- 3756 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AVŞAR(AFŞAR) GELENEKLERİ -1-
Sevgili Edebiyat Defteri üyeleri;
Sizlere benimde mensubu bulunduğum "Afşar" lara ait çeşitli gelenek ve göreneklerden bahsetmek istiyorum. Malumunuz Afşarlar, Oğuzların ikinci büyük boyu olup "Yıldızhan" soyundan gelen Türk boyudur. Hali hazırda Türk boyları içerisinde gelenek ve göreneklerini, kültürünü hala yaşatan en büyük boydur. Afşarların gelenek ve görenekleri hemen hemen aynı olsa da ilden ile, yöreden yöreye ufak tefek değişiklik gösteren bölgelerimiz olabilir. Bu yazıda sizlere ANKARA İLİNE BAĞLI- BALA İLÇESİ- AFŞAR KASABASI’nın gelenek ve göreneklerini aktarmaya çalışacağım.
AVŞAR(AFŞAR) DÜĞÜNLERİ- 1
Eskiden Afşar düğünleri bir hafta boyunca sürerdi. Bu düğünlere gitmek için tabi önce davet edilmeniz gerekirdi. Düğün davetleri öyle davetiyeyle yapılmazdı. Düğünden bir süre önce, kız düğününe davet ise düğün ebesi veya kızları oğlan evi ise sağdıçları denilen görevliler vardı, o kapı kapı dolaşır, düğün sahibinin ismini ( genellikle lakabıyla birlikte - falancaların falanca hanım gibi ) ve selamını söyledikten sonra düğüne okur, yani davet ederdi. Davet edilen, ebeye, kızlara veya sağdıçlara mutlaka bahşiş verilirdi.
Avşarlarda evlilik görücü usuldedir. Avşarla görücü usulü ile yapılan evliliklerde boşanma pek görülmemektedir. "Dünür" vasıtasıyla kız isteme sonucu evlilik yapılır. Yakın akraba evlilikleri oldukça fazladır. Bunun da sebebi soya, namusa, akrabaya, birlik ve beraberliğe önem vermelerindendir. Bunun aksi durumunda soyun bozulacağına, manevi açıdan birlik ve beraberliğe gölge düşeceğine, namus mefhumunun kaybolacağına, kabileler arası ikililik meydana geleceğine inanırlar. "Kendi döşeğimizi ele tepeletmeyelim, kendi kahrimizi ancak kendi birbirimiz çeker" düşünceleri ile kendi soylarından özelliklerini ve huylarını bildikleri, uyuşabileceğine inandıkları yakın akrabalarındaki kız ve erkekleri evlendirirler.
Beşik kertmesi usulü pek nadir de olsa görülmektedir.
Çok nadir de olsa görülen bir evlenme çeşidi de kocası ölen bir kadının aile içerisinde diğer bir kardeşle evlenmesidir.
Avşarlar arasında değişik usulüyle evlenme çeşidine rastlanmamaktadır.
Kız kaçırma olaylarına ise oldukça sık rastlanmaktadır.
Gönülsüz evlilikler pek kabul görmemekle birlikte anlaşma yoluyla evlilikler yapılmaktadır. Özellikle tüm Türkiye’de olduğu gibi Avşarlar arasında da bu usuller zamanın şartlarına göre değişikliğe uğramaktadır. Son yirmi yıl içinde ekonomik bakımdan iyileşen Avşar halkı, okur-yazar oranının yükselmesi, Almanya’ya işçi sevkiyatı ile bu evlenme usullerinden anlaşma yoluyla evlenmeler rağbet kazanmaktadır.
*** Kız İsteme ***
Askerlik çağına gelen veya askerliğini yapan gençler evlenme çağına gelmiş sayılırlar. Anne ve baba imkânlarını çocuklarını bir an evvel evlendirmek için ayarlayıp düzeltirler. Oğlanın beğendiği bir kızı anne ve babası görüp beğenirlerse istemeye giderler. İstenilecek kızı gidip görenlere "görücü" denilir. Oğlan evlenme konusunu, ya kardeşleri vasıtasıyla anne ve babasına bildirir veya annesiyle konuşur. Bu olmazsa anne ve baba uygun gördükleri kızı, oğlanı da razı ederek istemeye giderler. Avşarlar arasında kız istemeye gitmeye "düğür-dünür gitme" veya "düğürcü-dünürücü gitme" kız istemeye giden gruba da "düğürcü-dünürücü" denilir. Düğüncüler, akrabadan, sayılan, sevilen, sözü tutulur kadın ve erkeklerden oluşur.
