyle.
Yukarıda belirttiğim gibi Rus fizikçinin,önceki bilim adamları tarafından savunulan durağan evren düşüncesine karşı geliştirdiği yeni düşüncenin sonucunda büyük patlama teorisi ortaya çıktı.
Ama bir çok kişi tarafından sanıldığı gibi "booom diye bir patlama oldu ve bu patlama sebebiyle etrafa dağılan maddeler genişleyerek evreni oluşturmadı." Bu kadar basit değil olay.
Evrenin günümüzdeki yapısı ve fizik kuralları göz önüne alınarak; "Eğer geçmişe doğru gidersek, geçmişte evren nasıldı?" sorusunun sonucunda ortaya çıkmış bir teoridir.
Bu teoride bir çok matematiksel formül, atom altı parçacıklar ve kuantum fiziği bilgilerinin yanında hiç bir deneye ve gözleme dayanmayan öngörülerde bulunmaktadır.
Teorik fizikte, deneye ve gözleme dayanmadığı halde kabul görmüş olan görelilik (izafiyet) teorisinin ardından bu tip aksaklıkları olan teoriler yaygınlaşmıştır. Einstein, teorik fizikte -bu açıdan- bilim adına tehlikeli olabilecek bir çığır açmıştır. Gerçi izafiyet teorisinin kimi kısımları -güneşin çekim gücünün yıldızlardan gelen ışığı eğdiği gibi- gözlemlerle günümüzde desteklense bile, teori ortaya atıldığında hiç bir deneye ve gözleme dayanmadan kabul görmüştü.
Büyük patlama teorisinde de deneye ve gözleme dayanmayan bu tip öngörüler vardır. Açmazları ve eksikleri olsa bile günümüze kadar evrenin oluşumu konusunda en doyurucu cevabı verebildiği için teori hala ayaktadır. Aynı evrim teorisinde olduğu gibi, açmazları bulunsa bile kendisinin yerini alacak yeni ve güçlü bir teori henüz yoktur. Büyük patlamayı devre dışı bırakmak için çeşitli teoriler öne sürülmüş, fakat bu teori karşısında tutunamamıştır. Nedir bu teoriler;
Açılır kapanır evren modeli: Evrenin bir başlangıcı olduğunu kabul etmek istemeyen materyalistlerin geliştirdiği teorilerden biridir.
Zamanın ve maddenin bir başlangıcının olması materyalist düşüncenin kökünden yok olması anlamına geldiğinden bunu reddetmek için teori üretmeye çalışmışlardır. Zamanın ve maddenin başlangıcının olmaması için açılır ve kapanır bir evren modeli geliştirmek istemişlerdir.
Bu teoriye göre evren belirli bir süre genişlemekte sonrasında büzülerek nokta haline dönmektedir. Bu çevrim sonsuza kadar devam edecektir. Böylece zamanın ve maddenin başlangıca ihtiyacı kalmayacaktır.
Oysa bu teorinin bir çok açmazı bulunur. Öncelikle büyük patlamada olduğu gibi tek bir patlama değil, devamlı patlamalar yaşayan bir evren öngörülmektedir. Büzülüp nokta haline gelen evren patlamayla genişlemeye başlamakta, her yeni çevrimde bu patlama tekrar etmektedir.
Termodinamiğin ikinci kanunu gereği bu çevrim sonsuza kadar devam edemez. Eninde sonunda bir bitişi olmalıdır. Her çevrimde evren biraz daha yavaş açılacak ve daha küçük çapa sahip olacaktır. Sonunda ise salınım sönecek nokta halinde kalacaktır.
Kuantum evren modeli: Kuantum fiziğinde yapıaln bir gözleme dayanarak oluşturulmuştur. Vakumla boşaltılmış bir alanda bazı atom altı parçacıkların kendiliklerinden oluşup yok oldukları gözlenmiştir. Yani kuantum düzeyinde madde yoktan var olabilmekte, sonrasında tekrar yok olabilmektedir şeklinde varılan yanlış bir düşünceye dayanan teori kısa zaman içinde bu fikri ortaya atanlar tarafından bile savunulmayacak hale gelmiş, sonunda teoriden vazgeçilmiştir.
Vakumla boşaltılan ortama etki eden kuvvetler ve enerjiler sebebiyle oluşan olaylar olduğu ortaya çıkmıştır.
Plazma evren modeli: İsveçli fizikçi Hannes Alfvén tarafından ileri sürülmüştür.
Normal gazlarda elektronlar atoma bağlıdırlar. Kendi başlarına hareket edemezler. Oysa çok büyük sıcaklıklarda çekirdekten ayrılarak kendi başlarına hareket edebilirler. Buna plazma denir.
