- 1502 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Liz'e... / Mikael'in cevabı
Sevgili Lizbeht
Son mektubunu alalı aylar oldu. Aslına bakarsan çok iyi bildiğim ama bir türlü kabullenmek istemediğim gerçeklerle beni yüzleştirmenden ötürü elim bir türlü kaleme varmadı. Mektubunu okuduğumda o an ne hissettiğimi kendime dahi bir türlü izah edemiyorum. Belki de bunları anlatmam gerek, bilmeye hakkın olduğunu düşünüyorum. Günlerdir sana yazmak istiyorum. Beni engelleyen bir şeyler var. Suç işlemiş bir çocuk gibi kendimi karşında savunmasız hissediyorum.
Seninle tanışmamızın ilk günleri geliyor aklıma. Hayatım boyunca romantik bir adam olmadım. Günlerce aç kalıp da sofraya oturmuş ve tüm duygularımı iştahla yemiş gibiydim sanki. Seni tanıyana kadar vurdumduymazlıktan hissizleşen ruhum adeta canlı cenaze gibi oradan oraya savrulurken, sen hayatıma girdikten sonra can bulmuştu. Sen gelmiştin ve tüm günlerim gülümsemişti ardından. Aşkların ölümlü olduğuna inanırdım hep ama sen dünyaya bakışımı değiştirmiştin. Senden sonra sonsuz olacağıma dair tuhaf bir inanç edinmiştim kendime. Evet gelirsen sonsuz olur(d)um...
Bu dünyada senin varlığını bilmeden yaşamaya devam etseydim eğer, belki bu kadar vahim ve perişan olmayacaktı günlerim. Ama artık senin var olduğunu biliyorum. Buna katlanması zor. Sensizlik içimde avaz avaz bağırıyor. Bir yerlerim sızlıyor durmadan. Seni tanıyınca durmak bilmeden tıka basa sevesi geliyor insanın. İliklerinden taşan sevginin verdiği çoğalma hissiyle, yokluğunun bahşettiği kederi azalta azalta ve kilometrelerce koşmuşçasına soluk soluğa sevmek istiyorum seni. Aramıza ördüğün duvarlar her şeyi zorlaştırıyor. Alışmaya çalışıyorum.. Olmuyor...
Neden bunca barikata rağmen olmayışını kabullenmeyi beceremediğime şaşırıyorum. Tüm hücrelerime yayılan aşkınla kıvranırken bile hala bundan tuhaf bir şekilde haz alıyor ve heyecan içinde hiç duraksamadan kana kana zehrini şerbet gibi içesim geliyor. Yana yana küle dönmek, kan ter içinde kaldığım anlarda bir limana sığınır gibi, kıyılarına çarpa çarpa huzurla varmak istiyorum anaç yurduna. Deli bir dalga gibi köpük köpük ulaşmak sana. Gözüne kaçan kum taneleriyle dost olup, sonsuz bir hevesle teslim olmak istiyorum ruhuna. Öyle bereketli ki sevgim... Öyle doğurgan bir aşk ki, içimde çoğaldıkça çoğalıyor; buğday başağı gibi.. Ve öyle net ki imkansızlıkların, susuyorum sonra...
Gündelik hayatıma devam ediyorum. Her sabah çalar saatin sesiyle irkiliyorum. Bu hayatta beni hala umursayan tek şey belki de o. İnsanlardan bile daha vefakar olduğunu düşünüyorum bazen. Aslında seni anlamaya çalışıyorum. Kendince doğru bildiğin yolda ilerlemeye çalışıyorsun. Sen benim zayıf noktamsın. Herkesin zaafları vardır, benim zaafım sensin ve bu yüzden seni düşündüğüm her anda derinlere gömülüyorum. Bunu gerçekten hak ediyor musun bilmiyorum. Seni anlamaya çalışmaktan artık yoruldum. Sevgim sana güç veriyormuş, öyle yazmışsın mektubunda. Bense bu sevginin altında eziliyorum.
