- 678 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAN KOKAN AŞK SOKAKLARI
Kan kokar sokaklar yığınlar adına...acılar kıpırdanır ve terler...Aşk sükunetle beslenir...Rüyalara seyyaliyetini kazandıran bir damla gözyaşı ve derince bir bakış...Hayatın haz hazzın hayat olduğu gerçeği üzerine bina edilen duygular,düşünceler...
Sen ey İnsan! haz yelpazesinin tatminleri ile sükuta koşuyorsun...Arzularının perçemini kaldırıp delice bir çığlıkla...isteyen sen,koşan sen...Varoluşun göstergelerinden uzaklaşıp yok oluşun karanlığına gömülüyorsun...Kendinden ve hakikatinden kaçarken hiç arkana bakmıyorsun...düşünmeden kendini yok eden ve unutturan oyunlar oynuyorsun...
Canlılık numunelerine inat tükenmişliği ve bitişi seslendiriyorsun...”insanın yaptıklarının” yani insan faaliyetlerinin insan için en büyük engel ve en büyük yol gösterici olduğunu bildiğin halde...yaşadıkça perdeliyor ve perdeleniyorsun şu perdeli dünyada
Asırların aslı olan insan, varoluşun cevabını dillendirdiğini söylerse, “boşluğa yürüyen” sözler söylemiş olur...Acımaya ve sevmeye müptela olan kırgın gönülleri sonsuzluk merdivenlerinden Aşka yöneltmek için duygularımızı yeryüzünden gökyüzüne çekip sıkıca sarsmalı değil mi...Böylece duygularımızın simleri dökülür...Yapay ve insanların kendileri olmadığı ortamlardan,zamanlardan uzaklaşır ve tüm gerçekliği aşkta buluruz...
Aşk sualsizdir,şartsızdır,katıksızdır,doğurgandır ve yüreklidir,sevginin çiçekleri aşkı doyurmaz ...Ruha hayatın vurduğu her damgaya adı konulmamış bir ölüm uykusuyla karşılık vermektir AŞK...Aşk belki nedensizlik belki de konusuzluk ve konumsuzluktur.
Nedenlerin ayrıştıcı ve ayrıntılandırıcı kulvarlarından uzaklaşıp Nedensiz olana yol almanın adıdır aşk...İnsanların adlarıyla örülmüş bir hayatın neresinde bulabiliriz ki bu Aşkı...?Bağlantıların ve yumakların olduğu bir dünyada aşkı bulmak mümkün mü?
Gerçekler tek taraflı değil,insanoğlu tek taraflı değil...Sadece insanların Aşklarıyla emzirilen bir hayat yok veya sadece nefretlerin büyüttüğü bir yaşam hüküm sürmüyor...Yaşam içerisindeki her şey bir şekilde insanın yetiştiricisi haline gelebiliyor... Aşk,sebeplerin ve bağlantıların içinde inatla,yılmadan büyüyebiliyor...nedenlere inat belki de en güzel aşklar en aşksız zamanlarda boy veriyor...
Yırtılan kalbimizin yüzü hayatın yörüngesine döndüğünde kendisini gerçekliğin çokluğuna bırakır...Gerçeklik belki rüzgarın sesiyle çıldıran bağnaz bir örüntüyü saklar halde yüce görüntülere bakmaktır...Belki de kıymık kıymık olmuş bir bedeni safiyane ve çiçek gibi muhafaza ederek yorulmak, terlemektir...
Basitlik divanesi olmuş,sevecenliğe tapan,acıyı ceplerinde gezdiren hayat cimrilerine kan kokan sokaklarda kanla yürüyelim...Dağınık saçlı kadınların çileli ve fakat oynak yüzlerinde belirginleşen “insan olmayı” görelim...En delişmen adımları atarak dağlara bakalım ve tüm tanımları,tüm tanrıları yıkalım. Tanırken tanrılaştırılmaya bulaşmayalım...Hayatın ve insanların “keş’i” olmadan benliği yokluğa,hiçliğe yani kendine bırakalım...
Silik bir yüzle ve teslimiyete tapınan bir yürekle ne kadar hakikate ne kadar yakın olacağız...Tüm dünya beynimizde zonkluyorken,ruhumuz cevapsız sorularla büyüyorken , ayarlanmış bir hayatın melodisini içimizde barındırmak ne kadar rahatsızlık verici...gözyaşları ipe serilmiş,karla resimler yapılıyor...
Kendimizi veremediğimiz bir yaşantının içimizi kemiren katmerli boğuculuğu yanımıza yanaşmış,insan gün geçtikçe yüzeye yaklaşıyor...Bir müziğin serinletici ritmiyle hayata varlığımızı bırakalım...yaşamlar biriktirmeyelim düşüncelerimizde,yamalı ve kırışık benliğimizde saklı yürüyüşler sokuşturmayalım...
Hayatın yüzünü sıyırdığımızda görünen ne acaba? Diye sorduğumuzda cevabımız “ortalıkta dolaşan insan gölgeleri” olacaktır...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.