Düğür-dünür olayından önce evlenecek delikanlı tarafından beğenilen kız hakkında hem oğlan hem de oğlanın anne ve babası etraftan soruşturma yaparlar. Delikanlının bu süre zarfında kızı tanıması gerekir. Kız beğenilmiş ise, ya oğlanın annesi kız evine giderek ya da el altından kızın ailesine yakınları tarafından haber verilir.
Bu arada kızın annesi kızına ne düşündüğünü sorar. Kızın gönlü yoksa veya oğlan beğenmemişse , gizlice oğlan tarafına haber gönderilerek işin olmayacağını ve bir daha zahmet etmemeleri söylenir. Eğer kız razıysa ve oğlan da beğenilmişse görücüler tekrar kız evini ziyaret ederler. Bu defa ümitli olduklarından dolayı daha da cesaretlidirler. Tekrar kızlarını oğullarına isterler. Kız anası da asıl düğüncülerini göndermelerini ister. Bu arada olay kızın anası tarafından kızın babasına da duyurulur. Karı ve koca aralarında meşveret ederek düğürcülere ne cevap vereceklerini kararlaştırırlar.
Bundan sonra kızın anne ve babası oğlanı ve ailesini daha iyi tanıyabilme faaliyetlerinde bulunurlar. Avşarlarda bir kimsenin iyi bir hareketi olduğu zaman babasını bilenler "oğlum senin dayın kim!" diye sorarlar. Buna ait bir deyiş vardır;
Arayıp bulmalı asılı soyu
Her zaman lazımdır yeğene dayı
Sakın ha evlenme kız güzel deyi
Olur olmaz yerden alıcı olma
Oğlan tarafı dakız tarafında olduğu gibi kızın anasının, babasının aslı ve asâleti göz önünde bulundurulur. Buna ilişkin Avşarlar arasında şöyle deyimler vardır;
"Kenarına bak bezini al
Anasına bak kızını al"
"At olacak kısrak tay iken belli olur."
"Kedi ne ki budu o olsun."
"Hatır getir ki, baa(bey) doğursun."
Avşar evlenme âdetlerinde oğlan evi kız evine üç defa düğürcü olarak gider. Kızın anne ve babası kızı verme taraftarıysalar birincide düşünmek istediklerini belirtirler. İkinci gelişte kız tarafı "Danışığa kalsın" der. Aile efradına danışılarak verilip verilmeyeceği konusunda toplanan bilgiler çerçevesinde karar verilir. Avşarların "kız evi naz evidir" tabiri buradan gelmektedir. Bu süre içerisinde kıza, kardeşlerine, dede ve ebelerine, amca ve halalarına danışılır ve rızaları olup olmadığı öğrenilir. Üçüncü geliş ise kız evinin verdiği karara bağlıdır. Üçüncü gelişe "asıl düğürcü" de denilir.
Düğürcüler kız evine gelir. Biraz sohbetten sonra, içlerinden ağzı laf yapan birisi uygun bir lisan ile geliş sebeplerini belirtir ve söze başlarlar;
"Allah’ın emri, Peygamber Efendimiz’in kavli, İmam-ı Aazam Hazretlerinin içtihatları üzere kızınız............’yı, oğlumuz............’ya istiyoruz" derler.
"Allah’ın emridir deyince akan sular durur. Emir Allah’ın emridir ne yapalım dostlar" denir.aslında ilk gelişte kızın verilmemesinin nedeni; kız tarafının eleştiriye uğramamasıdır. Çünkü "Bir gitmeye kızı verdi. Başına mı yük olmuştu..." diye dedikodu olur. Evlendikten sonra kızın kocası "Seni bana bir gitmeye verdiler" diye kızın başına kakar.
Kızın babası özellikle üçüncü gelişte "Ne yapalım komşular Allah’ın emrine karşı gelinmez." diyerek kızı verir. Ya da düğürcülerden birini göstererek "Falanca ağa benim vekilimdir. Kız onun kızıdır." der ve verir. Görevi devralan da, "Ben de verdim gitti." Der ve kızı bitirir. Daha sonra kız tarafının oğlan tarafından gelen yakınları ellerini öperler, kucaklaşırlar." Düğürcülerden birisi Kur’an-ı Kerim okuyarak ve dua ederek kız bitirilmiş olur. Daha sonra kahveler içilir, o anda oğlan tarafı tatlı, helva, şeker gibi şeyler getirir ve cemaate tutarlar. Ancak kız istemeye gelinirken sonuç belli olana kadar gizli tutulur. Söylenmesi çok ayıp karşılanır. Kız verilmezse "Oğlanın eksiği neymiş" kız verilmezse "Kızın eksiği neymiş. Baksana verecekleri kesinmiş ki düğürcüyüz diyorlardı." denilerek kınanır.