Mektubunu aldığımdaki heyecanımı ve ardından gelen hayal kırıklığımı saklayacak değilim. Hiç değişmiyorsun. Değişmeni bekleyerek ben hata ediyorum belki de. Gerçekten değişmeni istediğimden değil, seni her halinle seviyorum. Uzaklığına ve sendeki azlığıma rağmen seviyorum. Fakat zaman zaman umut dolu sözler duymayı umuyor insan. Her ilişkinin düğümlendiği aralıklar olur. Aramızdaki tüm sorunları aşabileceğimize inandığım halde senin bu ümitsiz hallerin beni çok düşündürüyor. Artık içimden bir şey yapmak gelmiyor. Tamamen eve kapandım. Kimseyle ne görüşmek, ne konuşmak istemiyorum. Onca insan kalabalığının içinde beklediğim yalnızca senken, sensizlikle cezalandırılmış gibi yoksun kalmak canımı acıtıyor.
Belki bir daha doyasıya sarılamayacağım sana, gözlerine bakamayacağım. Bütün bunları düşününce delirmekten korkuyorum. Beklemek, gelmeyeceğini bile bile beklemek iyileşmeyeceğini bilen dermansız bir hastanın acizliği gibi bir şey. Ölümü beklemek kadar soğuk bir his. Buz tutuyorum bazen...
Senin karşında bu kadar muhtaç ve çaresiz kaldığım için beni bağışla. Biliyorum beni her zaman güçlü görmeyi isterdin. Bu yüzden yaşadıklarımın bir kısmını bilmemen gerektiğini düşünüyorum. Beni hep öyle hatırlamanı istiyorum. Anlatmakta bile zorlandığım şeyler yaşadım. Senden yoksun kalışım beni giderek batağa sürüklüyor. Bunalımlı geceler ve kasvetli gündüzler yaşıyorum. Kendini suçlu hissedip benim yüzümden üzülmeni asla istemiyorum. Hiçbir zaman bilme bu dağılmış hallerimi ve beni hep gülümseyerek hatırla.
Hiçbir eksilme olmadı sevgimde. Bunu bil. Seni sevmekten hiç vazgeçemedim. Artık eskisi gibi olmayı beklemiyorum. Son yaşadıklarımdan sonra sana karşı çok utanıyorum. Yokluğunda dost olduğum uyku hapları da artık uyuşmama yetmiyor. Belki de hayatından tamamen çıkmalı ve seni boğan, beni cenderelere sokan sevgimden kurtarmalıyım. Daha sade ve daha amaçsız bir düzen kurmalıyım ruhumda. Saplantılı bir tutkuyla sana bağlandığım için kimseyi suçlamıyorum. Bu benim sorunum ve tek başına üstesinden gelmeliyim. Beni düşüme. Seni böylesine sevdiğim için asla pişman değilim. Yeniden tanışsaydık, hiç düşünmez yine severdim. Kendini nasıl iyi hissediyorsan öyle yaşa. Güzel haberlerini bekliyorum. Mutlu olman için yaşadığım müddetçe dua edeceğim...
En derin sevgilerimle...
Mikael
-geçmişbirzaman-
fulya/ocak2012
YORUMLAR
Her cevap bir önceki cevabı aşıyor.Michael'in cevabını serideki iki mektupta paylaşılanların bir masaya yatırılıp değerlendirildiği,yüzleşmenin iki taraf içinde yapıldığı bir cevap kabul edebiliriz ama yine çok özenli,hassas ve naifce.Teşekkürler her iki tarafında hissettiklerini kaleme bu kadar güzel döktüğünüz için....
Gerçekten çok hoş bir anlatım. Olumsuzluklar olsa da yazının diğer kısımlarında onu kompanse edecek olan ümitvari yaklaşımlar söz konusu. Liz'in bu duygulara cevabı ne olur çok merak ediyorum. Bu yazıda kendimi Mikael olarak görsem hiç de yanlış olmaz. Bu noktada gösterilen sevgiden karşı tarafın bunalmaması için gösterilen çaba gayet büyük ve değerli zaten bu da sevginin büyüklüğünden kaynaklanıyor. Liz ne yazacak ...