Plazma evren modeli bu fiziksel gerçekten yola çıkılarak geliştirilmiş yeni bir teoridir. Evrenin her yerinde muazzam elektrik akımları ve manyetik alanlar olduğunu, bunun ise atomaltı parçacıkların oluşumuna sebep olduğunu iddia eder.
Teori henüz yeni olduğundan doğruluğu veya yanlışlığı hakkında yorum yapmak istemiyorum. Her teori gibi bununda destekçisi gözlemler ve bunun yanında çeşitli açmazları ortaya çıkacaktır. Ömrümüz olursa ileride teoriyle ilgili ayakları yere basan yorumlar yapmak mümkün olacaktır.
Büyük patlama teorisini destekleyen gözlemlere biraz daha eğilmek sanırım faydalı olacaktır.
Evrenin genişlemesi: 1929 yılında Edwin Hubble yaptığı gözlemlerde yeni güçlü teleskopu sayesinde evrenin bilinenden çok daha büyük olduğunu gösterdi. Hareket eden cisimlerden gelen ışığın ışık tayfında kayma meydana gelir. Bu kayma cisim bize yaklaşıyorsa mora, uzaklaşıyorsa kırmızıya doğrudur. Hubble, yıldızların ve galaksilerin ışık tayfının kırmızıya kaydığını gördü. Bu Doppler etkisi galaksilerin birbirlerinden uzaklaştıklarını, yani evrenin genişlediğini gösteriyordu. (Hareket halindeki cisimlerden gelen sesin yaklaşmaya ve uzaklaşmaya göre dalga boyunun değiştiğini ispatladığı için o olaya bilim adamının adı verilerek Doppler etkisi denilmişti.)
Büyük patlama modelinin taraftar bulmasında ve kabul görmesinde Hubble’ın buluşunun büyük etkisi vardır.
Burada matematiksel formüllerle ve sabitlerle can sıkmamak için detaya girmiyorum.
Evrenin yaşı: Evrenin (var sayılan) yaşı yaklaşık 15 milyar yıldır. Evrenin genişleme hızına göre hesaplanan yaşı aslında 20 milyar yıldır. Fakat kütle çekim etkisi ile genişleme çok az olsa bile yavaşlamaktadır. (Kimi bilim adamları ise hızlandığını iddia ediyorlar.) Yani eskiden daha hızlı genişleme hızına sahipti. Bu durum göz önüne alınarak yaklaşık 15 milyar yaşında olduğu düşünülmektedir.
Bilim adamlarının kabul ettiği bu durum, filmi geriye sardığımızda; evrenin büzülerek bir araya toplanması için 15 milyar yıl gerektiğini gösterir. Büyük patlamayı destekleyen bir gözlemdir.
Evrenin kimyasal yapısı: Günümüzde teknolojinin de yardımıyla bilim öylesine baş döndürücü hızla gelişmektedir ki, daha yüz yıl öncesinde hayal bile edilemeyen şeyler gerçek olmuştur.
Bilim sayesinde artık biliyoruz ki evren; yüzde 74 hidrojen, yüzde 24 helyum, yüzde 2 agir elementlerden oluşmaktadır. Bu neyi gösterir diyeceksiniz!..
Eğer iddia edildiği gibi evrenin başlangıcı olmasaydı yüzde 74 oranında hidrojenin hala mevcut olması imkansızdı. Büyük patlamayı destekleyen önemli bir gözlemdir.
****************************************************************************
Şu ana kadar bilimsel şeylerden bahsettim. Felsefeyi işin içine katmadım.
Gelin biraz da felsefe yapalım!..
Materyalist düşünceye sahip insanlar için büyük patlama teorisi baş belasıdır. Evrim teorisinin tasarımcı düşüceye sahip insanların baş belası olduğu gibi!..