Düğürcüler kızı bitirince o akşam birbirlerine hayırlı olsun deyip işi bağlarlar. Aynı gece oğlan tarafından biri kızın babasına ".......emmi (amca) şaplağımı (tokadımı) yüzüme vur." diyerek ne yapılması isteniyorsa kız evinden talimat alır. Eskiden kız tarafının aldığı başlık kızın çehizine harcanırdı. Kızın babası başlık parasını kendi ihtiyacı için harcarsa çok ayıp görülürdü. Şu anda Avşarlarda "kalın" diye tabir edilen bu başlık parası unutulmuştur. Şayet başlık parası alan varsa halk onu kültürsüz ve cahil olarak nitelendirmektedirler ve hiç kaale almamaktadırlar. Başlık parası artık kalktı ama; onun yerine kız evine "süt hakkı" denilen bir âdeti oğlan evi yerine getirir. Kızın annesine bir miktar para verilir. Bunun miktarı yoktur oğlan evinin gönlünden geçen verilir. Avşarlarda gelin kızlar için başlık parasının alınmamasının nedeni onlara duyulan saygı, sevgi ve güvenin ifadesidir. Onlardan alınan başlık parası ile ihtiyaçların temin edilmesi hoş karşılanmamaktadır. Çünkü böyle bir durum kızlara duyulan kıymetin göstergesidir.
Avşarlarda kadına duyulan saygı ile birlikte kadın güvencesi sonsuzdur. Bu güvence ve namusun ve iffetin de koruyucusu olmuştur. Bu büyük güvenceye karşın bizde namus meselesi erkeklerden ziyade kadınlarımız tarafından korunduğunu ileri atarsak doğru olur. Avşar kadınlarındaki başlıca özelliklerden biri de aile uyuumu ve evlenmedeki, ayrılmadaki uyumdur. Avşar kızları genellikle güvercin tabiatlıdır. Yaşları her ne olursa olsun ikinci kocaya gitmezler. Çocuğu olmaz da kocası da ölürse koca evinde sığınacak imkân bulamazsa gitmek zorunda kalırlar.
Kız isteme ve düğürcülükle ilgili âdetler Avşarların hepsinde aynıdır. Bu âdetler ya büyük bilir kişiler gözetiminde gerçekleştirilir ya da bu kişilere danışılarak yapılır.
*** Nişan (Beklik, Şerbet, Kahve İçme) ***
Kızın verildiği gün "ağız tatlılığı" yenir. Ağız tatlılığında kahve içilir, lokum yenir, sonunda gelin adayına "beklik" takılır. Artık bu kimselerin istememesi için bir ön nişandır. Beklikte; birkaç altın, küpe, eşarp gibi süs eşyası takılır.
Genellikle yakın akraba, eş-dost, tanıdık ve komşularla belirtilen bir günde, kız evinde gelin kıza takı ve giyecek eşyalar hediye edilir. Kadınlar bir odada kendi aralarında oynar ve eğlenirler. Bu olaydan sonra kız ve oğlanın nişanı etrafa duyurulabilir.
Beklik ya kız bitirildiği akşam veya gece, ya da oğlan evi hazırlıklı durumda değilse kararlaştırılan bir günde yapılır. Bu olay kızın oğlana verildiğini ve kızın oğlanın sözlüsü olması anlamına gelir. Bu olayın, yani ön nişanın , asıl amacı yakın akraba ve komşularla birlikte evlenen kız ve oğlanın ilerdeki mutluluğu ve hayırlısı olması için duada bulunmaktır.
Kız bitirildikten sonra oğlan evi nişan için gün keser. Daha sonra da gelinlik kız için "düzen görmeye" gidilir. Oğlan evi tarafından yapılan düzende gelinlik kız için elbise, ayakkabı, iç çamaşırı ve diğer lüzumlu eşyalarını alırlar. Düzen görmeye gelinlik kız dışında varsa kız kardeşleri, yengeleri, akrabaları özellikle de yakın arkadaşları gibi yakınları da gider. Bunlara ve kızın aile fertlerine de oğlan evinin maddi durumu elverdiği ölçüde çeşitli hediyeler alınmaktadır.
Ayrıca nişan olacağı gün oğlan evi tarafından pasta, meyve suyu, kahve, çay, şeker... alınarak akşam kız evine götürülür. Köy içerisinde vasıtaya pek ihtiyaç olmamakla beraber, başka köye gidilmesi durumunda otobüsler, minübüsler, taksiler, traktörler vs. vasıtalarla kız evine gidilir. Nişana bütün köy ve diğer köylerdeki yakınlar da davet edilmişlerdir.