Neden baş belasıdır? Çünkü büyük patlama teorisinin doğru olması durumunda genel görelilik ilkeleri gereğince zamanın büyük patlama ile başlaması gerekmektedir. Bu konuda Einstein şöyle diyor:
Friedmann’ın bütün çözümleri, geçmişte bir zamanda (on ilâ yirmi milyar yıl önce) komşu galaksiler arasındaki uzaklığın sıfır olması gerektiği şeklinde bir özelliğe sahip. Büyük patlama olarak adlandırdığımız o anda, evrenin yoğunluğu ve uzay-zamanın eğriliği sonsuz olmalıydı. Matematik sonsuz sayılarla tam anlamıyla uğraşamadığından, genel görelilik teorisi (ki Friedmann’ın çözümleri buna dayandırılmıştır), evrende artık kendisinin de işlemediği bir nokta olduğunu öngörür. Böyle bir noktaya matematikçiler tekillik derler. Aslında bütün bilim teorilerimiz, uzay-zamanın girintisiz çıkıntısız ve neredeyse düz olduğu kabulüne dayandırılmıştır, bu nedenle de bu teoriler uzay-zaman eğriliğinin sonsuz olduğu büyük patlama tekilliğinde çökerler. Bu demektir ki, büyük patlamadan önce çeşitli olaylar olsaydı bile kimse bunları daha sonra neler olacağını belirlemekte kullanamazdı, çünkü öngörülebilirlik büyük patlamada çökmüş olacaktı. Aynı şekilde eğer yalnızca büyük patlamadan bu yana olanları biliyorsak, ki durum budur, ondan daha önce neler olduğunu belirleyemeyiz. Bize göre, büyük patlamadan önceki olaylar hiçbir sonuca sahip olamazlar, bu nedenle kendilerini modelin dışına koymak ve zamanın büyük patlamayla başladığını söylemek zorundayız.
Zamanın bir başlangıcının olması, materyalist düşüncenin kabul edemeyeceği bir olgudur. Çünkü onlara göre hiç bir şey yoktan var edilemez ve var olan hiç bir şey yok edilemez. Madde ve enerji sonsuzdur, öncesi ve sonrası yoktur.
Büyük patlama teorisine yapılan saldırıların ve alternatif teoriler bulmaya çalışmalarının sebebi budur.
İster Yaratıcı deyin, isterseniz tasarım deyin... Büyük patlamayı destekleyenlerin destekleme sebebide budur. Zamanın ve maddenin yoktan var olması (daha doğru ifade ile var edilmesi) düşüncesini açıkladığı için yaratılışçılar teoriyi desteklemektedir. Aynen evrim teorisinde tersi yapıldığı gibi!..
Materyalist görüşe sahip arkadaşlara sormak istiyorum.
Materyalistler maddenin sonsuzluğuna inanırlar, yaratılışçılar ise Yaratıcının sonsuzluğuna...
Yaratıcı söz konusu olduğunda "Tanrı’yı kim yarattı?" diye sorma gereği duyan materyalistler, neden maddenin sonsuzluğunu iddia ederken aynı kuşkuya düşmezler de, maddenin sonsuzluğunu sorgulamadan kabul ederler?
Neden sonsuz güce sahip zaman kavramı dışında olan bir yaratıcının varlığını bilim dışı görürler de, maddenin sonsuzluğu düşüncesini bilimsel bir kanun olarak görme eğilimidedirler?
Fahrettin Petriçli
YORUMLAR
Merhaba Fahrettin Bey,
Çok önemli bilgiler içeren bu güzel çalışmanız için sizi kutluyorum. Görünen o ki, yapılan bilmsel çalışmalar, bulunan ve görülen olgular onu gösteriyor, her şey evrimleşiyor. Evren de öyle.
Bu büyük patlamayla, şunla bunla bugünkü hale gelmiş. Özellikle evrim teorisine karşı çıkanlar,
(Bana göre Kuran, evrimi destekliyor.) zaman kavramından habersizler. İnsanoğlunun tarihi, biraz ileri gidelim, on bin sene olsun. Evrimleşme, yüz bin yıllar, milyon yıllarda oluşuyor. Onca yıl içinde on-yirmi yılın esamesi okunmaz.
"1965 yılında Arno Penzias ve Robert Wilson adında iki radyo astronom, New Jersey’deki Holmdel yakınlarında bulunan Bell Telefon laburatuvarındaki boynuzlu radyo anteniyle Samanyolu dışından yayılan radyo dalgalarının şiddetini ölçmeye çalışıyorlardı.
Ölçüm zordu. Bir çok parazit gürültü buna engel oluyordu. Diğer parazitlere çözüm bulan iki bilim adamı bir parazite çözüm bulamıyordu. Her şeyi denemişler ama çözüm bulamamışlardı. Bu parazitin şiddeti antenin yönü değişse bile aynı kalmaktaydı. Sebebini araştırırken fikirlerini sordukları diğer bilim adamları sayesinde sonunda bu parazitin büyük patlamadan kalan arka alan fon ışınımını bulduklarını anladılar.
Bu gözlemlerin sonunda büyük patlama teorisi her geçen gün ün kazanmaya ve daha çok kabul görmeye başladı."
Bu paragraflar iki yerde geçiyor.
Başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim. Saygılarımla.