Nişanda ya da beklikte davar kesilip yemek (kavurma) yenildikten sonra hanımlar toplanarak "beklik" (berklik) başlarlar. Bu toplantı öğle ile ikindi arasında olur. Oğlan evi tarafından gelinlik kız için hazırlanmış giysiler, altın, ayaklı... gibi takı ve hediyeler davetlilerin bulunduğu kalabalığın içinde , herkesin duyacağı şekilde, bir kişi tarafından yüksek sesle söylenerek ve gösterilerek gelinin oturduğu masanın üzerine konur. Diğer gelen davetliler de yakınlık derecelerine göre, altın, elbiselik, tuvalet takımı, kefiye,poçu gibi takılar günün şartlarına göre alınan giysi ve hediyelerdir. Takılar ve giysiler oğlan evinin şerefinedir. Takılar ne kadar çok olursa o yörede günlerce konuşulur. "Falancalar falanın kızına....... kadar altın ....... kadar para, takı takmış ..." diye söz ederler.
Gelin adayı kendisine hediye edilen takı ve giyeceklei özenle saklar ve nişanlılığı süresince katıldığı düğün ve törenlerde bunları mutlaka giyer ve takar. Şimdilerde nişan ile düğün birleştirilmekte ve aynı anda yapılmaktadır.
XIX.yüzyılda gelin adaylarına beş birlik, gazi altın, tokalı altın, ayaklı altın çok ilgi görmüştür. Bu takılar Cumhuriyetin ilk yıllarında görülmüştür.
*** Nişan gününde takı töreni şu şekilde yapılmaktadır ***
Oğlan tarafından ya da oğlanın arkadaşlarından biri -önceden kararlaştırdığı üzere- misafirlere ve nişanlanan gençlere yönelik bir konuşma yapar, hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle kız ve oğlanın parmağına yüzük takar. Hayır duaları yapılır.
Sesi gür ve ağzı laf yapan biri kız ve oğlanın yanına gelir. Bu kişiye "tellal" denir. Tellal sırasıyla oğlanın babasını, annesini; kızın babasın annesini çağırır. Bunlar ne gibi takı takacaklarsa gelip -genellikle nişan yüzüğü ve nişan bileziği- takarlar. Tellal sırasıyla gençlerin akrabalarından başlamak üzere, gelen misafirlerden hediyeleri takı cinsinden olanları taktırır, diğerlerinin de hediyelerini alarak masanın üstüne yığar.
Tellaldan başka kızın ve oğlanın yanında, bu hediyeleri kız ve oğlanın elbiselerine takan arkadaşları bulunur. Oğlanın arkadaşı ya da sağdıç takılan paraları oğlana, kızın yanındaki ise özellikle takı eşyalarını kıza takar.
Tellal herkesin hediye ve takısını, verenin kim olduğunu, mesleğini, gençlerle akrabalık derecesini tek tek söyleyerek topluluğu yüksek sesle ilan eder. Tellal kabiliyetine göre, esprilerle, rekabetle, sevk ile hediye verme işini kızıştırabilir.
Hediye verme işi bitince, gelen hediyeler tek tek sayılır ve topluluğa ilan edilir.şu kadar altın, şu kadar para, şunlar şu kadar, şunlar şu kadar diye... Altınlar o anda kıza takılır. Para ya kıza ya da kızın babasına orada teslim edilir. Ayrıca o anda kızın annesine süt hakkı verilir. Bu husus bazı aileler arasında geçerlidir. Kız, oğlan, yakın akrabalar, tebrik edilmekle nişan töreni biter.
Eskiden nişan âdetinin mutlaka düğünden önce yapılması gerekiyordu. Fakat şimdi ekonomik şartlar nedeniyle bu durum pek de dikkate alınmamaktadır. Özellikle düğünün son gününde yapılması daha tercih edilmektedir.
---------Devam edecek------------
Kaynakça: Avşar Obası
YORUMLAR
Kahramanmaraş Afşin İlçesi ve çevresi malum Kayseri -Çukurova Avşarşar otağı.Köyüm gelenlekleri Avşar ve Yörük geleneği.Dadaloğlu'nun meydan okuduğu Binboğa Dağları .Benim ana tarafından Avşarlık baba tarafından Yörüklük vardır.Yalnız kız kaçırma hariç aynı töre devam etmekte.Tebessüm ettim.
Selam ve saygı ile...